Sözcü’ye yeni aşı: Sedat Peker ve Yılmaz Özdil’le ‘ulusalcı cephe’ mi tahkim ediliyor?

CHP'nin çözüm sürecinde ilk andaki kararlı ve hevesli tutumunun aksine birden mesafeli durması, İYİ Parti ve Zafer Partisi'nin görünürlüğünün aniden artması ve son olarak Sözcü grubunda gerçekleşen 'aşı'lama: Yılmaz Özdil medya grubunun başına geldi, Sedat Peker'in avukatı Ersan Barkın grubun hukuk danışmanı oldu. Bu üç gelişme birlikte okunduğunda bir 'ulusalcı cephe tahkimi' göze çarpıyor. Ülkenin siyasi tarihini düşününce bu gelişmeleri 'hayra' yormak zor...

Çözüm sürecinin bir tür “bekleme” sürecinde girdiği bu günlerde dikkat çekici bazı gelişmeler yaşanıyor. Daha doğrusu bir “blok inşası” görülüyor.

Bu blok inşasının bir ayağı iktidar kanadında. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baştan beri isteksiz davranması AKP içindeki bir gruba bulamayacakları bir fırsat verdi. Erdoğan korkusundan açıktan “süreç karşıtlığı” yapamayan Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in süreci istemedikleri; bitirmek için her şeyi yapabilecekleri bir yıldan uzun süredir hem PKK’ya yakın kaynaklarda hem de iktidar içi hiziplerde dillendiriliyor. Sosyal medya ekipleri, Şamil Tayyar gibi AKP genel merkezindeki medya merkeziyle doğrudan bağlantılı isimler üzerinden bir hat oluşuyor.

“Süreç karşıtları” yavaş yavaş belirginleşiyor, ilerleme durumuna göre açıktan bir karşı pozisyon alma ihtimalleri bile var. Öcalan’ın herkesten önce gördüğü ‘darbe mekaniği’nin bu duruma işaret olduğunu düşünüyorum. Nitekim Şamil Tayyar’ın erkenci bir kuş olarak hızlı davranıp ortaya attığı “Bahçeli’ye darbe” mevzusu hakkında Öcalan’dan gelen açıklamadaki şu cümleler oldukça manidar: “Bunun klasik bir darbe çalışması olarak değil, süreci ilerletmeye yönelik her adıma karşı bir hamle yapmak suretiyle kırılgan ve tehlikeli bir ortam yaratma çabası şeklinde anlaşılması gerektiğini vurguladı.”

BLOK İNŞASININ MUHALEFET AYAĞINDA 3 HAT

Blok inşasının iktidar ayağını daha sık konuşacağımız günler gelir belki ama şimdi muhalefete bakalım…

Bu inşanın muhalefet ayağında üç paralel hat göze çarpıyor.

CHP’nin çözüm sürecine ilk anda umut verici desteği; ancak İmralı’ya gitme mevzusu ve sonrasında Özgür Özel’in doğrudan DEM Parti’nin “var oluşu” sayılan kritik noktalara dokunarak konuşması, parti içinden yükselen “ne süreci yahu, teröristle ne konuşulur” sesleri, yavaş yavaş mesafeli duran yeni pozisyonu. İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin milliyetçi damar üzerinden görünürlüğünün aniden artırması ve Sözcü Medya Grubu’nda Yılmaz Özdil ve Ersan Barkın üzerinden gerçekleşen çok belirgin bir yeniden yapılanma…

Bu üç hat, birbirinden kopuk gibi görünse de toplandığında Türkiye’nin muhalefet sahasında yeni bir milliyetçi/ulusalcı cephe tahkimi dikkat çekiyor.

SÖZCÜ’DE BİR ŞEYLER OLUYOR

Sözcü Grubu’nda yaşanan değişim, hâlâ “tesadüf” paketi içinde satılmaya çalışılsa da, ardışık olaylar mevzuları birkaç açıdan ve derinden okuyanları ikna etmeye yetmiyor. Önce Sedat Peker’in avukatı olarak bilinen Ersan Barkın’ın Sözcü’nün hukuk danışmanı olduğu ortaya çıktı. Ardından Sedat Peker hayranlığını ve övgülerini hiç de gizleme gereği duymayan, onun bir “suç örgütü lideri” dahi olmadığını açıkça söyleyen Yılmaz Özdil, tüm grubu kapsayan bir üst yönetim rolüne getirildi.

Peşinden toplu işten çıkarmalar… Yani grup, baştan aşağı yeni bir çekirdekle yeniden kuruluyor.

Bu hamlelerin her biri normal olabilir. Ama hepsinin aynı anda ve aynı yöne doğru gerçekleşmesi, medya okurunun antenlerini otomatik olarak açıyor.

ÖZDİL-PEKER HATTININ “ULUSALCI REZONANSI”

Bu tabloya bir de Yılmaz Özdil’in yıllardır bilinen çizgisi ekleniyor:

Ulusalcı, keskin milliyetçi tonlar. Kaba bir Kürt nefreti (Roboski katliamında atlara üzülüp insanı aşağıladığı yazıyı hatırlayın), kolaylıkla nakite çevrilebilen bir Atatürk istismarı ve her türlü arayışı kökten reddeden barış karşıtlığı…

Bir süredir kendine kamuoyunda bilinen davalar üzerinden yeni bir “kariyer planı” yapan Sedat Peker’e hayranlığı da malumunuz, videoları iki tık ötede duruyor. “Ne suç örgütü kardeşim” diyen Özdil, Peker’i adeta bir ulusal kahraman ilan etti, ediyor.

Öte yandan Sedat Peker’in kendisi de videolu ifşalarını kesip AKP’yle anlaştıktan sonra, yeni bir “meşruiyet” yoluna girdiğinden beri ulusalcı-milliyetçi reaksiyonun sosyal medya üzerinden en görünür figürlerinden biri hâline geldi. Şimdi Ersan Barkın üzerinden Yılmaz Özdil ve Sedat Peker, Türkiye’deki en güçlü muhalif medya grubunun dümenindeler. Hatta bazı fısıltılara göre Peker’in grubu satın aldığı iddiası bile var. Ama dediğim gibi bu iddia şimdilik fısıltı şeklinde…

İYİ PARTİ VE ZAFER PARTİSİ’NİN GÖRÜNÜR OLMASI, CHP’YE POLİTİKA DAYATMASI

Aynı anda işin siyasi tarafında da bir şeyler oluyor. İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin yükselen sert güvenlikçi dili de aynı vadide akıyor.

CHP, özellikle son dönemde çözüm süreci, İmralı’ya heyet gönderme, Kürt meselesine yeni yaklaşım gibi konularda belirgin biçimde geri çekilmiş, daha temkinli, hatta daha “devlet refleksli” bir pozisyona geçmiş durumda.

Aynı anda İYİ Parti ve Zafer Partisi, CHP’nin bu alanlarda aldığı her karara “karar aldırıcı baskı unsuru” hâline gelmiş görünüyor.

Her iki parti de kendilerini “ulusalcı–milli güvenlikçi muhalefetin gerçek temsilcisi” olarak konumluyor, CHP de istemese bile bu eksenin ağırlığını üzerinde hissediyor. CHP’ye politika dayatan bu ideolojik hegemonyayı geçtiğimiz günlerde velev’de tartışmıştık. CHP örgütlerine rahatlıkla sızabilen Zafer Partisi ve İYİ Parti eskileri, partinin rotasını değiştirmek için büyük uğraş veriyor. Ve İmralı Adası’na gidiş örneğinde gördüğümüz üzere başarılı da oluyorlar…

Ve işte tam da burada devreye medya hattı giriyor. Zaten çözüm sürecine karşıtlığını gizlemeyen muhalif Sözcü grubu, Sedat Peker ve Yılmaz Özdil üzerinden dizayn edilerek çok daha radikal ve sert bir cepheye dönüştürülüyor. Yani muhalif medya alanı, ulusalcı-milliyetçi çizgiyi tahkim edecek şekilde yeniden düzenleniyor.

Sözcü Grubu’nun Özdil yönetiminde “daha keskin” bir milliyetçi pozisyona kayması, Sedat Peker’in toplumun hassasiyet gösterdiği pek çok olayda (mafyatik ilişkiler, siyasi–bürokratik iddialar, yolsuzluk vs.) kendisine meşruiyet alanı oluşturan çıkışları ve İYİ Parti + Zafer Partisi’nin CHP üzerinde giderek artan baskısı…

Bu tabloya bakıldığında ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor: Türkiye’de bu andan itibaren çözüm süreci benzeri bir masaya her kim oturmak isterse, en sert muhalefet artık Sözcü hattından gelecek.

Bu medya yapılanması, milliyetçi/ulusalcı damar için yeni ve güçlü bir megafon sağlayabilir. Hatta İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin Sözcü üzerinden daha görünür hâle gelmesi, bu iki partinin CHP’nin politikaları üzerinde çok daha sert bir baskı kurmasına olanak sağlayabilir.

Kısacası CHP mesafe koyuyor, İYİ Parti–Zafer Partisi sertleşiyor, Sözcü yeniden dizayn ediliyor, Peker sosyal medya alanında “milliyetçi iç kamuoyunun sesi”ne dönüşüyor. Bu dört hat birleşince, karşımıza Türkiye muhalefeti içinde yeni bir “ulusalcı çekirdek blok” çıkıyor.

Tüm bunlar yan yana geldiğinde “bir medya değişikliği” olmaktan çıkıp “bir siyasal cephe tahkimi”ne dönüşüyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER