Kamuoyunda 'cehennem çukuru' olarak bilinen ve Kanadalı şirket tarafından işletilen Uşak Kışladağ Altın Madeni'ne karşı açılan davada AİHM’den ihlal kararı çıktı. 1 km genişliğinde, 450 metre derinliğinde dev bir çukur oluşturan şirket, şimdiye kadar 10 binlerce ton siyanür kullandı.
Kanadalı El Dorado Gold şirketi tarafından işletilen Uşak Kışladağ Altın Madeni’ne açılan davada AİHM’den yıllar sonra çevre lehine karar çıktı. Mahkeme davacıların bilirkişilere soru yöneltememesi ve belgelerin başvuranlara iletilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Karar 8 Nisan 2024’de kesinleşti. Kararın ardından yargılama süreci yeniden başlayacak.
Kanadalı El Dorado Gold’un’un Türkiye’deki şirketi TÜPRAG Metal Madencilik A.Ş., 2003 yılında dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan, Ulubey-Gümüşkol Köyü- Kışladağ mevkiindeki altın madeni arama çalışmalarına başlamak için izin aldı. 2006 yılında çalışmalarına başlayan şirket, Kışladağ’da 750 hektar alanı tahrip ederken, bir kilometre genişliğinde ve yaklaşık 450 metre derinliğinde dev bir çukur oluşturdu.
Yaşam savunucularının tüm itirazlarına rağmen maden her geçen yıl daha da büyüdü. Kapasite açısından Avrupa birincisi, dünya ikincisi olarak gösterilen Uşak’taki Kışladağ Altın Madeni’nde şirket şimdiye kadar on binlerce ton siyanür kullanıldı.
Çevre tahribatına neden altın madeni faaliyetinin durdurulması için açılan davalarda yerel mahkemeler ve Danıştay şirket lehine karar verdi. Anayasa Mahkemesi de ‘Anayasanın 17.maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediğine’ hükmetti. İç hukuk yolları tükenince Oya Otyıldız, Ertuğrul Barka, Mustafa Sakaryalı, Muammer Sakaryalı ve Ömer Turgut Erlat avukat Arif Ali Cangı aracılığıyla davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.
Dava dilekçesinde; madencilik faaliyetinin çevreye olan etkilerinin bilirkişiler yeteri kadar değerlendirilmediği, bilirkişiler tarafından değerlendirilen belgelerin başvuranlara iletilmediği, başvuranların bilirkişilere soru yöneltmediğini ve bu konudaki itirazlarının mahkemeler tarafından kabul görmediği belirtildi.
Davacılar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde yer alan ‘adil yargılanma hakkı’nın ihlal edildiğini belirtti. AİHM’den ise yıllar sonra çevre lehine karar çıktı. Mahkeme davacıların bilirkişilere soru yöneltememesi ve belgelerin başvuranlara iletilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Karar 8 Nisan 2024’de kesinleşti. Kararın ardından yargılama süreci yeniden başlayacak.
Yargılamanın yeniden başlaması için avukat Arif Ali Cangı, Manisa 1. İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Erzincan-İliç’teki altın madeninde yaşanan çevre felaketini hatırlatan Cangı, yürütmeyi durdurma talep etti. Dilekçede, “Kışladag Altın Madeni de Çöpler Altın Madeni’nde olduğu gibi siyanürlü yıgın liçi yöntemiyle çalışmaktadır. Benzer eko kırım her an burada da yaşanabilir. Olası böylesi bir ekolojik yıkımın telafisi mümkün olmadığından, davamızda 2577 Sayılı Yasanın 27. maddesindeki yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesinin her iki koşulunun var olduğu kabul edilmelidir” denildi.
AİHM kararını değerlendiren davacılardan eğitimci-yazar Muammer Sakaryalı şunları söyledi:
“ÇED raporuna karşı mücadeleyi başlattığımız dönemde yani 2004-2005 yıllarında ne öngörüldüyse hemen hemen tamamı gerçekleşti. Maden çevresindeki kimi köylerde sular çekildi, kimi köylerde ise sular azaldı. Kaynak sularında siyanür ve ağır metal oranları arttı, sular zehirlendi. Ormanlarda bitki örtüsünü ve yaban hayatını yok ettiler. İnsanlar siyanürlü havadan zehirlendiler. Kuzu ya çok çabuk ölüyor ya da hastalıklı doğuyor. Biz Kışladağ Altın Madeni’nin peşini bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Memleket sahipsiz değil. Oradaki toprağa, ağaca, çiçeğe, böceğe, suya, insana ve yaşama sahip çıkmaya devam ediyoruz. Önümüze iki seçenek koyuyorlar ya ekonomi ya da yaşam. Biz yaşamdan yana olmaya devam edeceğiz.”