'Mahalle Krizinden Memleket Krizine' kitabında, toplumdaki görgüsüzleşme, yozlaşma ve çürümeyi irdeleyen yazar Tarık Çelenk, "Türk sağı köylüdür. Ağır abiler dediklerimiz de köylü çocuklarıydı, okudukları okullar yüksek öğretmen okullarıydı. Sosyalleşemediler, öteki ile ilişki kuramadılar. Görgü alamadılar" dedi.
Yazar Tarık Çelenk, ‘Türk Sağının Düşünce Atlası’, ‘Türk Sağı; Mahalle, Kriz ve Kritik’ kitaplarının devamı niteliğindeki ‘Mahalle Krizinden Memleket Krizine’ kitabını okura sundu.
Çelenk, Beyoğlu Kitabevi etiketiyle yayımlanan son çalışmasında mahalle kavramına odaklanıyor, ‘görgüsüzleşme, yozlaşma ve çürüme’ alt başlıkları altında, kendi evrimini tamamlamadan “devletle ilişki kuran” bir mahallenin nasıl bir memleket krizine neden olabileceği sorusuna cevap arıyor.
Karar gazetesinden Saliha Sultan’a konuşan Tarık Çelenk, Türk sağına ilişkin çok tartışılacak ifadeler kullandı. Çelenk, “bir zamanlar devleti eleştiren bu isimlerin şu anki bağlılığını neye bağlıyorsunuz? Devletle nasıl barıştılar?” sorusuna, “İki şey gördüm ben burada. Birincisi, en başta dini ideolojik bir kimlik olarak anlamışlar demek ki. Kazandıktan sonra o ideolojik kimliğin devamında şampiyon olması gerekiyor, onu desteklemek gerekiyor. Dine karşı bütün insanları içine alan, evrensel bir hikaye olarak değil de kin, gerginlik, hesaplaşma hikayesi olarak bir anlayış varmış demek ki. Bunu tartışmaya açmazlar bile” yanıtını verdi.
“Bir de, bizdeki din köylü dinidir, din halbuki kadim bir hakikat ifadesinin yansımalarıdır” diyen Çelenk, “Siz o hakikatin ifadesinin penceresini diğer kutsal metinlere açmazsanız, ordan bakmazsanız, olmaz. Bizimkilerde arkeoloji bilen yok, halbuki dinin esası arkeoloji üzerine oturur. Bu yüzden bizim Türk sağı köylüdür, köylülüğün dönüşememiş halidir. Ağır abiler dediklerimiz de köylü çocuklarıydı, en iyi okudukları okullar yüksek öğretmen okullarıydı. Ya da hukuk okudular. Sosyalleşemediler, öteki ile bir ilişki kuramadılar. Paket gibi geldiler ve gittiler. Görgü alamadılar. Ancak devlet kapısından ekmek yiyecekler, siyaset ya da esnaflık yapacaklar. İdealist abilere ise oturup bu işleri iyi becerenleri seyretmek kaldı” ifadelerini kullandı.
Entelektüelin, aydının gerçek vasfının haksızlığa, zulme karşı tavır alması olduğunu kaydeden Çelenk, “Bizim ağır abilerinden hiçbirinin kendilerinden olanı ikaz ettiğini, ortaya çıkan haksızlıklara itiraz ettiğini görmedik” dedi.
Popüler tarih dizilerinin ‘kendine göre bir tarih inşa ettiğini’ söyleyen Çelenk, “Mesela popüler tarih dizileri şu an bir zihin inşası oluşturuyor, kendine göre bir tarih inşa ediyor. Tarih birilerini kaygılandırıyor devamlı, onlara göre bir tane kurtarıcıya ihtiyaç var bir de yakınlarındakiler var. Bunu devamlı inşa ediyorlar. İnsanların belleği de buna şartlanıyor. Korku kültürü ön plana çıkmış durumda. Kavramların önemi yok yani artık. Zor bir dönemden geçiyoruz” şeklinde konuştu.
Tarık Çelenk, ‘muhafazakâr mahalle’ye eleştirisini ise şöyle yaptı: “Mahalle bir bakıma Karagöz’ün kendisi, laf anlamayan, güvenlikli bir kültür etrafında örgütlenip, mesela bir Siha’nın milimetresinin daha yüksek olması onun için hapishanedeki tutuklulardan, enflasyonun yükselmesinden daha önemli olan gruplar yani…”