İsveç ve Danimarka’da ‘çocuk asker’lerin çeteler tarafından kullanılması yaygınlaşırken, bu tehlike Türkiye’ye sıçrama riski taşıyor. Göçmen nüfusu ve radikal grupların varlığıyla Türkiye, çocuk askerlerin merkezi haline gelebilir. İsveç ile Türkiye arasında suçluların iadesine ilişkin bu hafta yapılacak görüşme kritik önemde olacak.
Yabancı uyruklu uyuşturucu baronlarının ve çete üyelerinin elini kolunu sallayarak girdiği ve vatandaşlık aldığı Türkiye, bu kez ‘çocuk asker’ riski altında.
Çete savaşlarının yaşandığı İsveç ve Danimarka’nın bugünlerde ana gündem konusu çocuk asker. İki ülkede şiddet olaylarında çocukların kullanılması hükümetlerin çete savaşlarıyla mücadelesini daha zor hale getiriyor. Öyle ki İsveç’te çeteler arasında giderek daha büyük bir sektör haline gelen çocuk askerler artık diğer ülkelere ithal edilebilir hale geldi. İsveç ile Danimarka arasında yaşanan krizin bir nedeni de bu, son günlerde.
İsveç’te çoğunlukla uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapan çeteler özellikle göçmenlerin yoğun olduğu kesimlerden çocuk ve gençleri kullanıyor.
Başkent Stockholm’ün göçmen ağırlıklı banliyösü Rinkeby’de sosyal hizmetler uzmanı olan Garip Güneş, çetelerin her yerde çocukları kullandığına işaret ediyor. Öyle ki bu çocuklar artık başka ülkelerin de odağına girmiş durumda, adeta futbolcu transfer eder gibi kendi çetelerine bu çocukları parayla satın alıyorlar. O ülkelerin başında da Danimarka geliyor.
Danimarka’da uyuşturucu ve kara para aklamayla ilgili çetelerin iç çatışma yaşadığı ve bu grupların İsveç’teki çocukları kendi adlarına suç işlemeleri için işe aldığı biliniyor. Danimarka medyasına göre çeteler bu çocukları sosyal medya aracılığıyla işe alıyor ve 200.000 Danimarka kronuna (Yaklaşık 1 milyon TL) kadar büyük miktarlarda para teklif ediyor.
Danimarka Polis Otoritesi Ulusal Operasyonel Departmanı başkanı Johan Olsson’a göre çetelerle mücadelede polisin karşılaştığı en büyük sorun, çete liderlerinin İsveç’te ceza almadan önce veya sonra ülkeden kaçmaları. Olsson, “Çoğunlukla suçluları İsveç’e iade etmeyen ülkelere kaçıyorlar. İsveç’e ayak basamadan geçici olarak İsveç’e yönelik suç faaliyetleri yürütmenin yollarını bulmuşlar. Bu, dünyada arayışa devam etmemiz gerektiği anlamına geliyor” diyor.
Bunun somut olarak ne anlama geldiğini ise şöyle açıklıyor Olsson:
“Avrupa’da yakalanmaları nispeten kolay. Ancak Avrupa’dan uzakta saklanırlarsa durum bizim için daha karmaşık hale gelir. Suçluların iadesi anlaşmaları, kültürel farklılıklar, polis yetkilileriyle ne kadar derin temaslarımızın olduğu, kişilerin iade edilmesinde rol oynuyor.”
Olsson, hastalığın diğer ülkelere yayılmasının ne yazık ki büyük bir sürpriz olmadığını da söylüyor. Olsson’un burada işaret ettiği en önemli vurgu kuşkusuz suçluların İsveç’e iade edilmeyen ülkelere kaçması. Ve yine hastalık olarak bahsettiği çocuk asker meselesinin diğer ülkelere yayılması uyarısı ise akıllara öncelikle Türkiye’yi getiriyor.
Türkiye, başta İsveç uyruklu uyuşturucu baronlarının, çete lideri ve üyelerinin bir nevi kaçıp, ikamet sağladığı bir ülke haline dönüştü.
Onlardan en meşhuru İsveçli Kürt Tilki lakaplı Rawa Majid’di. Majid, Türkiye’de tesadüf eseri yakalanmasına rağmen serbest bırakıldı ve hakkındaki soruşturmalara rağmen İsveç’e iade edilmedi ve şu an nerede olduğu belirsiz. Keza Rawa Majid’in husumetlisi İsmail Abdo da yakalandığı Adana’da cüzi bir kafelet ücretiyle serbest bırakılan bir isim oldu.
İsveç’in Ankara’ya “suçluları iade et” yönünde yaptığı çağrılara rağmen, ne yazık ki bu alanda atılmış bir adım yok. Ancak İsveç ile Danimarka arasında yakın zamanda yapılan anlaşma ve krize çare bulma çabasının yansımaları Ankara’yı zorlayacak gibi.
Danimarka Adalet Bakanı Peter Hummelgaard ile İsveç Adalet Bakanı Gunnar Strömmer, kısa süre önce iki ülkenin iş birliği içinde olduğunu duyurdu. İsveç Adalet Bakanı Gunnar Strömmer, “İsveçli çocukların ve gençlerin alaycı ve tehlikeli bir şekilde silah altına alınmasını durdurmak konusunda ortak bir çıkarımız var, özellikle de hem Danimarka hem de İsveç suç ağlarının bu işe karıştığı bir durumda” diyerek Danimarka ile yaptıkları anlaşmanın içeriğini kısaca özetledi.
Bu noktada iki ülkenin elini kolunu bağlayan en önemli unsur ise suçluların üçüncü ülkeler tarafından iade edilmemesi meselesi.
İsveç’in yeni dışişleri bakanı Maria Malmer Stenergard ise göreve hızlı bir şekilde başladı ve 18 Eylül’de Türkiye’ye gelerek üst düzey görüşmeler yapacak. İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da görüşmesi beklenirken, masadaki konuların başta NATO ve terörle mücadele konuları olacağı ifade ediliyor. Bu görüşmede Stenergard’ın Türkiye’ye İsveçli suçluların ülkelerine iadesi konusunda yeni bir anlaşma teklifi sunması da olası.
Türkiye; Suriye, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden gelen büyük bir göçmen nüfusuna ev sahipliği yapıyor ve bu göçmen grupların içinde radikal cihatçı örgütlerle bağlantılı bireyler de bulunabiliyor. Bu durum, özellikle gençlerin ve çocukların yasa dışı faaliyetlere çekilme riskini artırıyor. Daha önce Ortadoğu’da cihatçı grupların çocukları militan olarak kullanması, çocuk asker meselesini bu bölge için ciddi bir tehdit haline getirmişti. Türkiye’deki göçmen nüfus ve yeraltı dünyasının güçlenmesi, İsveç ve Danimarka’da ortaya çıkan çocuk asker sorununun Türkiye’ye sıçrama ihtimalini artırıyor. Özellikle çete liderlerinin Türkiye’yi güvenli bir sığınak olarak görmesi, bu riski daha da yükseltiyor.
Çocuk asker ve çete savaşlarının bir sonraki durağının Türkiye olabileceği endişesi, uluslararası güvenlik çevrelerinde giderek daha fazla dillendiriliyor. Bu bağlamda, İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşme büyük önem taşıyor. Bu toplantı, Türkiye’nin İsveçli çete liderlerinin iadesi ve bu tehlikenin önüne geçilmesi konusunda iş birliği yapıp yapmayacağını belirleyecek kritik bir adım olabilir. Türkiye’nin bu konuda atacağı adımlar hem bölgesel güvenlik hem de çocukların korunması açısından belirleyici olacak.