İran’da sinemacılar üzerindeki baskı sürerken, rejimin resmi festivali olan Fecr Film Festivali bu yıl “Türkiye-İran Kültür Yılı” gerekçesiyle Türk sinemasına özel bir bölüm ayırdı. Festival yönetimi, yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ı “özel konuk” olarak duyurdu. Ancak Ceylan’ın bu daveti kabul etmesi, sürgündeki İranlı sanatçıların tepkisine yol açtı. Sürgündeki yönetmenler, Ceylan’a “rejime meşruiyet kazandırma” uyarısı yaptı. Ceylan ise Variety’e yaptığı açıklamalarda bu eleştirilere yanıt verdi ve “Günümüz dünyasında, hatırı sayılır miktarda devlet desteği olmadan varlığını sürdüren neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılımı reddetmek bana sanatı siyasete kurban etmek gibi geliyor” dedi.
Fecr Film Festivali, İran’da her yıl rejim tarafından organize edilen ve kültürel ambargoların gölgesinde ilerleyen bir etkinlik. Festival, bu yıl politik sınırları yumuşatma amacıyla “Çağdaş Türk Sineması” bölümü hazırladı ve bunu “İran-Türkiye Kültür Yılı” ile ilişkilendirdi.
Festival yönetimi, açıklamasında Türkiye’ye odaklanmalarını şöyle gerekçelendirdi:
“İran ve Türkiye kültür yılında bulunuyoruz. Bu nedenle Türk sinemasına ayrılmış özel bir bölüm oluşturduk ve bu işbirliğine onur vermek için daha fazla Türk konuk ağırlayacağız. Türkiye ile sinema alanındaki işbirliği bizim için önemli.”
Aynı açıklamada İran’ın kültürel yaptırımlar nedeniyle uluslararası içeriklere erişimde ciddi sorun yaşadığı vurgulanarak şöyle denildi:
“İran’daki kültürel ve festival yaptırımları ciddi. Birçok kişi yabancı filmlerin İran’a gelmesini ya da İran lisanslı filmlerin yurtdışında gösterilmesini istemiyor.”
Festival metninde ayrıca Nuri Bilge Ceylan’ın özel konuk olduğunun altı çizildi:
“Çağdaş Türk Sineması bölümü, İran-Türkiye Kültür Yılı kapsamında hazırlandı. Önde gelen Türk sinemacıların eserleri gösterilecek. Uluslararası festivallerde öne çıkmış beş film festivale katılıyor. Nuri Bilge Ceylan özel konuk olarak davet edildi.”
Buna karşı İranlı sürgün sinemacılar, festivalin propaganda niteliğine dikkat çekerek Ceylan’a çağrıda bulundu. Yönetmenler, Ceylan’ın Fecr Film Festivali’nde yer almasının “rejimin yarattığı baskı ortamına verilen bir destek” anlamına geleceğini belirtti.
Diasporadaki yönetmenler İran Bağımsız Film Yapımcıları Derneği (IFFMA) aracılığıyla, derneğin sosyal medya hesabından Nuri Bilge Ceylan’a bir açık mektup yazdı. Mektupta, İranlı yönetmen ve sanatçıların yanısıra halka uygulanan baskı ve muhaliflere yönelik idamları işaret ederek Ceylan’ı rejimin kültürel propagandasına katkı sunmamaya davet etti. Mektupta şu ifadelere yer verildi:
“…Sizin bakış açınız ile sosyal ya da politik baskıya maruz kalan insanların yaşantıları arasındaki derin yakınlık düşünüldüğünde, birçok İranlı sanatçının Fecr Festivali’ne dair kişisel ve tarihsel deneyimlerinin ve festivalin son yıllarda hükümetin propaganda mekanizmasındaki rolünün size aynı açıklıkta görünmemiş olabileceği anlaşılmaktadır. İşte bu deneyim farkı, bu mektubu yazmamıza sebep olmuştur.
Son yıllarda, Kasım 2019’da 1.500 silahsız protestocunun katledilmesinden; Ocak 2020’de bir yolcu uçağının düşürülmesi ve içindeki 176 kişinin ölümünden; “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketi sırasında yapılan kitlesel protestoların yoğun şekilde bastırılmasından sonra, İran İslam Cumhuriyeti her şeyi normalleştirmek için devlet eliyle düzenlenen etkinlikler ve törenler yapmaya çalışmıştır. Son aylarda ise hükümet destekli kültürel etkinlikler, muhaliflerin idamlarını gölgelemenin bir aracı hâline gelmiştir. Bu etkinlikler arasında Fecr Film Festivali, rejimin bu çabasının en önemli vitrini olmuştur. Bugün İran sanat camiasının büyük bir bölümü için bu festivalin anlamı yoktur.
Bu nedenle, sanatçı itibarı ve entelektüel yönelimi uluslararası alanda tanınan bir yönetmen olarak isminizin bu festivalde yer alması, yalnızca prestijinizin rejimin propaganda gösterisi için kötüye kullanılmasına hizmet edecektir.
Bu devlet kontrollü festivale katılımınız, hükümetin ülkenin kültürel durumuna ilişkin sunmaya çalıştığı imajları fiilen güçlendirmektedir -ki bu imajlar, sansür, baskı ve kısıtlama ile yüzleşen insanların gerçek deneyimleriyle hiçbir şekilde uyumlu değildir.
Ülke dışındaki bir kurum olarak amaçları, İran İslam Cumhuriyeti’nin baskısı altındaki insanların ve sinemacıların sesini duyurmak olan İran Bağımsız Sinemacılar Derneği (IIFMA), tüm bu karmaşıklıkları, hassasiyetleri ve kültürel sonuçları size açıkça aktarmak istemektedir. İsminizin Fecr Festivali ile ilişkilendirilmesine neden olan koşulların daha doğru bir resmini sunarak, bu ilişkinin İran sanat camiasının geniş bir kesimi tarafından nasıl yorumlandığını sizinle paylaşmak istiyoruz.
Umarız festivalin davetini kabul etme kararını yeniden değerlendirirsiniz.”
İranlı yönetmenlerin bu çağrıları üzerine Nuri Bilge Ceylan da bir açıklama yaptı.
Variety’e konuşan Ceylan tepkilere ilişkin “Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür karşılaşmalardan herhangi bir nedenle mahrum bırakmak onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor” dedi.
Ceylan’ın açıklamalarının tamamı şöyle:
“Fajr Film Festivali en az 40 yıldır var. Birçok film yapımcısı gibi ben de buraya defalarca geldim . [Theo] Angelopoulos ile burada tanıştım ve Béla Tarr’ın jürisinden bir ödül aldım. Birkaç ay önce Tahran’da bir ustalık sınıfı da verdim ve bu tür karşılaşmaların İran’da yaşayan genç film yapımcıları ve sinema öğrencileri için ne kadar değerli olduğunu fark ettim. Gençlikte olağanüstü bir kıvılcıma tanık oldum; başka hiçbir yerde nadiren gördüğüm bir şey. İran dinamik bir toplum ve çok şey öğrendiğim olağanüstü bir sineması var. İran’da yaşayan ve koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun film çekmeye ve bir çıkış yolu aramaya devam eden film yapımcıları, bu tür buluşmalara ve umuda diğerlerinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür karşılaşmalardan herhangi bir nedenle mahrum bırakmak onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor. Her festival karmaşık siyasi koşullar tarafından şekillendirilir. Dinamikler. Günümüz dünyasında, hatırı sayılır miktarda devlet desteği olmadan varlığını sürdüren neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılımı reddetmek bana sanatı siyasete kurban etmek gibi geliyor. Eğer festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarını yüklenmeye zorlayacaksak, dünyada çok az festival boykottan muaf kalacaktır. Festival katılımı, bence, hükümetlere destek olarak değil, siyasi rejimlerin halklar arasında yarattığı sınırları aşmanın ve kültür ile sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak yorumlanmalıdır.”
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
