Esad’ın “terörist yapı”, Erdoğan’ın ise “Kuvayi Milliye” dediği ÖSO, iki ülke arasındaki normalleşmeyi kendilerine yönelik bir bekâ sorunu olarak görüyor. İşte Türkiye-Suriye arasındaki 'yeni dönemde' masada çözüm bekleyen en önemli başlıklardan biri olan ÖSO hakkında her şey…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politikadaki “U dönüşü politikası”nın son halkasını Suriye oluşturuyor. Ancak Ankara’nın işi bu kez zor. Mısır, İran, Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) aksine Türkiye sınırındaki Suriye’de denklem çok farklı ve çok bilinmeyenli.
Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler, PYD-YPG’nin varlığı, Türkiye’nin işgal ettiği bölgeler, Ankara’nın arka kapıdan destek verdiği cihatçı radikal gruplar ve açıkça desteklediği, örtülü ödenekten para ve silah yardımı yaptığı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Suriyeli sığınmacılar gibi çok sayıda denklem çözülmeyi bekliyor.
Tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esad’ın karşılıklı normalleşme açıklamalarının geldiği ve ikilinin bir araya geleceği iddialarının konuşulduğu sırada ÖSO’ya bağlı bazı grupların Suriye’nin kuzeyinde Türk valilik binalarına saldırması, PTT binalarındaki Türk bayraklarını yakması gibi olaylar tartışmalara neden oldu. Uzmanlara göre ÖSO, Esad ile Erdoğan’ın yakınlaşmasından rahatsız ve bekâ problemi yaşıyor.
Peki nedir bu ÖSO, nasıl kuruldu, kimlerden oluşuyor ve sonu ne olacak?
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Suriye’de barışçıl protestoların silahlı çatışmalara dönmeye başladığı 2011 yılının yaz aylarında kurulan ilk örgütler arasında yer alıyor. ÖSO, Suriye ordusunda görevli yedi subay tarafından kuruldu. Albay Riyad el Esad liderliğinde kurulan ÖSO, kuruluş amacını “sistemi yıkmak için halkla birlikte çalışmak ve halkı sistemin silahlı ölüm makinelerine karşı korumak” olarak açıkladı.
Suriye bayrağına bir yıldız daha ekleyen örgüt, ele geçirilen yerlere üç yıldızlı bayrağını astı.
Örgütün kurucu komutanı olan El Esad, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile isim benzerliği taşısa da iki isim arasında herhangi bir akrabalık bağı bulunmuyor. El Esad, iç savaşın başlamasından bir süre sonra Türkiye’ye kaçtı. ÖSO’yu da Türkiye’den yönetmeye başladı. Çok farklı gruplar da ÖSO şemsiye altında savaştığını ilan edince örgütün yeniden yapılandırılması ihtiyacı doğdu.
ÖSO’nun kuruluşundan itibaren aldığı dış destek, yapısının güçlenmesinde önemli bir rol oynadı. Türkiye, ABD ve bazı Körfez ülkeleri, ÖSO’ya finansal yardım, silah temini ve askeri eğitim gibi destekler sağladı. Bu destekler, ÖSO’nun savaş kapasitesini artırdı ve genişlemesini sağladı.
2011-2014 yılları arasında Suriye’de hükümetin değişmesini savunan uluslararası aktörler tarafından en çok desteklenen örgüt olan ÖSO’nun 2016 yılına kadar bir gerileme dönemi yaşadığı ve bundan sonra da Türkiye’nin desteğiyle yeniden güçlenmeye başladığı görülüyor.
Bu yeni yapılanmada, Sultan Murat Tugayı, Hamza Tugayı, Fastakim Birliği ve Mutasım Tugayı gibi farklı gruplar ÖSO çatısı altında bir araya geldi.
Bu grupların, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile sahada işbirliği yapmaları ve birlikte hareket etmeleri de Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekâtı’nda başladı.
2017 yılında, Türkiye’nin öncülüğünde ÖSO, Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altında yeniden organize edildi.
Suriye Milli Ordusu (SMO), İdlib, Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesinden gelen, Suriye iç savaşı boyunca Türkiye tarafından para ve silah yardımı yapılan, eğitim verilen silahlı muhalif birliklerden oluşuyor.
SMO, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösteriyor ve halen ÖSO’nun çekirdek yapısını oluşturuyor. Böylece ÖSO, Suriye iç savaşının dinamikleri içinde evrilerek, farklı grupları ve ideolojileri bünyesinde barındıran karmaşık bir yapıya dönüştü.
Güncel tahminlere göre, SMO’nun bünyesinde yaklaşık 35 binle 50 bin arasında savaşçı bulunuyor. ÖSO/SMO ağırlıklı olarak Araplardan oluşuyor. Bununla birlikte, Türkmenler de önemli bir bileşen olarak öne çıkıyor. Ayrıca sayıca az olsa da Kürt ve Çerkez gibi etnik gruplara ait mensuplar da örgüt içerisinde.
Operasyon sonrası dönemde bölgede TSK ile birlikte asayişi sağlamaktan sorumlu olan grupların arasında, zaman zaman küçük çaplı çatışmalar yaşanıyor.
SMO mensuplarının Afrin’de evleri yağmaladıkları, sivillere zarar verdikleri iddia edildi, bunlara yönelik görüntüler paylaşıldı. Dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bazı savaşçıların komutanlarını dinlemediğini ve “gerekli önlemlerin alınacağını” söyledi. Yine ÖSO üyelerinin kaçakçılık yaptığı ve Türkiye’de ticaret yaptıkları da biliniyor.
Peki, ÖSO’yu kimler nasıl görüyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Suriye Ordusu için “Kendi vatanlarını korumak için bir araya gelip organize olmuş, bizim de desteklediğimiz, tıpkı Kurtuluş Savaşımızdaki Kuvayi Milliye güçleri gibi sivil oluşumdur” diyor.
Şam ise bu grupları “terörist” olarak nitelendiriyor ve uzlaşmak ya da müzakere etmek istemiyor. Esad rejimi, bu grupların Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tehdit oluşturduğunu savunuyor. Rusya da Esad rejiminin en güçlü müttefiklerinden biri olarak ÖSO’yu “terörist grup” olarak görüyor ve Suriye’nin istikrarını bozduğunu savunuyor.
ABD, iç savaşın ilk dönemlerinde ÖSO’yu destekledi, eğitim ve silah yardımı yaptı. Ancak, sahadaki dinamiklerin değişmesi ve IŞİD’in yükselişi ile ABD’nin öncelikleri de değişti. ABD, daha sonra ağırlıklı olarak Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile işbirliğine yöneldi.
Peki olası Türkiye-Suriye anlaşmasında ÖSO ne olacak? Bölgeyi yakından takip eden gazetecilerden Hediye Levent’e göre “Bu grupların bünyelerindeki silahlı militanların, Şam af çıkarsa bile, Türkiye’de yaşamak isteyecekleri açık. Bu nedenle normalleşme sürecinde somut gelişmeler sağlanırsa on binlerce silahlı adamın ve ailesinin Türkiye sınırına yığılması beklenebilir. Bu nedenlerle Türkiye, Şam ile ilişkileri normalleştirerek Suriye’nin kuzeyindeki silahlı grupların Esad yönetimine yani Suriye ordusuna vs. entegre edilmesini hedefliyor.”
ÖSO’nun Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinden tamamen çekilmesi ve kendilerini Rusya ile Şam’ın insafına terk etmesinden korktuğuna dikkat çeken Levent, şunları aktarıyor:
“Her ne kadar Şam bu gruplara ilişkin terör örgütü tanımının dışında açıklama yapmamış olsa da bu grupları büyük ölçüde Türkiye’nin sorunu olarak görüyor. Çünkü olası bir normalleşme süreci için Şam’ın iki şartından biri Türkiye’nin bu gruplara verdiği desteği kesmesi, ikinci şartı da Suriye’nin kuzeyinden tamamen çekilmesi.
Yine olası bir normalleşme sürecinde Şam af çıkarıp bu gruplarla uzlaşmayı kabul etse bile Suriye’deki yaşam standartları, ekonomik kriz gibi şartlar göz önüne alındığında bu silahlı grupların mensuplarının Türkiye’de yaşamayı tercih edeceği açık. Zaten bir kısmının ailesi Türkiye’de yaşıyor ve Türkiye’de iş yapanlar da var aralarında.
Yani Şam’a göre, Türkiye ile normalleşme süreci başlarsa bu silahlı gruplar her halükârda Türkiye sınırına yığılacak ve Türkiye’ye geçmeye çalışacak. Bu nedenle Şam, bu gruplarla ilgili sorunun çözülmesi konusunda çok aceleci değil.”
Tüm bu değişkenler, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinde ÖSO’nun geleceğinin belirsiz ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
Görünen o ki Erdoğan’ın Kuvayi Milliyesi, daha epey baş ağrıtacak…