Trump'ın ikinci başkanlığı için belirlenen isimler ve ortaya atılan potansiyel adaylar, daha şimdiden son yüzyılın "en uç sağcı kabinesi" olarak tarihe geçecek bir profil sunuyor. Ancak şimdiye kadar adı ortaya atılan isimlerin ortak bir noktası var: Trump’a aşırı sadakat...
Demokrat rakibi Kamal Harris’i ezici bir şekilde mağlup eden Donald Trump, başkanlıkta ikinci dönem kabinesini kurmaya başladı. Seçtiği isimlerin dikkat çeken yönü, kendisinin sadık destekçisi olmaları ve politik kanadın uçlarından gelmeleri.
Trump, ilk döneminde hem acemiliği hem de yeterli sayıda kalifiye eleman bulamadığı için kendisine önerilen isimlerle çalışmıştı. Bu isimlerin hemen hemen hepsi, Trump başkanlıktan ayrılınca arkasından sert açıklamalar yapmıştı. Trump, ikinci başkanlığında böyle bir hataya bir daha düşmeyeceğinin sinyallerini şimdiden veriyor. İlk etapta belirlenen isimler ve ortaya atılan potansiyel adaylar, daha şimdiden son yüzyılın “en uç sağcı kabinesi” olarak tarihe geçecek bir profil sunuyor.
Adı kesinleşen isimlerin temel ortak noktaları Washington elitlerini ve sistemini sert bir şekilde eleştiren, devletin düzenleyici rolünü parçalamaya çalışacak ve özellikle kaçak göçmenleri en kısa sürede ülkeden çıkarmayı hedefleyecek bir görüntü vermeleri. Özetle Trump’ın yeni ekibi, sadece ABD’ye değil, dünyanın geri kalanına da bundan sonra “Önce Amerika gelir” diyecek.
Bu dönemin profili, dünyanın en zengin adamı Elon Musk’ın varlığıyla renklenen ve adeta bir bir sirk atmosferini andıran Trump’ın lüks otel-kulübü Mar-a-Lago tatil beldesinde belirleniyor. Trump’ın Madison Square Garden’daki öfkeli mitinginde “Amerika yalnızca Amerikalılar içindir” konuşmasıyla hatırlanan Stephen Miller’ın, Beyaz Saray’ın politikadan sorumlu yardımcı şefi olarak atanması bekleniyor. Miller, bu görevinde büyük ihtimalle toplu sınır dışı etmelerin planını yapacak.
Trump’ın ifadesiyle “sınır çarı” sıfatı verilen Tom Homan’ın, Trump’ın yeni dönem stratejisinin modeli olabilecek bir geçmişi var. Sadece sertliği ile değil aynı zamanda acımasızlığı ile bilinen bir politikacı. Geçtiğimiz günlerde uzun yıllardır yorumculuk yaptığı Fox News’e çıkarak görev yaptığı dönemde kaçak göçmenleri sınır dışı etme işlemlerini engellemeye çalışan Demokrat valilere “Cehenneme kadar yolunuz var” diye seslendi.
Trump’ın ilk döneminden beri ateşli bir destekçisi olan Güney Dakota Valisi Kristi Noem, İç Güvenlik Bakanlığı’na getirilecek. Noem, Trump ile özdeşleşen sağcı MAGA hareketinin bir kahramanı ve muhafazakar medyanın yıldızı. Görev için onaylanırsa, Miller ve Homan ile birlikte sınır güvenliğinden sorumlu uzlaşmaz bir üçlü oluşturacak.
Trump’ın sözü yeni yönetimde adeta kanun olacak olsa da, ulusal güvenlik ve dış politika konusundaki tercihleri, göç politikasına göre daha ana akım bir Cumhuriyetçi yaklaşım içinde olduğunu gösteriyor. Dışişleri için en çok adı geçen ise Florida senatörü Marco Rubio. Rubio, 2016 seçim kampanyasında rakibi olan Trump ile kaba bir şekilde alay etmişti. Ancak Rubio çoktan Trumpçılığa geçti ve bu yaz Cumhuriyetçi Ulusal Kongresi’nde, “Amerika’yı tekrar zengin, güvenli ve güçlü hale getirmenin tek yolu Donald Trump’ı tekrar başkanımız yapmaktır” dedi.
Rubio, senatörlüğü sırasında Türkiye ile yıldızı barışmayan isimlerin başında geliyordu. Senatoda iki partiden 54 ismin imza attığı Türkiye’yi kınayan bildirinin hazırlayıcısı iki senatörden birisiydi. Bildiride, NBA yıldızı Enes Kanter’in yaşadıklarına değinilerek, Türkiye’deki baskıcı rejim kınanıyordu. Rubio, Ankara’nın Suriye’deki Kürtlere yönelik operasyonu sırasında da sert bir tepki göstermişti. Çin’e karşı negatif bakışıyla bilinen Rubio, Uygurları destekleyen tasarılara da imza atmıştı.
Trump’ın Birleşmiş Milletler (BM) elçisi olarak seçtiği isim, ana akım muhafazakarlığı terk edip Trump’ın en önemli savunucularından biri olduktan sonra kariyerinde hızla yükselen New York temsilcisi Elise Stefanik. Cumhuriyetçi Parti’nin dört numaralı ismi olan Stefanik, yaptığı açıklamada, “Birleşmiş Milletler’deki ilk günümde dünya sahnesinde güçlü liderlikle Başkan Donald Trump’ın ‘Amerika Önce’ odaklı barışını yeniden tesis etme politikasını ilerletmeye hazırım” dedi.
Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlığı için adayı ise Florida Temsilcisi Mike Waltz. Eski komando Waltz’ın “Müttefiklerin kendi güvenliklerine yatırım yapmasının zamanı geldi. Onlara, ‘ABD vergi mükellefleri çok uzun süredir faturanızı ödüyor’ demek lazım” sözleri hala akıllarda. Trump’ın bu konudaki seçiminin Atlantik’in ötesi başta olmak üzere müttefiklerine şok dalgaları göndereceği kesin.
Rubio, Waltz ve Stefanik… Hepsi sıkı Çin karşıtı ve bu politikanın şahin savunucuları isimler Trump’ın politikasının Amerika’nın “yeni süper güç” olarak görülen rakibine karşı nasıl bir tutum izleyeceğine dair net bir gösterge sunuyor.
Trump’ın öngörülemezliği ve geçen seferki tecrübeler göz önüne alındığında hiçbir ismin seçimi resmi olana kadar kesin değil, hatta seçilmiş isimlerin uzun süre görevde kalmasının da bir garantisi yok. Ancak şimdiye kadar adı ortaya atılan isimlerin ortak bir noktası var: Trump’a aşırı sadakat, özellikle de mahkeme süreci ile geçen dolu başkanlık sonrası döneminde Trump’ın arkasında durmaları. Her biri, Trump’ın hayran olduğu türden abartılı bir saygı duruşunda bulunmalarıyla tanınıyor. Trump’ın ilk döneminde, hükümet üyeleri ona olan bağlılıklarından çok Anayasa’ya olan yeminlerini önceliklendirdiklerinde, eski FBI başkanı James Comey ve diğer birçok kişide olduğu gibi, ihanetle suçlanmıştı.
Rubio, Waltz, Stefanik, Homan, Noem ve özellikle Miller gibi isimler, başkanın yeni dönemde aşırı yönlere sapacağından korkan Trump eleştirmenleri için adeta lanetli isimler. Bu adayların her biri, başkanın siyasi inançlarının ve içgüdülerinin bir yönünü temsil ediyor. Ayrıca Trump’ın ezici seçim zaferinin ardındaki on milyonlarca seçmeni motive eden politikaları temsil ediyor: Seçmen, ABD’nin küresel politikasında büyük bir değişim bekliyor.
Sert ve aşırılık yanlısı olarak olarak görülen Miller hariç, öne sürülen isimlerin çoğu herhangi başka bir başkan tarafından aday olarak gösterebilecek geçmişe, tecrübeye ve yetkinliğe sahip. Sadece hepsi çok sağda konumlanmış durumda. Bu da, Trump dönemindeki Cumhuriyetçi Parti ve seçmenlerinin tercihlerine paralel bir görüntü sergiliyor.
Eski bir başkan adayı olan Rubio, dünya çapında tanınan bir isim. Senato Dış İlişkiler ve İstihbarat Komitelerinde görev yapıyor. Stefanik, Harvard mezunu, eski başkan George W. Bush döneminde Beyaz Saray’da çalıştı ve Temsilciler Meclisi’nde görev yapmış en üst düzey Cumhuriyetçi kadınlardan biri. Asker olarak Afganistan, Orta Doğu ve Afrika’da birden fazla muharip görevde bulunan Waltz’ın çok sayıda kahramanlık ve başarı madalyası var. Bunun yanında eski Savunma Bakanları Donald Rumsfeld ve Robert Gates için çalıştı. Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Müdürlüğü yapan Homan, muhalifler tarafından sert ve duygusuz bulunsa bile, uzun yıllardan beri sınır sorunlarıyla iç içe.
Trump’ın Miller ve Homan’ı seçmesi, yakın tarihteki herhangi bir başkan adayının en uç seçim argümanı olan kaçak göçmenlerin toplu sınır dışı edilmesi sözünden geri adım atmayacağını gösteriyor. Homan, kendisine sorulan sınır dışı edilmek üzere belirlenen ebeveynlerin çocuklarından ayırmanın ne kadar doğru olacağı sorusuna, “Ailelerin birlikte sınır dışı edilmesi en doğrusu olur” cevabını verdi.
Miller, Trump’ın ilk döneminde Beyaz Saray’daki ekibin önemli ve güçlü bir ismiydi. Trump’ın metin yazarı olarak en ateşli söylemlerinin çoğunu o kaleme almıştı. Geçtiğimiz aylarda yaptığı bir konuşmada, “Sınırı kapatın. Yasadışı göçmenler içeri giremez, buradaki herkes dışarı çıkar. Bunu çözmek çok basit” demişti. Miller, sonraki adımın ise kaçak göçmenleri yakalayıp, onları uçakların bekleyeceği alanlara taşımak olduğunu söylemişti.
Ancak bu sert ve zalim açıklamalara rağmen, Trump’ın sınır dışı programında ne kadar ileri gideceği ve bunun vaatleriyle uyuşup uyuşmayacağı konusunda belirsizlik var. Örneğin Homan, “toplama kampları” ve mahallelerde toplu baskınlar olacağı fikrinin saçma olduğunu söyledi.
Trump, 2028’de yeniden aday olamayacak, o nedenle seçilme endişesi olmadan çalışma lüksüne sahip, bu yüzden teoride kaybedecek hiçbir şeyi yok. Ancak bazen aşırı derecede popüler adımların beklenmedik etkileri de olabilir. Önce sivil hak grupları ve göçmen savunucuları çok sayıda dava açarak, yönetimin adımlarını engellemeye çalışacaktır. Milyonlarca göçmeni sınır dışı etmek çok pahalı olabilir, işgücü piyasasını bozabilir,bu işgücünü kullanan büyük işletmeleri kızdırabilir ve tedarik zincirlerini kırabilir. Bunların hepsi ekonomiye zarar verebilir ve Trump’ı olmasa da bir sonraki başkan adayını ciddi şekilde etkileyebilir.
Trump’ın aksine Rubio, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dostu olmadı, ancak son zamanlarda Trump’ın Ukrayna’daki savaşın sona ermesi gerektiği yönündeki pozisyonunu savundu. Waltz, Biden yönetiminin İsrail ile Hamas arasında Gazze’de ateşkes sağlama girişimlerine karşıydı. Bu tercihler, Amerika’nın Avrupalı müttefiklerinin ve bazı Demokrat Partili isimlerin yıllardır kalıplaşmış politikasının çok sağında duruyor. Buna karşılık milyonlarca Cumhuriyetçi seçmeninin sert beklentileri ile uyumlu.
Aslında Rubio ve Waltz, dış politikada geniş Trump koalisyonunun en izolasyonist üyelerinden daha geleneksel bir çizgi içinde. Waltz, Biden yönetiminin Rusya’nın işgalini püskürtmek için Ukrayna’nın silahlandırma politikasını “çok az ve çok geç” sözleriyle eleştirdi. Bunun yanında Trump’ın, “ABD’nin kendi sınırlarına konsantre olup, Ukrayna’yı destekleme yükünü Avrupa’nın üstlenmesinin zamanı geldi” sözlerini de destekledi.