İstanbul'da gözaltına alınan çocuklar, Üsküdar Çocuk Merkezi'nde avukatsız ifadelerinin alındığını, psikolojik baskı yapıldığını, aç bırakıldıklarını, yanlarında annelerine küfredildiğini anlatılar. Çocuklar, "Yaşadığımız bir işkenceydi. Bu bizde travma olarak kalacak"dediler.
İstanbul’da gözaltına alınan çocuklar, Üsküdar Çocuk Şube’ye götürüldükten sonra yaşadıklarını anlattı. Çocuklar yaşadıklarını bir işkence olduğunu ve kendilerinde travma olarak kalacağını belirttiler.
İstanbul’de 7 Mayıs tarihinde düzenlenen operasyonda Gülen cemaati mensubu olduğu iddiasıyla 14’ü çocuk olmak üzere 38 kişi gözaltına alındı. Çocuklar kamuoyundan gelen tepkinin ardından serbest bırakıldı.
İstanbul Üsküdar’da 7 Mayıs sabahı evlerine düzenlenen operasyonlarla gözaltına alınıp Üsküdar Çocuk Şube’ye götürülen iki kız çocuğu, polis baskını ve sonrasında yaşadıkları süreci bianet’e anlattı.
Sabah 5’te, yaklaşık 10-15 polis memurunun evlerine baskın düzenlediğini belirten iki çocuk, kendilerine hiçbir açıklama yapılmadan apar topar gözaltına alındıklarını ve sorgu için çocuk şubeye götürüldüklerini söylediler. Gözaltına alınan çocuklardan biri, Şube’de yaklaşık 12-13 kız çocuğunun bulunduğunu, en büyüğünün 17 yaşında olduğunu belirtti.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Annelerine de kendi yanlarında küfür edildiğini anlatan iki kız çocuğu “Bize ‘size sadece soru soracağız’ dediler fakat bu bir gözaltıydı. Yaklaşık 16 saat karakolda tutulduk” dedi.
Sorgunun, kız çocuklarının avukatları olmadan yapıldığını anlatan iki kız çocuğu, sorgu süresince psikolojik baskıya maruz kaldıklarını söyledi.
Namaz kılmak gibi suç teşkil etmeyen eylemlerin sorgu sırasında suç gibi lanse edildiğini belirten çocuklar, “Saçı kapalı bir çocuğa ‘namaz kılıyor musun?’ diye sordular. Sanki namaz kılmak suçmuş gibi bir algı yarattılar. Çocukların hepsi çok korkuyordu. Birbirimizle konuşmaya izin vermediler” dedi.
Ayrıca, sorgu belgelerinin soruların dışında, yanlış ve yanıltıcı şekilde doldurulduğunu söyledi:
“Biz kendimiz kontrol ediyorduk, görüyorduk. Bazı yanıtlarımız bizim söylediğimiz gibi yazılmıyordu. Diğer çocukların bunu kontrol etmek aklına gelmemiştir. Biz baktık gördük düzeltilmesini istedik.”
Avukatlarının, sorgularda yer almasına izin verilmediği gibi, bina girişinden öteye geçmelerine de müsaade edilmediğini anlatan çocuklar, çocukların ailelerinin yemek getirme çabalarının da engellendiği belirterek, ““Bizim ailelerimiz bize yemek getirmeye çalışmış, ancak onların getirdiği yemekleri bize vermedikleri gibi, bize de kendileri de akşam saatlerinde yemek getirdi. Bizi aç ve susuz bıraktılar.” dediler.
Çocuklar yaşadıklarını söyle anlattılar:
“Karakol’da başınızda duran bir polis memur vardı kadın. Ona sorduk ‘neden buradayız’ diye. Bize dedi ki ‘Siz içerde göreceksiniz, size kan kusturacaklar’. Bir polis geçiyor mesela onu gösteriyor, ‘Bu size kan kusturacak’ diye. Biz anlamadık yani niye oradayız. Ne yaptık ki bize kan kusturacak.”“Kardeşimin üstüne baya gitmişler. ‘Sen korkaksın, yalancısın diye bağırmışlar’. Birbirimizle iletişim kurmamıza izin vermediler. Mesela benim sorgum 3 saat sürdü. Avukat yoktu ve psikolog da tüm sorgu boyunca yanımızda değil. Sürekli dışarı çıkıp geliyordu. Bize önce sizden sadece bilgi alınacak dendi ancak daha çok gözaltında gibiydik. Üzerimizde yoğun bir psikolojik baskı vardı.”
“Bir komiser bana sürekli ‘sen korkaksın, stres altındasın, şu anda benden korkuyorsun ve yalancısın, yalan söylüyorsun. Bu yüzden elini kaşıyorsun, elin o yüzden böyle oldu’ diyordu. Oysa elimi sinek ısırmıştı ve kaşınıyordu. Sürekli psikolojik baskı ve aşağılama vardı. Aşağılayıcı bir üslupla konuştular. Birbirimize el sallamamıza dahi izin vermediler.”
“En çok da gözaltında tutulan ablamı ve annemi merak ediyorum” diyen iki çocuk annelerinin kanser hastası olduğunu, stres altında olmaması gerektiğini belirtti.
16 saat süren gözaltının ardından, çocuklar ailelerine teslim edilip bırakıldı. Bu sürede yaşanan psikolojik baskı ve hak ihlalleri nedeniyle mağdur olduklarını söyleyen çocuklar, seslerini duyurmak için bir araya geldiklerini söyledi. Çocuklar ayrıca, kendilerinin ve diğer mağdurların maruz kaldığı baskılara karşı hukuki başvuruların yapılacağını belirtti:
“Şükür kurtulduk demiyoruz. Bunlar hepimizde bir travma olarak kaldı. Dün kapı çaldı. Ben korktum. Bu hep olacak. Bir süre böyle devam edecek ve bunu bize yaşattılar. Hiçbir şekilde buna hakları yoktu. Çıktık o çok şükür kurtulduk değil durum. Almayacaktınız o zaman. Bizim orada 16 saat boyunca gördüğümüz muamele bir işkenceydi. Ve biz bunu çıktık şükür kurtulduk diyemeyeceğiz. Bu bizde travma olarak kaldı. Gençliğimizin 15 yaşımızın bir travması olarak kaldı leke olarak. Ve yani o işkenceydi. 16 saat boyunca bizim yaşadığımız şey işkenceydi. Başka çocuklar da bunları yaşamasın. Bu uygulamalara bir an önce son verilsin.”
İnsan Hakları Derneği Eş genel Başkanı Eren Keskin de şu bilgiyi verdi:
“Bu çocuklara uygulanan yöntem tamamen yasadışı bir yöntem. Çünkü bilgi alma tutanağı biçiminde ifadelerini almışlar. Zaten kızların çoğu 12-13 yaşında ve bilgi alıyoruz diye 16 saat gözaltında tutmak, herkesle iletişimlerini kesmek, avukatsız ifadelerini almak bunlar tamamen yasa dışı yöntemler. Akıl dışı. Ayrıca Türkiye’nin kendi iç hukukuna da aykırı bir yöntem. Ayrıca çok korkmuşlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin tarafı, dolayısıyla çocuklarının söz konusu olduğu tüm soruşturma ve davalarda öncelikle çocuğun üstün yarar ilkesinin korunması gerekir. Bu bir kural imzacı devletleri için. Bu tamamen ihlal edilmiş. Çocuklar çok korkmuşlar. Yani saatlerce mesela aç kalmışlar. Sadece su verilmiş. Çocuk bunlar. O nedenle insan hakları adına da büyük bir ihlal olduğunu düşünüyoruz. Biz de takipçisi olacağız.”