Türkiye İşçi Partisi’nde toplu istifa

Türkiye İşçi Partisi'nde çok sayıda il-ilçe örgütü ile yöneticisi ortak açıklama yaparak partiden istifa ettiklerini duyurdu. Açıklamada, sosyalist siyasetin devrimci özünden arındırılmaya çalışıldığı ve düzen siyasetinin sınırlarına hapsedilmek istendiğine dikkat çekildi.

  • ü
  • 12 Ağustos 2024
  • ü
  • Gündem

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Ağrı, Diyarbakır, Batman, Dersim, Mardin, Muş, Siirt ve Van il örgütleri ile İstanbul ve İzmir’in de aralarında bulunduğu çok sayıda il ve ilçe örgütü yöneticileri partiden istifa etti.

‘Kılavuz Yayın’ isimli siteden yayınlanan ‘Türkiye Sol/Sosyalist Kamuoyuna’ başlıklı açıklamada, “Parti merkezinin, devrimcileri kapsamak yerine onları tasfiye etmeye yönelik tercihi sonucunda, TİP’in kuruluşundan bu yana partiyi büyüten veya süreç içerisinde sosyalist mücadeleye TİP aracılığıyla katılmış yüzlerce üye, partiden ayrılma ve mücadeleyi yeni bir yol açarak sürdürme kararı almıştır. Bizler bu deklarasyonda temsili düzeyde imzası bulunan isimler ve yüzlerce yoldaşımız, TİP başta olmak üzere, sosyalist siyasetin devrimci özünden arındırılmaya çalışıldığı ve düzen siyasetinin sınırlarına hapsedilmek istendiği bu dönemde, sosyalist devrim mücadelesini aşağıda belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda yeniden filizlendirecek bir mücadeleye ülkemizdeki tüm devrimcileri çağırıyoruz” denildi.

Açıklamada, eleştiriler şöyle sıralandı:

  • Parti önderliğini üstlenen kadrolar, işçi sınıfı ve yoksul kesimler arasında kalıcı ve devrimci bir örgütlenmeye yönelmek yerine seçimleri ve parlamenter siyaseti öncelikli hâle getirmiş, TİP’in politik söylem ve eylemini düzen içi reformist siyaset pratiklerine başvurarak kurmayı tercih etmişlerdir.
  • İdeolojik/siyasal üretimin kolektif olmasına ve sürekliliğini sağlamaya dönük çabaların engellenmesinin yanı sıra bu faaliyetlerin dar bir alana sıkıştırılması, kimi yöneticilerin ve üyelerin ‘parti elitleri’ne dönüşmesine de yol açmıştır.
  • Yöneticilerin, TİP’e dayattıkları anlayış, sadece birkaç kişinin herhangi bir öneriyi, uyarıyı, eleştiriyi dikkate almadan partinin tümünü belirleyen kararları verdiği bir örgütsel statüko yaratmıştır.
  • Sosyalist devrimci mücadelede insanların ‘komünist kadro’ niteliği kazanmasını sağlayacak adımlar, parti merkezi tarafından ‘kitlesel parti öyle olmaz’ bahaneleriyle bilinçli olarak hayata geçirilmemiştir. Bu tercih, TİP’e üyelik başvurusu yapan binlerce kişinin sosyalist dünya görüşü ve devrimci örgüt kültürü edinmesini engellemiş; kariyerist eğilimler, bireysel performanslar, küçük burjuva elitizmi ve sağ siyasal sapmalar parti içinde vücut bulmuştur.
  • Örgütsel konsolidasyonun ve ideolojik netliğin sağlanamadığı koşullarda kısa sürede yaşanan büyüme parti içinde büyük bir dağınıklık yaratmıştır. Bu durumda ortaya çıkan temel sorun, kısa sürede beklenmedik ölçüde genişleyen üye tabanının doğal olarak partinin içine de taşıdığı politik eğilimler değil, partinin merkezi siyasi aklının sağcılaşması olarak görülmelidir. Sağcılaşmanın sebebi, örgütlenme ve politik seslenme yollarının kolaycı bir yöntemle ele alınması ve ideolojik netlikten yoksun bir AKP karşıtlığı üzerinden bu kitlenin partiye kısa sürede çok daha hızlı bir şekilde hacim kazandıracağının görülmesidir. ‘Kitle siyaseti’ adı altında sınıfsal içerikten yoksun, kültürel kamplaşma üzerinden tanımlanan bir ilericilik-gericilik karşıtlığına dayanarak bir burjuva ideolojisi olan Kemalizm ile uzlaşmaya çalışmak, devrimci bir parti için kabul edilemez olmanın yanı sıra partinin siyasal ve örgütsel sorunlarını da açıklayıcı bir sağ sapmayı ifade etmektedir.
  • Parti merkezi, Kürt halkı ve hareketi söz konusu olduğunda, genişleyen seslenme kanallarını kullanarak sosyalistlerin ezilen ulus mücadelelerine bakışını daha geniş toplumsal kesimlere anlatmak yerine bu kesimlerde belirleyici olduğu iddia edilen ‘cumhuriyet’ hassasiyetini üyelerine ve çevresine dayatmıştır. Egemen burjuva siyasal anlayışları besleyen ‘Kürtler-Kemalistler’ ikiliği partiye ve sosyalist siyasal alana giydirilmeye çalışılmış ve Türk kimliğinin öncelikli olduğu bir ‘hassasiyet hiyerarşisi’ yaratılarak, Kürt toplumu ile sosyalist siyaset arasındaki mesafe olumsuz örneklerle açılmıştır. Aynı süreçte partinin merkezindeki Kürt yönetici kadro sayısı da bilinçli olarak azaltılmıştır. Seçim süreçlerinde aday belirleme ve parti yetkili kurullarının oluşturulması aşamalarında bu yanlışın giderilmesine yönelik tüm ısrarlı talepler ise dikkate alınmamış, temsil ettiği kitleyi Türk kimliği ve Kemalizm aidiyeti üzerinden değerlendiren bir parti/siyaset kurgusu fiili olarak hayata geçirilmiştir.
  • Parti merkezinin bu tercihi, sosyalizmi kurma hedefinden ayrı düşünülemeyecek olan Kürt halkının sosyal, siyasal ve kültürel taleplerinin tutarlı bir şekilde savunulmasını engellemiştir. Türkiye siyasetini, toplumunu ve ekonomisini doğrudan etkileyen çözülmemiş bir sorun olarak yakıcılığını koruyan Kürt sorununda gerçek bir ittifak oluşturulamamış, düzen muhalefetinin dahi açıktan karşısına aldığı kayyum gibi gündemler dışında Kürt halkı yalnız bırakılmış, seçim ittifakı ise fiilen TİP’in baraj sorununu ortadan kaldıracak bir formül olarak ele alınmıştır. Sosyalist devrimci stratejide Kürt sorunu; Kürt toplumunun taleplerini temsil edecek, eşitlikçi bir çözüm modeli sunacak, Kürt halkının kendi geleceğini tayin etme hakkını savunacak ve Kürt hareketiyle pragmatizme kurban edilmeyen bir müttefiklik anlayışını benimseyecek şekilde ele alınmalıdır.
  • Toplumsal cinsiyet alanında özgün bir politika üretilememiş; dahası, giderek politikasızlığın normalleştiği ve kadın mücadelesinin sığ bir “laiklik” talebine indirgendiği bir durum oluşturulmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini tüzükte kadın kotası tanımlamakla geçiştiren parti merkezi, kadınların stratejik pozisyonlarda eşit temsiliyet sağlama girişimlerini de yok saymıştır.
Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÇOK OKUNANLAR

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com