Yazar Eylem Tok'un bir kişinin ölümüne neden olduktan sonra yurt dışına kaçırdığı oğlunun yaptığı kazaya ilişkin Demirören'le görüşmesini ifşa edip DHA'dan ayrılan muhabir Rojda Altıntaş, Bülent Cihantimur'un yardımcısına haberle ilgili mesaj attıktan 11 dakika sonra Demirören'in şoförü aradı" dedi.
İstanbul’da Oğuz Murat Aci’nin lüks aracıyla hayatını kaybetmesine neden olan 17 yaşındaki oğlu Timur C.’yi ABD’ye kaçıran yazar Eylem Tok‘la ilgili haberin DHA’da yayınlanmaması için Demirören ailesinin devreye girmesine ilişkin yeni ayrıntılar ortaya çıktı.
Reva Demirören’in haberin yayınlanmaması için kendisiyle yaptığı görüşmeyi paylaştıktan sonra DHA’dan istifa eden muhabir Rojda Altıntaş, o gece neler yaşandığını tek tek anlattı.
YouTube kanalından olaya ilişkin bir video paylaşan Altıntaş, olayın iki tarafına da ulaşmak amacıyla şüpheli Timur C.’nin babası Bülent Cihantimur’un yardımcısına mesaj attığını, 11 dakika sonra ise Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören’in şoförü olan ‘İlker’ isimli kişinin kendisini aradığını söyledi.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Daha sonra Revna Demirören’in ve DHA haber müdürünün kendisini aradığını söyleyen Altıntaş, olayın devamını şöyle anlattı:
“3 Mart’ta beni İlker denen kişi neden aradı, patron neden araya girdi? 3 Mart günü Murat Kurum’un basın toplantısı vardı, oraya gittik. Ortalık çok kalabalıktı, beni İlker denen kişi tekrar aradı. Ve dedi ki ‘Rojda Hanım merhaba, Revna Demirören yanımda ve sizinle konuşmak istiyor. İstihbarat şefim beni arayanın patronlar olduğunu inanmadığı için ‘bir bildiği vardır’ diyerek ben de artık inanmamaya başladım, Bülent Cihantimur’un yakınları haberi durdurmaya çalışıyor olabilir diye düşünmeye başladım. Revna Demirören dedi ki ‘Rojda Hanım merhaba, ben Revna Demirören. Gazeteciliğinize saygım sonsuz, etik değerlere çok önem veriyorum ama bu çocuk benim çocuğumun çocukluk arkadaşı, psikolojisi hiç iyi değil. Sizden rica ediyorum bu haberi yapmayın. Yapacaksanız da lütfen çocuğun ismini ve detayları kapatalım’ dedi. Ben de dedim ki ‘ben sizin Revna Demirören olduğunuza inanmıyorum.’
Bu tavrım tamamen istihbarat şefimin bir patronun bizi aramayacağını düşündüğünden dolayıdır. Bana ‘Nasıl inandırayım’ dedi, ben de ‘görüntülü arayın’ dedim. Beni Facetime üzerinden Revna Demirören yine İlker denen kişinin telefonundan aradı. Ekran görüntüsü aldım, patronun bizi aramayacağını düşünen istihbarat şefime gönderdim. Daha sonra bana, haberin yayımlanmayacağı bana bildirildi. Ben genç bir muhabir olarak bu haberin üzerine gitmemem gerektiğini, başımın belaya gireceğini, ailemle alakalı sorunlar yaşayacağımı kendime defalarca tekrar ettim.
Neden bunu dedim. Ben Revna Demirören’in fotoğrafını istihbarat şefime attıktan sonra bana tekrar telefon geldi. İlker aradı beni ve ‘Rojda o fotoğraf başka bir yere gönderilmeyecek. Birkaç yere atmışsın galiba. Revna Hanım istemiyor’ dedi ve suratıma kapattı. Bana hiç söz hakkı bile vermedi. Ben orada nasıl tehlikeli insanlara bulaştığımı anladım. Eve geldim annem, babammla konuştum, konuyu kapatmam gerektiğini bu insanlara gücümüzün yetmeyeceğini söylediler.
Akşam sıralarında yine bir telefon trafiği vardı. Haberi genel müdürümüz Celal Korkut istemiş, okumuş vs. yayımlanmasına karar verilmiş. Şaşırdım, nasıl yayımlanacak dedim? Haberi yayımladılar. Vuran kim, çarpan kim, ne oldu vs. hiçbir detay yok. Küçücük bir kaza haberi… Çok da dikkat çekmeyecek hale getirilmişti haber. Neden haber yayımlandı? Çünkü ben Revna Demirören’in fotoğrafını istihbarat şefine gönderince bugün olacakları tahmin ettiler ve bu işten kurtulmak için kısacık da olsa bir haber yayımlamayı planladılar. Bu çok tehlikeli bir durum. Ben orada artık bana güvenmediklerini, bir gün bu işi patlatacağımı düşündükleri için kısa bir haber yayımladıklarını anladım…
Ben her gün patron tarafından aranan veya 30 yıllık bir gazeteci değilim. Gencim. Korkuyorum. En doğal hakkım korkmak. Ve bu nedenle bütün bu yaşananları unutmak istedim. Evet bugünkü gibi cesaretli olabilirdim ama olamadım… Bu sadece işini kaybetmek meselesi değil…”