Türkiye'yi sarsan 'yenidoğan çetesi', yeni detaylar ortaya çıktıkça tartışılmaya devam ediyor. Sağlık sistemine güveni sarsan bu olay, hem bebeklerin öldüğü hem de SGK'nın dolandırıldığı bir vaka olarak dikkat çekti. Peki, soruşturmada şu ana kadar nele yaşandı, bundan sonra neler bekleniyor? 8 soruda derledik...
Türkiye’de son günlerde ortaya çıkan ‘Yenidoğan Bebek Çetesi’, yeni doğan bebeklerin sağlıklarını tehlikeye atarak, bunun üzerinden yaptıkları dolandırıcılık faaliyetleri ile ülke gündemini sarstı. Sağlık sistemine yönelik güveni sarsan bu çete, bebeklerin hayatlarıyla oynayarak hem aileleri hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) maddi zarara uğratmakla suçlanıyor. Çetenin lideri olduğu iddia edilen Dr. Fırat Sarı ve ekibi, yenidoğan ünitelerini bir suç ağına dönüştürerek büyük kazançlar elde etti. Olay, Mart 2023’te Cimer üzerinden yapılan bir ihbarla gün yüzüne çıktı.
Peki, bu çete nasıl çalışıyor, kimleri hedef alıyor ve soruşturma nasıl ilerliyor?
Yenidoğan çetesi, Türkiye’de yeni doğan bebeklerin sağlıklarını tehlikeye atarak onlar üzerinden dolandırıcılık yapan organize bir suç ağıdır. Bu çetenin lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı, Özel Reyap Hastanesi’nde görev yapmakta olup, 19 sağlık kuruluşunun da yenidoğan ünitelerini yönetmekteydi. Örgüt yöneticileri oldukları iddia edilen kişilerde, Fırat Sarı’nın şirket çalışanları kaydında çalışanı olarak görülen Dr. İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir.
Gazete Pencere’den Tolga Balcı’nın haberine göre de uzun yıllar MHP lideri Devlet Bahçeli’nin koruma müdürlüğünü yapmış, polis akademisi mezunu ancak son yıllarda TRG hastanesi Genel Müdürü olan Murat Mantuş’da sanıklar arasında.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 47 şüpheli hakkında iddiname hazırlandı. 22 sanık tutuklu olarak yargılanıyor.
Soruşturmanın başlamasına neden olan ihbar 27 Mart 2023 tarihinde CİMER’e yapıldı: “REYAP Hastanesi yoğun bakım dokturu Fırat Sarı ile İlker Gönen SSK’yı dolandırmakta. Çok sayıda hastanenin yeni doğan yoğun bakımlarını kiralayarak gece nöbetçi doktor bulundurmadılar. Tıbba uygun olmayan koşullar nedeniyle çok sayıda bebek insanlık dışı şekilde öldü. Bunlar, 1. Basamak olan hastayı epikrizlerde hep 3. Basamak gösteriyor. 112 komuta kontrol merkezine rüşvet vererek bebek satın alıyorlar. Bunlar yıllardır bu şekilde milyonlarca lira para kazandılar ve yüzlerce bebeğin ölümüne sebep oldular.”
Sağlık Bakanlığı mart ayının sonunda aldığı bu ihbarın peşine düştü ve Nisan ayı boyunca incelemeler yapıldı. Mayıs 2023 tarihinde de çete tespit edildi. Gazeteci Altan Sancar’ın yayınladığı belgede de bu tespitin yapıldığını görebiliyoruz.
Olay gazeteci Emrullah Erdinç’in ortaya çıkardığı araştırmalar ile sosyal medyanın gündemine taşındı.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturmada, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 494 sayfalık iddianamede, şüphelilerin SGK’dan fazla gelir elde edebilmek için bebek hastaların yatış sürelerini kasıtlı olarak uzattığı, bazılarının sağlık durumlarını olduğundan daha kötü gösterdiği ve bazı hasta yakınlarından para talep ettikleri öne sürüldü. Ayrıca, elde edilen gelirlerin sağlık sektöründe çalışan örgüt üyeleri arasında paylaştırıldığı iddialar arasında yer alıyor.
İddianame’de, “şüphelilerin yaptıkları bu işlemlerle yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde elde edilen kazancı 3-4 katı arttırdıkları” belirtildi.
Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi sahibi Fırat Sarı ve kayıtlarda çalışanı olarak görünen İlker Gönen’in İstanbul içerisinde birçok özel hastanenin yenidoğan yoğun bakım ünitelerini işletmek amacıyla alıp, kendilerine bağlı sağlık çalışanlarını anlaştıkları hastanelerin yenidoğan birimlerine yerleştirdikleri aktarıldı.
Bebekler, uygun sağlık hizmeti alabilecekleri hastaneler yerine, 112 Acil Servisi ile ortak çalışan şüphelilerin belirlediği ve ‘’örgüt adına karlı görünen’’ hastanelere sevk ediliyorlardı. İddianameye göre, çetenin asıl amacı bebeklerin iyileştirilmesinden ziyade maddi kazanç sağlamak. Ünitelere yatırılan bebeklerin bazıları, enfeksiyon riski yüksek ortamlarda gereksiz yere tutuldukları veya aslında ihtiyaçları olmadığı halde bu bölüme yönlendirildikleri için hayatlarını kaybettiler.
Yine iddianamede 6 aylık bir bebeğin, çocuk yoğun bakım ünitesi yerine doktoru olmayan yenidoğan ünitesine gönderildiği, doktordan habersiz bir hemşirenin bebeğe müdahale ettiği, hayatını kaybeden bebeğe kalp masajı yapıldığı, olayın örtbas edilmesi için ölüm saatinin değiştirildiği, epikriz yazdırıldığı belirtiliyor.
Şüpheliler ayrıca, ailelere bebeklerinin hayatta kalması için ilaç gerektiğini söylüyor, SGK’nın karşılayacağını belirterek 1 birim ilaç alınması yeterliyken, 5 birim ilaç yazdırıyorlar. Kullanılmayan 4 birim ilaç çetenin cebine gidiyor ve daha sonra başka hastalara bu ilaçları ‘’SGK karşılamıyor ama 100.000 lira verirsen bebeğin kurtulabilir’’ diyerek satıyorlardı. Böylelikle, ilaçlar üzerinden haksız kazanç sağlayan çete, sağlık sistemini ve aileleri mağdur ettiler.
İlk ihbarlara göre 21 bebek bu çetenin dolandırıcılığı sonucu hayatını kaybetmiş durumda. Ancak soruşturmanın ilerlemesiyle bu sayının artabileceği düşünülüyor. Mağdur ailelerin ihbarlarına göre bazı bebeklerin ölüm nedenleri hala belirsiz ve daha fazla bebek kaybının olabileceği endişesi var. Soruşturma dosyasında belirtilen sayılar dışında, sosyal medyada sesini duyuran annelerin ihbarları da bu sayının artma ihtimalini güçlendiriyor.
Soruşturmanın ilerleyişi yavaş ve zorlu bir süreç olarak tanımlanıyor. Aslında sağlık bakanlığı meseleyle ilgili süreci hızlıca başlatıyor ve 1 ay gibi bir süre de çete tespit edilse de soruşturmanın çok yavaş ilerlediği, hastanelerin deşifre edilmediği ve kapatılmadığı eleştirileri mevcut.
Ayrıca meseleyle ilgilenen savcının soruşturma sırasında çete tarafından tehdit edildi. Bu tehdit esnasında savcı, masasında gerçekleşen konuşmayı gizlice kayda aldı. Eğer bu kayıt yapılmamış olsaydı, kendisinin tehdit edildiğini kanıtlama imkânı olmayacaktı. Ancak bu tehdit savcıyı durdurmadı ve soruşturmaya kararlılıkla devam etti.
Sonuç olarak yüzlerce sayfalık iddianame hazırlandı. Bu kapsamlı dosyada, telefon konuşmalarının hts kayıtları, mesajlaşmalar, görüntülerde mevcut. Çeşitli gazetecilerde bu kayıtlardan bazı kısımları deşifre ederek haber yaptılar.
Sosyal medyada olay büyük yankı buldu. Özellikle Burcu Gökdeniz isimli bir annenin sosyal medyada paylaşımlarıyla sesini duyurması, diğer mağdur aileleri de harekete geçirdi. Gökdeniz, bebeğini bu çete nedeniyle kaybettiğini iddia ediyor ve adalet arıyor.
X platformunda paylaşılan bu tarz hikayeler, olayın geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Olay, sosyal medya kullanıcıları arasında büyük bir öfke yarattı ve mağdurların adalet arayışı hız kazandı.
Ruhsatı iptal edilen hastaneler şöyle:
• Özel Avcılar Hospital Hastanesi
• Özel TRG Hospital Hastanesi
• Özel Birinci Hastanesi
• Özel Güney Hastanesi
• Özel Bağcılar Medilife Hastanesi
• Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi
• Özel Reyap İstanbul Hastanesi
• Özel Şafak Hastanesi Bağcılar
• Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesi
• Çorlu Reyap Hastanesi
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, çeteyi yönettiği vurgulanan Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında ‘’kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’’, ‘’nitelikli dolandırıcılık’’, ‘’suç işlemek amacıyla örgüt kurma’’, ‘’resmi belgede sahtecilik’’ suçlarıyla, 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Şehir hastanesinde çalışıp bebekleri yenidoğan ünitelerine ‘’maddi menfaat’’ karşılığında sevk eden ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir için aynı suçlardan 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep edildi.
Diğer doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının yer aldığı 18 kişilik gruba da ‘’kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’’ suçundan 10 ila 437 yıl 6 aya hapis cezası istendi.
İddianamede, diğer şüpheliler için de benzer hapis cezalarının talep edildiği belirtiliyor. Ayrıca, malen sorumlu olarak gösterilen hastaneler ve bu hastanelerin bağlı olduğu şirketlerin ‘’dolandırıcılık’’ suçu işleyerek maddi kazanç sağladıkları önce sürülüyor. Bu nedenle, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılması ve mal varlıklarına el konulması yönündeki talep, mahkeme heyetine sunulmuş durumda.