İran, ödüllü yönetmen Jafar Panahi’yi bir yıl hapse mahkûm etti

Cannes Film Festivali’nde bu yıl 'It Was Just an Accident' ile Altın Palmiye kazanan İranlı yönetmen Jafar Panahi, ülkesinde gıyaben bir yıl hapis ve iki yıl yurt dışına çıkış yasağına çarptırıldı.

  • ü
  • 03 Aralık 2025
  • ü
  • Kültür

İranlı yönetmen Jafar Panahi (Fotoğraf: Ian LANGSDON / AFP)

İranlı yönetmen Jafar Panahi (Cafer Penahi), ülkesinde “devlete karşı propaganda faaliyetlerinde bulunmak” suçlamasıyla bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karar, Panahi’nin İran dışında bulunduğu bir dönemde gıyaben verildi.

The Guardian‘ın aktardığı habere göer; yönetmenin avukatı Mostafa Nili, cezaya ek olarak Panahi’ye iki yıl süreyle yurt dışına çıkış yasağı getirildiğini ve herhangi bir siyasi ya da sosyal topluluğa katılmasının da yasaklandığını açıkladı. Nili, karara itiraz edeceklerini belirtti.

Panahi, 65 yaşında olmasına rağmen uluslararası festival çevrelerinde hâlâ en üretken ve en çok ödül alan İranlı yönetmenlerden biri olarak görülüyor. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde It Was Just an Accident (Görünmez Kaza) ile Altın Palmiye kazanmış; filmde beş eski mahkûmun, kendilerine zulmettiğine inandıkları eski gardiyana karşı hesaplaşma arayışını işlemişti. Film şu anda Oscar’ın uluslararası film kategorisinde Fransa’nın resmi adayı olarak yarışıyor ve mart ayında açıklanacak kısa liste için güçlü bir aday olarak gösteriliyor.

Kararın açıklandığı dönemde Panahi, Los Angeles, New York ve Telluride duraklarını içeren bir ABD turunda yeni filmini tanıtıyordu. İran medyası, Cannes’daki başarısını o dönem devlet baskısına rağmen övgüyle karşılamıştı. Panahi’nin kariyeri ise uzun süredir devlet müdahaleleriyle iç içe. 2010’da kitlesel protestolara destek verdiği gerekçesiyle film yapması ve ülkeyi terk etmesi yasaklanmış, “sisteme karşı propaganda” suçlamasıyla altı yıl hapse mahkûm edilmiş ancak iki ay sonra kefaletle serbest bırakılmıştı.

YEDİ AY SONRA SERBEST

Panahi, uygulanan yasaklara rağmen üretmeye devam etmiş; 2011 tarihli belgeseli This Is Not a Film’i Cannes’a bir pasta içinde saklanmış USB bellekte göndermiş, 2015 yapımı Taxiyi ise tamamen bir arabanın içinde çekmişti. 2022’de bir grup film yapımcısının protestolarına destek verdiği gerekçesiyle yeniden tutuklanmış ancak yedi ay sonra serbest bırakılmıştı.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

İran’da filmciler ve medya çalışanları sıkı gözetim altında faaliyet gösteriyor. Geçtiğimiz yıl ödüllü yönetmen Mohammad Rasoulof, “ulusal güvenliğe karşı işbirliği” suçlamasıyla verilen hapis cezasından kaçmak için ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

İRAN’IN YASAKLI SANATÇILARI

İran’da sanatçılar, özellikle sinemacılar ve müzisyenler, devletin sıkı gözetim ve sansür politikaları nedeniyle uzun yıllardır hukuki baskılarla karşı karşıya. Bu baskılar çoğu zaman “propaganda”, “ulusal güvenliğe karşı suç” ya da “ahlaki gerekçeler” üzerinden tanımlansa da, pratikte ifade özgürlüğünün siyasal kırılganlıklarla çarpıştığı bir denetim alanı yaratıyor.

Jafar Panahi, bu baskıların uluslararası alanda en bilinen yüzlerinden biri oldu: 2010’da film yapma yasağına ve yurtdışı çıkış yasağına çarptırıldı; buna rağmen This Is Not a Film ve Taxi gibi eserleri dünya festivallerinde büyük ilgi gördü. Benzer biçimde, çok ödüllü yönetmen Mohammad Rasoulof da “ulusal güvenliğe karşı işbirliği” suçlamasıyla verilen hapis cezasından kaçmak için 2023’te ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Yönetmen Saeed Roustayi ise Leila’s Brothersın Cannes’da gösterilmesi sonrası “devlet politikalarına aykırı hareket” gerekçesiyle tutuklandı ve film gösterimleri yasaklandı.

Müzik alanında da birçok sanatçı benzer baskılarla karşılaştı. Şarkıcı Mehdi Yarrahi, protestoları destekleyen bir şarkısı nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı; kadın sanatçılar ise hem sahne sınırlamaları hem de tek başına konser verememeleri sebebiyle uzun süredir sistematik olarak engelleniyor.

Bu çerçeve, İran’da kültürel üretimin yalnızca estetik bir faaliyet olmadığına; aynı zamanda siyasal, toplumsal ve ideolojik çizgilerle sürekli müzakere hâlinde sürdürülen bir alan olduğuna işaret ediyor. Sansür kararları bireysel sanatçıların kaderini belirlemekle kalmıyor, İran’ın kültürel hafızasını ve dünya sinemasındaki yerini de doğrudan etkiliyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER