Gazeteci Sedat Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim odaklı bir siyasetçi olduğunu belirterek, "Gireceği seçimi nasıl kazanacağının algoritmasını kurarak ilerliyor. Bu algoritmada seçim kazanmak için ne gerekiyor ise onu yapmakta tereddüt etmiyor. Bunu muhtelif seçimlerde gördük." ifadesini kullandı.
Gazeteci Sedat Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50 yıllık siyasi hayatında kazandığı seçimlerin normal olmayan bir yanının bulunduğunu belirterek, “7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri, normal olan bir “hal” in nasıl normal olmayan “hal” e döndüğünün en somut kanıtı” dedi.
Bozkurt, Kısadalga’da yer alan yazısında, Erdoğan’ın seçim odaklı bir siyasetçi olduğunu belirterek, “Gireceği seçimi nasıl kazanacağının algoritmasını kurarak ilerliyor. Bu algoritmada seçim kazanmak için ne gerekiyor ise onu yapmakta tereddüt etmiyor. Bunu muhtelif seçimlerde gördük.” ifadesini kullandı.
Erdoğan’ın seçimi kazanmak için seçimi normal olmaktan çıkardığını vurgulayan Bozkurt, yazısında şöyle devam etti:
“Erdoğan’ın kazandığı her seçimin normal olmayan bir yanı mutlaka vardır. 14 Mayıs 2023 seçimlerinde bu normal olmayan “hal” anayasadaki açık hükme karşın 3. kez aday olması ile başlıyor. 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri, normal olan bir “hal” in nasıl normal olmayan “hal” e döndüğünün en somut kanıtı.
Erdoğan siyasi kimliğini İstanbul Belediye Başkanlığıyla inşa etti. Seçilmiş başkan olarak hukukun zorlanmasıyla mağdur edilmesi bu kimliği keskinleştirdi. Bu nedenle, İstanbul’u sadece sağladığı faydalar nedeniyle değil, kendisi için taşıdığı anlam nedeniyle de çok önemsiyor. Bu seçimlerdeki önemi biraz daha fazla ve farklı. Rakibi Ekrem İmamoğlu seçimi kazanırsa 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde karşısında kazanma ihtimali yüksek bir aday olarak yer alacak, diğer favori aday ya da adaylarla. (Erdoğan’ın 2028’de aday olması TBMM’nin erken seçim kararı alma koşuluna bağlı. O zamana kadar kalırsa anayasa hükmü böyle)
‘İSTANBUL’A KAYYUM OLABİLİR Mİ?’
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İmamoğlu 13 bin oy farkla kazanınca Erdoğan kurmaylarına hemen “kayyum” atanması talimatını verdi. Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı buna direndi. Bunun üzerine normal olmamasının ötesinde tuhaf bir biçimde, zarfın içinde bulunan 4 oy pusulasından sadece başkanlık için kullanılanı, sandık görevlileri nedeniyle iptal edildi. Bu kayyum atanmasından daha büyük bir zorlamaydı ama oldu. Mesele yine “hal” in normal olmamasına getirildi. Ama bu sefer sonuç istediği gibi olmadı. Fark 13 binden 800 bine çıktı. İlk kez koşullarını normal olmayan “hal”e getirdiği seçimi Erdoğan kaybetti.
‘DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ İSTİYOR’
Erdoğan için 31 Mart 2024 yerel seçimleri önemli. 4 yıl dikensiz bir gül bahçesi haline getirerek Türkiye’yi yönetmek istiyor. Uygulayacağı katı ekonomik politikalar nedeniyle bunun yolu baskıyı arttırmaktan geçiyor. Bu seçimi de alırsa seçim kazanmanın meşruiyeti ile rahat hareket edecek ve uluslararası eleştirilerden kendisini uzaklaştırabilecek. Karşısında kurumsal ve birlikte hareket etme yeteneği olmayan, kendi içine kapanmış bir muhalefetin bulunması da işini kolaylaştırıyor, hareket alanını genişletiyor. İstanbul seçiminin koşullarını normal olmayan “hal”e getirip kazanabilirse kendisi açısından mesele yok. Ama kaybederse yine devreye normal olmayan “hal”ler girecek. İmamoğlu hakkında açılan ve seçilme yeterliliği kaybetmesine siyasi yasağa neden olacak hakkındaki dava 25 Nisan 2024’e yani hemen seçimlerden sonraya ertelendi. İlk seçenek bu. (Burada gelecek siyasi yasak İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını da etkileyecektir) İkinci seçenek 31 Mart 2019’da dillendirdiği kayyum atanması. Yerel seçimlerin hemen ardından idari karar ile pek çok HDP’li belediyeye kayyum atandı. Bu yöntem denendi daha önce. İstanbul için denenebilir mi? Kim ya da ne engel olabilir? Batı’ya demokrasiyle, hukukla ilgisi çok olmasa da bu yönetim biçimini kabullendirmiş bir Erdoğan yönetiyor Türkiye’yi. Bu detay da aklınızın bir köşesinde hep bulunsun.
‘YENİDEN REFAH’A KIZGIN’
Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) iktidara yönelik açıklamaları ve 2024 bütçesine hayır oyu vermesinin Erdoğan’ı kızdırdığını geçen yazımda aktarmıştım. O kızgınlık nedeniyle pazartesi günü AKP Genel Merkezi’nde yapılacak olan heyetler arası görüşme iptal edildi. Bir sonraki görüşme için de YRP aranmadı. Bu arada YRP yöneticilerinin açıklamaları da AKP’deki kızgınlığı hayli arttırdı. YRP, AKP ile anlaşamasalar bile görüşmelerin sürmesinden yana. Bu nedenle bazı parti yöneticilerinin açıklamalarının kişisel olduğunu ilan etmek zorunda kaldı. YRP başta İstanbul olmak üzere pek çok seçim bölgesinde kritik öneme sahip. Seçim hesaplarını çok hassas yapan Erdoğan kızgınlığını bir kenara bırakarak Fatih Erbakan’la görüşebilir mi? Bu mümkün. Mesele görüşmeleri değil zaten, anketler nedeniyle hayli öz güvenle hareket eden YRP’yi seçim iş birliğine ikna edebilir mi? Mesele bu…”