Taşacak Bu Deniz: Dalganın ötesinde bir Karadeniz hikâyesi

Başrollerini Ulaş Tuna Astepe ve Deniz Baysal’ın paylaştığı "Taşacak Bu Deniz", mükemmel değil ama dizinin samimiyeti izleyeni içine çekiyor, eleştiriyi törpülüyor.

Türkiye televizyon geleneğinde neredeyse takvime bağlanmış bir ritüel vardır: Her sezon, Karadeniz’den bir hikâye mutlaka kendine ekranlarda yer açar. Tıpkı yağmurun sisle beraber indiği, rüzgârın hırçın dalgaları kamçıladığı kıyılar gibi; bu diziler de aynı inatçı döngünün parçasıdır.

Fakat Taşacak Bu Deniz bu döngüye alışılmışın dışında, hafifçe entelektüel bir nefes ekliyor. Dizi yalnızca aile çatışmalarına yaslanmıyor; sanki dağ yamacından bir türkü, kıyıya vuran dalgadan bir ağıt, ormandan süzülen siste kaybolmuş bir hikâye alıp senaryosuna katıyor.

Arada şiveyi bir türlü şartlara uyduramayan oyuncular beliriyor elbette; fakat bu da dizinin büyüsünü bozmak yerine, gerçek ile temsil arasındaki o ince çizgiyi görünür kılıyor. Koçari ve Furtuna… Daha isimlerinden bile bir gürültü, bir rüzgâr, bir dip akıntısı duyuluyor.

İki düşman aile

Başrollerini Ulaş Tuna Astepe ve Deniz Baysal’ın paylaştığı, yönetmenliğini Çağrı Bayrak’ın yaptığı ve senaryosunu Ayşe Ferda Eryılmaz ile Nehir Erdem’in kaleme aldığı Taşacak Bu Deniz, Karadeniz’in hırçın doğasında iki düşman ailenin bitmeyen mücadelesini ekrana taşıyor. Adil ile Esme’nin geçmişten gelen husumetini, aileler arası çatışmaları ve beklenmedik olaylarla artan gerilimi ekranlara getiriyor. Hikâyede, bu çatışmaların ve düşmanlıkların ortasında kalan karakterlerin yaşadığı duygusal ikilemler, aşk ve nefretin sınandığı anlar öne çıkıyor.

Dizide ayrıca Burak Yörük, Ava Yaman, Yeşim Ceren Bozoğlu, Onur Dilber, Erdem Şanlı, Zeynep Atılgan ve Arda Anarat gibi isimler de rol alıyor. Oyuncuların bazıları gerçekten Karadeniz’in içinden yürüyüp gelmiş gibi. Hani set bittiğinde mahalledeki çay ocağına inip kaybolacaklar sanırsın. Bazılarıysa şiveyi, sanki prova saatinden yalnızca birkaç dakika önce ezberlemiş gibi… Bir “haçan” geliyor, bir “ușağum” gidiyor; bazen fazla içten, bazen fazla ezber, bazen de neredeyse müzikteki yanlış bir nota gibi. Ama enerjilerindeki samimiyet bu kusurları örtüyor.

Dizinin dalgalanan reytingleri de tam Karadeniz gibi: Bir kabarıyor, bir çekiliyor, ama batmıyor. Sosyal medya her bölümden sonra mutlaka bir karakteri ya da repliği alıp gündeme çıkarıyor. Eleştiriler bile Karadeniz doğası gibi: hırçın ama içten.

Müzikler dikkat çekici

Bütün bu gürültünün içinde dizinin en dikkat çeken yanı ise müzikleri. Dizinin fonunda çalan her ezgi, hikâyenin ruh halini bir yankı gibi taşıyor. Bazen kemençenin hüzünlü bir tınısı, bazen indigo tonlarında bir piyano dokunuşu… Sanki karakterlerin iç sesi, söyleyemedikleri, sakladıkları, korktukları şeyler müziğin içinden konuşuyor. Dalgaların ritmiyle müziğin ritmi birbirine karışıyor.

Müziğin en çok etrafında dolaştığı kişi ise dizinin esas kızı Esme. Dramın tam orta yerinde, karmaşanın tam kıyısında duran, sessizliğiyle konuşan, bakışıyla sahneyi bir anda durduran o genç kadın… Onun masumiyeti, dizideki sertliğin tersi yönde esen bir rüzgâr gibi. Bir bakışıyla sahnenin tempo değiştiriyor; müzik onun etrafında yumuşuyor, hikâye derinleşiyor. Sanki Karadeniz’in tüm öfkesi ona çarpmadan bir an duruyor.

Doğa da hikâyenin görünmez başrolü: Deniz ne zaman kabarsa karakterler geriliyor ne zaman sakinleşse içlerine gömülen bir hüzün beliriyor. Rüzgâr bazen bir öfkeyi taşıyor, bazen bir sırrı. Karadeniz, dizide yalnızca fon değil; neredeyse bir bilge, bir anlatıcı.

Sonunda ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor:

Taşacak Bu Deniz mükemmel değil ama zaten Karadeniz de öyle değil. Dizide kullanılan şivede aksaklık var, yan karakterlerin bazıları dekor gibi duruyor, kimi sahneler benzer duygular etrafında dönüp dolaşıyor. Fakat dizinin samimiyeti izleyeni içine çekiyor, eleştiriyi törpülüyor. Dalga gibi kimi zaman taşırıyor, kimi zaman çekiyor. Ama her seferinde gerçek kalıyor. Bu da onu izlenir kılıyor. Karadeniz’in huysuz ama dürüst doğası gibi: Eksik, fazla, karışık, gürültülü ama sahici.

Belki de en çok bu yüzden, tıpkı o dalgalar gibi, hikâye de taşacak gibi duruyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER