Gazeteci Tolga Şardan, 15 Temmuz darbe girişimine kadar polis teşkilatından kişilerin özel harekat polisi olabildiğini, sonrasında ise özel harekatın herkese açıldığını hatırlatarak, Sinan Ateş davasında tutuklu olan polisler Aşkın Mert Gelenbey ve Murat Can Çolak'ın sonradan özel harekata katıldıklarına dikkat çekti.
Gazeteci Tolga Şardan, Sinan Ateş davası kapsamında tutuklanan iki polisin, özel harekata nasıl girdiklerini sorguladı.
15 Temmuz darbe girişimine kadar özel harekatçı polislerin Emniyet içinde açılan sınavları tamamlayabilen polislerden seçildiğine vurgu yapan Şardan, darbe girişiminden sonra tüm vatandaşların özel harekat polisi olabildiğine dikkat çekti.
Şardan, yazısının ilgili bölümünde şu ifadelere yer verdi:
“Polis Akademisi Başkanlığı’nca açılan bilgi ve spor sınavını geçenler, kendilerini Özel Harekat Polisi eğitiminde buldular.
Emniyet teşkilatını yakından takip eden bir gazeteci olarak o dönemi de yakından izledim.
Bu dönemde, çeşitli yerlerde hazırlanıp Polis Akademisi Başkanlığı’na ulaştırılan torpil ve tavassut (aracılık etme) listelerinden söz etmeme sanırım gerek yok!
Çeşitli yerlerden kastım tabii ki, iktidar ve iktidara yakın olan siyasi oluşumlar!
Listeler hazırlandı, sonrasında mevcut siyasetten gelen talepler olumlu değerlendirildi ve Özel Harekat birimlerinde görevlendirilecek personel alımı gerçekleştirildi.
Yakın zamana kadar söz konusu yöntemle Özel Harekat’a tam 17 bin kişi alındı.
Dikkatinizi çekiyorum; bin, 2 bin, 5 bin, 10 bin değil, 17 bin kişi. Özel Harekatçı sayısı zaman içinde 24 bine çıktı.
Tayin, emeklilik, suça karışma, ceza ve branştan çıkarma gerekçeleriyle ayrılanlar sonrasında güncel sayı yaklaşık 17 bin kişi şu aralar.
Bu tabloya bakınca, dış kaynak alımıyla göreve başlayan herkesi aynı kefeye koymak elbette doğru yaklaşım olmaz.
Halihazırda terörle mücadelede bu şekilde iş başı yapıp aktif çalışan pek çok personel mevcut.
Demek istediğim, dış kaynaktan yapılan personel alımlarında genel olarak kayırma ve torpil konusu.
Gelelim, Sinan Ateş cinayetine katıldıkları iddiasıyla tutuklanan iki Özel Harekatçı polisin durumuna.
Yaptığım araştırmada, iki polisin “dış kaynak” personel alımı sırasında teşkilata girdiklerini tespit ettim.
İşte sürecin kırılma noktası tam burası maalesef.
Bu noktada daha ileri bir yorum yapmak istemem, zira işin ucu farklı yere gidecek büyük olasılıkla.”
Tolga Şardan, yazısının ikinci bölümünde ise Sinan Ateş cinayeti nedeniyle tutuklu yargılanan avukat Serdar Öktem’e dikkat çekerek, önemli bir iddiayı gündeme getirdi.
Şardan’ın yazısındaki bölüm şöyle:
“Sinan Ateş cinayeti soruşturması demişken; ulaştığım bir bilgiyi daha paylaşayım.
Aynı soruşturmada önemli bir tutuklu, dosyanın kilit isimlerinden. Avukat Serdar Öktem bu isim.
Öktem’in konumu çok özel bir yerde. Avukat olması bir yana, özellikle Ülkücü camia içinde yer alan ve çok fazla bağlantıları olan bir şüpheli. Hatta önceki Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’la da yakın olduğu biliniyor.
Emniyet içinde çokça konuşulan bir iddia var; Öktem’in üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün vekaletinin bulunduğu.
Bunun anlamı, Öktem’in Emniyet Genel Müdürlüğü’nü kurumsal olarak ilgilendiren yargı süreçlerine kurum adına görev almak!
Öktem’in hangi Emniyet Genel Müdürü ve hangi İçişleri Bakanı görevdeyken söz konusu vekaleti aldığına bakmak lazım doğal olarak.
Sinan Ateş soruşturması ve sonrasındaki yargılama aşaması çok sıcak günlere gebe. Hem siyasette hem de bürokraside.”