Dilek Ekmekçi, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili yaptığı suç duyurusuyla 'devletin içindeki' bazı grupların hedefi oldu. Devlet görevlisine hakaret iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra örgüt üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı. Sonrasında ise AKP'li Osman Gökçek'in başvurusuyla doktor kontrolü olmadan 'akıl hastanesine' yatırıldı.
Avukat Dr. Dilek Ekmekçi, Türkiye’de insan hakları ve adalet mücadelesinin simge isimlerinden biri olarak tanınıyor. Yaşam hikâyesi, küçük yaşta bir yurda bırakılması ve ardından evlatlık olarak bir aileye verilmesiyle başlıyor. Evlatlık olduğunu öğrendiğinde biyolojik ailesini arama kararı alan Ekmekçi, bu süreçte yetimhanelerde büyüyen bir ablası olduğunu ve ablasının fuhuş çetesine düşürüldüğünü öğreniyor. Olayın ayrıntılarını araştırırken yetimhanelerde büyüyen kız çocuklarını istismara maruz bırakan mafyatik gruplarla mücadele etmeye başlıyor.
Kızlar, fuhuşa peşkeş edilmesin diye direnen Dilek Ekmekçi “kamu görevlisine hakaret” ve “iftira” suçlamaları nedeniyle 1 Eylül 2024 tarihinde tutuklandı.
İşte 10 soruda Dilek Ekmekçi dosyası…
Ceza hukuku uzmanı Dr. Dilek Ekmekçi, Sinan Ateş cinayeti ile ilgili yaptığı hukuki girişimlerle Türkiye gündeminde geniş yer buldu. 30 Aralık 2022’de Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi, ülkede derin siyasi tartışmalara ve infiale yol açtı. Ekmekçi, bu cinayetle bağlantılı olarak önemli siyasi figürleri ve yöneticileri hedef alarak suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, cinayetin arkasında MHP ve Ülkü Ocakları’na bağlı bazı yöneticilerin bulunduğu iddiasını ortaya attı.
Bu iddialar, cinayetin sadece bireysel bir saldırı olmadığını, daha büyük bir plan ve örgütlenmeyle bağlantılı olabileceğini öne sürüyordu. Ekmekçi, cinayetle bağlantılı olabilecek kişilerin hesap vermesini talep ederek cesur bir adım atmış ve dikkatleri cinayetin arka planındaki ilişkiler ağına çekmiş oldu.
Suç duyurusunda adı geçen 25 kişi, MHP ve Ülkü Ocakları’nın yönetim kademelerinde yer alan etkili ve tanınmış figürlerden oluşuyordu. Bu kişiler arasında MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, partinin önemli karar organlarından MYK (Merkez Yürütme Kurulu) üyeleri, örneğin Şahin Gürz, Tamer Çakıroğlu, Nevzat Ünlütürk gibi isimler yer alıyordu. Ayrıca, MHP İstanbul İl Başkanı Serter Selim ve MHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’ndaki diğer yöneticiler de suç duyurusunda belirtilmişti.
Ekmekçi, bu kişilerin Sinan Ateş cinayetinin arkasındaki organizasyonda doğrudan ya da dolaylı bir role sahip olduklarını iddia etti. Suç duyurusunda, söz konusu kişilerin cinayetin planlanması, yönlendirilmesi ve örtbas edilmesi süreçlerine dahil olabilecekleri öne sürüldü. Ekmekçi, bu iddialarını Ateş cinayetinin soruşturulması sürecinde yaşanan bazı olaylar ve kendisine yöneltilen tehditlerle destekleyerek, cinayetin basit bir bireysel suçtan ziyade organize bir eylem olduğunu savundu.
Suç duyurusunun ardından başlayan hukuki süreç hızlı ve dikkat çekici bir şekilde ilerledi. Suç duyurusunun kamuoyuna yansımasının ardından, Ekmekçi, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “kamu görevlisine hakaret” ve “iftira” suçlamalarıyla gözaltına alındı. Özellikle, bu paylaşımlar, dava sürecinin gidişatını etkileyecek nitelikte kabul edilerek hukuki işlemlerin hızlandırılmasına neden oldu. Gözaltına alınma süreci sırasında Ekmekçi’nin avukatları ve destekçileri, bu adımın, Ekmekçi’nin suç duyurusuna yanıt niteliğinde bir misilleme olduğunu iddia etti.
Sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle başlatılan soruşturmanın ardından, Ekmekçi’nin İstanbul’daki avukatlık ofisine polis ekipleri tarafından baskın düzenlendi. Bu baskın sırasında, ofiste kapsamlı bir arama yapıldı; bilgisayarlar, dosyalar ve belgeler incelemeye alındı.
Mahkeme öncesinde savcılık, Ekmekçi’yi hızlı bir şekilde sorguya çekti ve tutuklanmasını talep etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmada, Ekmekçi’nin sosyal medya paylaşımlarının kamu görevlilerini hedef aldığı ve kamu düzenini tehdit ettiği öne sürüldü. Bu iddialar üzerine mahkeme, Ekmekçi’nin tutuklu yargılanmasına karar verdi.
Dava sürecinde, kendisine yöneltilen suçlamalar sadece “kamu görevlisine hakaret” ve “iftira” ile sınırlı kalmadı. Ekmekçi’ye, daha sonra çok daha ciddi suçlamalar yöneltildi ve bu, davanın seyrini değiştirdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, hazırladığı iddianamede Ekmekçi’yi, “FETÖ/PDY üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” ile suçladı.
İddianamede, Ekmekçi’nin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımların, ‘FETÖ’nün hedef ve çıkarları doğrultusunda manipülatif içerikler taşıdığı iddia edildi. Özellikle, yurtdışında faaliyet gösteren medya organlarıyla ilişkili olduğu öne sürüldü. Bu medya organları arasında TR724 ve Bold Medya gibi kanallar yer aldı ve Ekmekçi’nin bu kanalların programlarına katıldığı, burada kamu görevlilerini ve devleti hedef alan açıklamalar yaptığı iddia edildi. Ayrıca, gazeteci Cevheri Güven’in, Ekmekçi’nin bazı paylaşımlarını retweetlemesi de savcılık tarafından iddiaların dayanağı olarak gösterildi.
Savcılık, Ekmekçi’nin bu tür paylaşımlarının kamuoyunda devlete ve güvenlik güçlerine yönelik olumsuz algılar oluşturmayı hedeflediğini ve bunun örgütsel bir amaca hizmet ettiğini belirtti. Emre Uslu gibi tanınmış isimlerin, Ekmekçi’ye sosyal medyada destek verdiği de iddianamede vurgulandı.
Bu gelişmelerle birlikte, Ekmekçi’nin savunma ekibi, suçlamaların asılsız olduğunu ve bu sürecin Ekmekçi’nin yaptığı suç duyurularına karşı bir misilleme olduğunu savundu. Avukatlar, Ekmekçi’nin sadece hukuk ve adalet adına hareket ettiğini, iddia edilen bağlantıların hiçbir somut delille desteklenmediğini belirtti. Ancak bu açıklamalar, hukuki süreçteki gidişatı değiştirmedi ve Ekmekçi, bu ağır suçlamalarla tutuklu yargılanmaya devam etti.
Dr. Dilek Ekmekçi tutukluluğu sırasında iki kez Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi. Ekmekçi, bu sevklerin amacının kendisini susturmak ve itibarsızlaştırmak olduğunu ifade etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın şikayeti üzerine tutuklandığını belirterek, kendisine yönelik bu uygulamaların arkasında Ayhan Bora Kaplan suç örgütü ve FETÖ/PDY bağlantılarını sorgulaması olduğunu iddia etti. Ekmekçi, bu sorgulamalar nedeniyle Ankara Başsavcısı Gökhan Karaköse ve Ankara İl Emniyet Müdürü Engin Dinç’in ekibinin özel olarak kendisiyle uğraştığını dile getirdi.
Ekmekçi’nin savunmasında, hastaneye sevk edilmesinin gerçek amacının cezai ehliyet tespiti yapmak bahanesiyle kendisine akıl hastası damgası vurulması ve bu şekilde itibarsızlaştırılması olduğunu belirtti. Bu uygulamaların bir tür psikolojik baskı ve işkence niteliğinde olduğunu vurguladı. Ekmekçi’ye göre, bu sevkler sadece sağlık kontrolleriyle sınırlı değildi; onun iddiasına göre bu girişimler, susturulmasını ve cinayetle ilgili ileri sürdüğü iddiaların etkisinin azaltılmasını amaçlıyordu.
22 Ekim 2024’te İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Dilek Ekmekçi davasının ilk duruşması, dikkat çeken gelişmelerle doluydu. Bakırköy Kadın Cezaevi’nden SEGBİS üzerinden bağlanan Ekmekçi, bu duruşmada savunma yapma hakkının kısıtlandığını vurguladı. Mahkemede konuşan Ekmekçi, doğrudan duruşma salonunda bulunmak ve savunmasını yüz yüze yapmak istediğini belirterek, bu talebinin reddedilmesini “sesini kısmaya yönelik bir girişim” olarak nitelendirdi. SEGBİS kaydının alınmadığını ve söylediklerinin kaydedildiğinden emin olamadığını ifade eden Ekmekçi, “Kumpas bir iddianameyle beni tutukladınız. Adaletinize güvenmiyorum” diyerek mahkemenin tarafsızlığına ve adilliğine olan güvensizliğini açıkça dile getirdi.
Ekmekçi’nin savunma ekibinden Avukat Murat Sadak, müvekkilinin mahkeme salonuna getirilmemesini “kumpas” olarak nitelendirdi ve mahkemeyi bu durumu sorgulamaya çağırdı. Avukat Eren Keskin ise müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini ve yüz yüze savunma ilkesinin çiğnendiğini belirterek, “Müvekkilimizi tahliye edin” talebinde bulundu. Tüm bu tartışmalara rağmen, savcılık Ekmekçi’nin tutukluluk halinin devamını istedi. Mahkeme ise yapılan değerlendirmelerin ardından tahliye kararı verdi.
İlk duruşmada tahliye edilmesine karar verilen Avukat Dr. Dilek Ekmekçi, mahkemenin ardından bırakılmayarak gece boyunca gözaltında bekletildi ve ertesi gün tekrar tutuklandı. 22 Ekim’deki İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye kararı sonrası, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekmekçi’nin başka bir soruşturmadan ifadesinin alınması için harekete geçti ve Ekmekçi, Ataköy Karakolu’nda gözaltına alındı. Savcılığın tahliye kararına itirazı üzerine İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde avukatlarıyla birlikte hazır bulunan Ekmekçi, mahkemede yaptığı savunmasında, suçlamaların bir kumpasın parçası olduğunu ileri sürdü. Ekmekçi, “Dosyada savunmam mevcut olmasına rağmen kumpasla yakalamalı iddianame düzenlenerek 50 küsur gündür özgürlüğümden mahrum durumdayım” dedi. Ekmekçi, hakkındaki iddiaların temelinin sosyal medya paylaşımlarından derlenmiş bir ihbar dilekçesine dayandığını belirtti ve 31 Ekim 2023 tarihli bir ihbar dilekçesinin 1 Kasım’da dosyaya dahil edilmesini “şaşırtıcı hız” olarak nitelendirdi.
Ekmekçi, devletin içinde var olduğunu iddia ettiği paralel yapılar ve çeteler tarafından dört yıldır susturulmaya çalışıldığını öne sürerek, Ankara merkezli soruşturmaların kendisine yönelik baskının bir parçası olduğunu savundu. “Bu kumpasçılara göre ben deli miyim, Fetöcü müyüm?” diyerek, kendisine yönelik iddiaların tutarsızlığını ve hukuki süreçteki çelişkileri dile getirdi. Ayrıca, iki gündür gözaltında olmasından dolayı yorgun olduğunu belirterek, 25 sayfalık savunmasını daha fazla uzatmak istemediğini ve dosyanın SLAPP davası olarak tanımlanabilecek, kamuoyunu bilgilendiren kişileri susturma amaçlı bir dava olduğunu ifade etti. Ekmekçi, bu davanın ifade özgürlüğünü hedef aldığını savunarak, tahliyesini talep etti.
Avukatı Murat Sadak, müvekkilinin yargı eliyle cezalandırılmak istendiğini belirtti. Savcı ise Ekmekçi hakkında çıkarılan yakalama kararına dayanarak tutuklama talep etti. Mahkeme, Ekmekçi’nin tutuklanmasına karar vererek, onu Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk etti.
AKP Milletvekili Osman Gökçek’in şikayeti üzerine, Avukat Dilek Ekmekçi hakkında 3 hafta süreyle akıl hastanesine yatırılma kararı alındı. Bu karar, Ekmekçi’nin sosyal medya paylaşımları ve suç duyuruları çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda alındı. İddialara göre, Ekmekçi’nin ifadeleri ve kamuoyunda yaptığı açıklamalar, savcılık tarafından “kamu düzenini bozma” ve “örgütsel propaganda” kapsamında değerlendirilmiş ve bu durumun cezai ehliyetini sorgulatır hale geldiği öne sürülmüştü.
Savunma ekibi, bu kararın temel amacının Ekmekçi’yi susturmak ve itibarsızlaştırmak olduğunu belirtti. Ekmekçi’nin avukatlarından Peren Sanrı Arslan, başta müvekkilinin tutuklandığına dair bilgi aldıklarını, ancak bunun daha sonra “tutuklamaya yönelik yakalama” kararı olduğu ve akıl muayenesi için hastaneye sevk edilme kararına dönüştüğünü açıkladı.
Avukatlar ve sivil toplum kuruluşları, bu duruma sert tepkiler gösterdi. İstanbul Barosu, Ekmekçi’nin tutuklanmasını hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü açısından endişe verici buldu ve yargı bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi. Baro, bu tür uygulamaların savunma hakkının ihlal edilmesi anlamına geldiğini belirtti ve meslektaşlarının adil yargılanma hakkının korunması gerektiğine vurgu yaptı.
Avukat Hakları Grubu, Ekmekçi’nin tutukluluk sürecini, “hukukun bir silah olarak kullanılması” şeklinde nitelendirdi. Grup, Ekmekçi’nin gözaltı sürecinde yaşadığı baskıların avukatların özgürce savunma yapmalarını hedef aldığını ve bu durumun tüm avukatlara gözdağı niteliğinde olduğunu belirtti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), bu süreci insan hakları açısından değerlendirdi ve Ekmekçi’nin maruz kaldığı tutukluluk koşullarının ve akıl hastanesine sevk edilmesinin uluslararası insan hakları standartlarına aykırı olduğunu ifade etti. Vakıf, bu uygulamaların insan hakları ihlali olduğunu ve ifade özgürlüğünü hedef aldığını savundu.
İnsan hakları savunucusu ve Avukat Eren Keskin, Ekmekçi’nin gözaltına alınmasının ifade özgürlüğünün ve savunma hakkının açık bir ihlali olduğunu belirterek, bu durumun hukuki olmaktan çok siyasi bir boyut taşıdığını öne sürdü. Keskin, Ekmekçi’nin sesinin kısılmak istendiğini ve onun gibi düşünen hukukçuların susturulmaya çalışıldığını söyledi.
Uluslararası Af Örgütü’nün yerel temsilcileri de sürece dahil olarak, Ekmekçi’nin tutukluluk koşullarının ve cezaevi sevklerinin uluslararası hukuka uygun olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtti. Örgüt, bu tür uygulamaların yargının bağımsızlığına zarar verdiğini ve Ekmekçi’nin durumunun yakından takip edilmesi gerektiğini ifade etti.
Avukat Dr. Dilek Ekmekçi, yargılandığı davanın 22 Ekim 2024 tarihli ilk duruşmasında tahliye edilmiştir. Ancak, savcılığın itirazı üzerine İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarmış ve Ekmekçi ertesi gün yeniden tutuklanmıştır. Bu süreçte, AKP Milletvekili Osman Gökçek’in şikayetiyle ilgili başka bir dosya kapsamında, Ekmekçi’nin 3 hafta süreyle akıl hastanesine yatırılmasına karar verilmiştir. Ekmekçi’nin yargı süreci devam etmekte olup, bir sonraki duruşma 10 Ocak 2025 tarihinde yapılacaktır.