Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde denge değişiyor. 5 Eylül itibarıyla son 10 günde yapılan anketlerin ortalamasında Demokrat Harris, rakibi Cumhuriyetçi Trump’ın 3,6 puan önünde. Ama yarışın asıl kızıştığı kritik eyaletlerde Trump’un nefesi, Harris’in ensesinde.
ABD, Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimine hazırlanırken haftaya son kritik dönemeçlerden birisine girilecek. Demokrat aday Kamala Harris ile Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump, gelecek hafta televizyon ekranlarında ilk kez kozlarını paylaşacak. Harris, birebir anketlerde Trump’a karşı önde. 5 Eylül itibariyle son 10 günde yapılan anketlerin ortalamasına göre Harris’in oyu yüzde 47,5 iken Trump’un oyu yüzde 43,9.
Harris, Joe Biden’ın yaşı ve zihinsel keskinliğiyle ilgili korkuları ortaya çıkaran feci bir tartışma performansının ardından çekilmesinin ardından yarışa girdi. O günden beri, büyük bir destek ve coşku dalgası oluşturdu. Yarışı altüst etti. O güne kadar açık farkla önde olan Trump’ı yakaladı ve geçti. Harris, haftaya başkan adayı olarak ilk tartışmasıyla kitlelerin karşısına çıkacak ve halktaki karşılığı bir kez daha belirginleşecek. Ancak gözlemciler Harris’in hızlı yükselişinin bir tavana eriştiğini düşünüyor. Trump kampanyası ise tartışmanın kendisine ivme kazandırmasını umuyor.
Ülke genelinde Harris’in önde olmasına karşın, kararsız eyaletlerde ise kıran kırana bir yarış var. Bir kez daha seçimin dar coğrafi odağı keskin bir şekilde belirginleşiyor. 2016 seçiminde de Trump’ın o dönemdeki rakibi Hillary Clinton, ülke genelinde daha fazla oy almasına rağmen, kritik eyaletlerdeki kaybı nedeniyle yarışı mağlup tamamlamıştı.
Kritik eyaletlerden North Carolina, seçim için mektupla oy kullanımına başlaması gerekiyordu. Ancak üçüncü aday olarak ortaya çıkan fakat daha sonra Trump kampanyasına dahil olan, Robert F Kennedy Jr.’ın oy pusulasında yer alıp almaması gerektiği konusundaki bir anlaşmazlık nedeniyle oy kullanımı ertelendi. 23 Ağustos’ta kampanyasını askıya alan ve Trump’ı destekleyen Kennedy, anketlerin sonucun bıçak sırtı olduğunu gösterdiği bir eyalette isminin oy pusulasından çıkarılmasını reddediyor. Bölünen oyların, Trump’a yarayacağı düşünülüyor. Demokrat bir başkan adayının 1980’den beri yalnızca bir kez 2020’de Joe Biden ile kazandığı bu eyalette, bu tür stratejilerin kazanan ismi belirlemede etkili olması bekleniyor.
North Carolina karmaşası, tüm ABD başkanlık seçimlerinin bir gerçeği haline gelen şeyi bir mikro ölçekte gösteriyor: Seçmenler 50 eyaletin tamamında sandık başına gidecek olsa da, bazı eyaletler Amerika’nın benzersiz seçim sistemi nedeniyle diğerlerinden daha önemli. Sistem, her eyalet için nüfusa göre belirli sayıda seçmen belirliyor. Bu rakam ülke genelinde 539, yani kazanmak için 270 seçim kurulu oyuna ihtiyaç var. Birçok eyaletteki sonuç önceden belli. Mesela birçok güney ve orta batı eyaleti güvenli bir şekilde Cumhuriyetçi ve New York ve Californiya gibi diğerleri sağlam bir şekilde Demokrat. Ancak bu eyaletlerin kazananı yanında, başka eyaletlerin de önemi var.
Ulusal anket rakamları genel eğilimleri gösterse de, seçimi mutlaka belirleyen şey değil. 5 Eylül itibariyle son 10 günlük bir ortalama üzerinden alınan anketlere göre Harris yüzde 47,5, Trump’ın ise yüzde 43,9 desteğivar. Bu rakamlar Harris kampanyası için cesaret verici ancak seçim kurulu galibiyetini garantilemek için yeterince büyük bir destek değil.
Bu bağlamda, North Carolina’dan daha da önemli bir eyalet olan Pennsylvania, Demokratların Michigan ve Wisconsin ile birlikte ‘mavi duvar’ olarak belirlediği eyaletlerden biri. Bu eyaletler ABD çelik endüstrisinin kalbi sayıldıkları için ‘pas kuşağı’ diye de anılıyor. Biden, 2020’de 80 bin oy farkıyla Pennsylvania’da
seçimi kazanarak 19 seçim kurulunu elde etmiş, ve başkanlığı kazanmasındaki en önemli eyaletlerden birisi olmuştu.
Bu sefer de, Pennsylvania’nın hem Harris hem de Trump’ın sihirli 270 rakamına ulaşmak için anahtarı olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle eyalet son günlerde her iki kampanyanın da faaliyetlerinin odak noktası haline geldi. Geçen hafta Pazartesi günü Harris, Demokrat aday olarak adının açıklanmasından bu yana ilk kez Başkan Biden ile birlikte ortak kampanya yaptı. Çelik endüstrisinin kalbi Pittsburgh’daki bir İşçi Bayramı geçit töreninde birlikte yer aldı. Trump ise Çarşamba günü Fox News tarafından sunulan ve Sean Hannity’nin önderlik ettiği bir televizyon belediye binası etkinliğine katıldı. Gelecek hafta Salı günü, adaylar Pennsylvania’nın en büyük şehri olan Philadelphia’da yapılacak tek başkanlık tartışmasında bir araya gelecekler. Eyalet genelindeki anketler, Harris’in yüzde 48,9’a karşı 47,2 gibi, çok az bir farkla önde olduğunu gösteriyor.
Pennsylvania ve North Carolina dışında yarışın kızıştığı diğer eyaletler ise Georgia, ‘güneş kuşağı’ eyaletleri Nevada ve Arizona. İki kampanya da, en büyük harcamalarını bu eyaletlere yöneltmiş durumda. Trump kampanyası çabalarını diğer daha az kazanılabilir yerlerden uzaklaştırarak yedi çekişmeli eyalete odaklandı.
Kaynaklar ve reklam harcamaları savaşında ise Harris daha avantajlı zira daha çok parası var. Cuma günü yayınlanan rakamlara göre Harris, aday olmasından bu yana yaklaşık iki ayda 615 milyon dolar bağış topladı. Bu göz kamaştırıcı bir miktar gibi görünüyor ve ülke genelinde kuvvetli bir kampanya yapmak için yeterli bir miktar. Bu para, ancak sandıklar kapandıktan sonra bile sonucun tahmin edilemeyecek kadar yakın çıkma ihtimalinin yüksek olduğu eyaletlerde harcanırsa anlamlı olacak.
Gözlemciler, ABD seçimlerinde, değişim isteyen ‘kahraman seçmenler’in Harris’in zaferinde kilit rol oynayacağına işaret ediyor. Geçtiğimiz aylarda İşçi Partisi’nin İngiltere zaferine işaret eden gözlemciler, İngiltere seçim stratejilerinin Demokrat kampanyaya fayda sağlayabileceğini söylüyor. İşçi Partisi, ‘değişim isteyen sıkışmış işçi sınıfı seçmenleri’ hedef alan bir kampaya yürütmüştü.
Bu çerçevede İşçi Partisi’nin kampanyasını yöneten ekip, Washington’da Kamala Harris’in ekibiyle bir araya gelerek, zafer kazandıran detayları aktardı. Ziyaret, İngiliz Başbakan Keir Starmer’ın Washington’a yapacağı seyahatten önce gerçekleşti. Starmer’in kurmayları, kararsız seçmenlerin endişelerinin çoğunun Atlantik’in her iki yakasında da benzer olacağını söylüyor. Onlara göre çoğunluğu eski İşçi Partisi seçmeni olan bir grup, partiyi terk etmişti çünkü partinin onları terk ettiğine inanıyordu. 2019’da çoğunlukla Muhafazakar Parti’ye oy veren bu grup, genel seçmenlerin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyordu. İşçi Partisi’nin uygun fiyatlı konuttan iş güvenliğine kadar ekonomik kaygılara odaklanması onları geri kazandı.
Starmer kampanyasının yöneticilerine göre eğer Harris, konut sıkıntısı, artan fiyatlar ve yeni iş alanları gibi temel konulara odaklanırsa, birçoğu benzer ekonomik baskılarla karşı karşıya olan kararsız ABD orta sınıf seçmenlerini de kazanabilir. Bu gruptakilerin vatansever, aile odaklı ve geçim masraflarıyla mücadele eden bir yapısı olduğunu belirten İngiliz stratejistler, ‘Bu grup değişim isteyen sıkışmış işçi sınıfı seçmenleri. ABD için bu grup, orta sınıf. Onlara yönelik verilecek mesajlar, Harris’in kazanması için kritik’ değerlendirmesi yapıyor.
Çoğunlukla Brexit yanlısı olan ve temel endişelerini gidereceklerini hissettiklerinde siyasi liderler tarafından ikna edilebilen bu grubu tanımlamak için ‘kahraman seçmenler’ ifadesi kullanılıyor. Harris de, Trump’ın lehine gibi görünen bir yarışı beklenmedik bir şekilde altüst etti, ancak, verilerin açıkça gösterdiği gibi, hala rakamlar birbirine çok yakın. Harris’in de benzer bir ‘kahraman seçmen’ yaklaşımını benimsemesi halinde, tıpkı İngiltere’de olduğu gibi hayati bir fark yaratabileceği iddia ediliyor.