Arap coğrafyasının yirminci yüzyıla armağan ettiği en kudretli ses; şarkılarıyla zamanı durduran, kültürel hafızayı inşa eden, ulusal kimliği müziğin ritmiyle yoğuran efsanevi bir ikon.
Ümmü Gülsüm (İng. Umm Kulthum; Alm. Umm Kulthum; Fra. Oum Kalthoum), 1900’lerin başında Nil deltasındaki küçük bir köy olan Tamay ez-Zahayra’da doğmuş, sesi ve yorumu ile 20. yüzyıl Arap müziğinin tartışmasız en büyük figürü hâline gelmiş bir şarkıcı, besteci ve kültürel liderdir. “Kawkab al-Sharq” (Doğunun Yıldızı) lakabıyla anılmış, milyonları peşinden sürükleyen konserleriyle hem Mısır’ın modern ulusal kimliğinin hem Arap dünyasının duygusal belleğinin kurucu seslerinden olmuştur. Sesinin gücü, icrasının derinliği ve cümle kurma biçimi, onu yalnızca bir sanatçı değil, bir kültürel fenomen hâline getirmiştir.
Ümmü Gülsüm, çocuk yaşlarda babasının yanında dini kasideler okuyarak müzikle tanıştı. Gençlik yıllarında Kahire’ye taşınması, onun hem şehir kültürünü hem modernleşen Mısır müziğini yakından deneyimlemesini sağladı. 1930’lar ve 40’lar boyunca Muhammed Abdülvahhab, Riyad es-Sunbati ve Baligh Hamdi gibi dönemin büyük bestecileriyle çalışarak Arap klasik müziğinin ufkunu genişletti.
Canlı konserleri, özellikle her ayın ilk Perşembe gecesi radyodan yayınlanan performansları, adeta ulusal bir ritüaldi. Arap dünyasında sokaklar boşalır, milyonlar aynı anda onun sesini dinlerdi. Şarkılarındaki uzun doğaçlamalar, makamların derinliğine hâkimiyeti ve dramatik yorumu, müziğini âdeta ayin niteliğine büründürürdü.
Siyasi açıdan da etkili bir figürdü. Cemal Abdülnasır döneminde konser gelirlerini Mısır’ın yeniden inşasına bağışlamış, ulusal birlik duygusunun simgelerinden biri hâline gelmiştir.
1960’lardan itibaren aldığı “Mısır’ın Dördüncü Piramidi” unvanı, yalnızca müzikal büyüklüğüne değil, Arap kültüründeki sembolik ağırlığına işaret eder.
Ümmü Gülsüm’ün hayatı yalnızca sanat tarihinin değil, aynı zamanda bireysel direncin ve sahne disiplininin de etkileyici bir öyküsüdür. Çocukluğundan itibaren göz rahatsızlıkları yaşamış, kalın camlı gözlükler takmak zorunda kalmış ve tüm sahne hayatı boyunca bununla mücadele etmiştir. Kronik guatr hastalığı ve dönem dönem artan sağlık sorunları, onun yoğun konser programlarını engelleyememiş; aksine bu zorluklar, icrasına melankolik bir yoğunluk ve kırılgan bir güç katmıştır. İlk gençlik yıllarında sahneye çıktığında ellerinin sürekli terlemesi nedeniyle bir mendil taşıması alışkanlığı, zamanla onun imzası hâline gelen sembolik bir sahne jestine dönüşmüştür; bu mendil, hem sahne kaygısının görünmez bir iziydi hem de o büyük kudretin arkasındaki insanî kırılganlığın sessiz işareti.
Özel hayatı da tıpkı sahne yaşamı gibi inişli çıkışlıydı. İlk evliliğini udî Mahmud Şerif ile yapmış, fakat bu birliktelik yalnızca birkaç gün sürmüştür. Ardından Mısır Kraliyet ailesinden Şerif Sabri Paşa ile yaşadığı iddia edilen aşk, dönemin magazin ve siyasal çevrelerinde uzun yıllar konuşulmuş; bu söylenti, onun kamusal imajında hem hayranlık hem merak uyandıran bir perdeleme yaratmıştır. Nihayetinde 1954 yılında Dr. Hasan el-Hifnavi ile evlenmiş ve sanatçının ölümüne dek süren sakin, korunaklı bir birliktelik kurmuştur. El-Hifnavi’nin ona sağladığı duygusal ve tıbbi destek, özellikle kariyerinin son dönemlerinde Ümmü Gülsüm’ün sahnede varlığını sürdürebilmesinde belirleyici rol oynamıştır.
Bu biyografik arka plan, Ümmü Gülsüm’ün sesine ve yorumuna sinen dramatik yoğunluğu anlamak açısından kıymetlidir. Sağlık sorunları, kırılganlıkları ve aşk hikâyeleri, onun müziğinde duyulan derin iç çekişlerin, uzun doğaçlamaların ve sahnede zamana meydan okuyan o büyük sabrın duygusal temelini oluşturur. Ümmü Gülsüm, yalnızca güçlü bir ses değil; zorluklardan süzülmüş, insanî yaralarıyla sahneyi doldurmuş, bu yaraları makamlarla tedavi etmeyi bilen dev bir kişilik olarak tarihteki yerini almıştır.
Ümmü Gülsüm’ün diskografisi, erken 1920’lerden 1970’lerin başına kadar uzanan, Arap müziğinin adeta kronolojisi sayılabilecek bir zenginlik taşır. İlk kayıtları 1924 tarihli “Al Sabb Tafdahoho Eyono” ve yine 1920’lerin ortasında Ahmed Rami, Muhammed el-Kasabci, Ahmed Sabri el-Necredi ve Ebu’l Ala Muhammed gibi isimlerle yaptığı çalışmalarla başlar. Bu dönemdeki eserler, klasik Arap şiiriyle beslendiği kadar, şehirli aşk şarkılarının zarif, süslü üslubunu da taşır; bazı parçaların yalnızca icra edildiği, fakat kayıtlarının günümüze ulaşmadığı bilinir.
1920’lerin sonu ile 1930’ların başı, Ahmed Rami ile kurduğu verimli ortaklığın olgunlaştığı dönemdir. “Ala Aini el Hagr” (1928) sanatçının ilk beste denemesi olarak öne çıkar; aynı yıllarda Ebu Firas el-Hamdani, İbn el-Nabih el-Mısri, Safi el-Din el-Hilli gibi klasik şairlerin metinleri üzerine söylediği eserler, onu hem edebî hem müzikal bakımdan “yüksek kültür”ün sesine dönüştürür. 1930’lar boyunca Davud Hüsnü, Zekeriya Ahmed ve Riyad es-Sunbati repertuvara katılır; bu üç besteci, melodik çizgiyi halk zevkine yaklaştırırken, formu klasik tutan bir estetik kurar.
1930’lar ve 1940’lar, aynı zamanda sinemayla iç içe geçtiği dönemdir. “Wedad”, “Neşid el-Emel”, “Dananir”, “Aida”, “Salama”, “Fatma”, “Rabia el-Adeviyye” gibi filmler için söylediği şarkılar, hem Mısır sinemasının hem de Arap şarkı geleneğinin hafızasına kazınır. Film şarkıları arasında, düğünlerde ve törenlerde sıkça kullanılan, kimi zaman belirli tarihsel olaylara eşlik eden eserler bulunur; örneğin “Efrah Ya Qalby” yalnızca bir film sahnesi değil, aynı zamanda kraliyet düğününe eşlik eden simgesel bir parçadır.
1940’lardan itibaren repertuvarında siyasal ve toplumsal içerikli eserlerin ağırlığı artar. “Walla Zaman Ya Selahy” 1960–1979 arasında Mısır ve Birleşik Arap Cumhuriyetinin resmî marşı olur; “Misr Tatahaddath an Nafsiha”, “El Sudan”, “Sout el Watan”, “Sout el Salam”, “Thowar”, “Haq Beladak”, “Habib el-Sha’ab” gibi şarkılar, milliyetçi duyguları besleyen ve devlet törenlerinde sıkça kullanılan eserler hâline gelir. 1958 Irak darbesi ve Nasır dönemi siyasal iklimi, “Baghdad”, “Mansoura Ya Thawret el-Ahrar” gibi şarkılarda karşılığını bulur. Böylece Ümmü Gülsüm, yalnızca bir aşk şarkıları yorumcusu olmaktan çıkarak, Arap dünyasının politik ve duygusal nabzını tutan bir ses konumuna gelir.
1950’ler ve 1960’lar, Riyad es-Sunbati, Muhammed Abdülvahab, Beliğ Hamdi ve Muhammed el-Mogi’nin ağırlık kazandığı, uzun formlu kasidelerin ve modern orkestrasyonun öne çıktığı altın dönemdir. “Salo Qalby”, “Robaa’eyat el-Khayyam”, “Zekrayat”, “Awedt Ainy”, “Enta Omry”, “Amal Hayati”, “Ba’eed Anak”, “Al-Atlal”, “Alf Leila we Leila”, “Daret el-Ayyam”, “Aghadan Alkak”, “El Hob Kolloh”, “Leilet Hob”, “Ya Msaharny” gibi eserler, hem melodik açıdan zirve, hem de vokal performans bakımından referans kabul edilir. Bu dönemde şiir metinlerinde Ahmed Rami, Mamun el-Şennavi, Abdülfettah Mustafa, Abdülvehab Muhammed, Mursi Cemil Aziz, Nizar Kabbani, İbrahim Naci, Ahmed Şevki gibi şairler öne çıkar.
Repertuvarın önemli bir bölümü, ya hiç yayımlanmamış ya da yalnızca prova kayıtları hâlinde kalmış şarkılardan oluşur. Özellikle 1940’lar ve 1950’lerde bazı eserlerin yalnızca film içinde duyulduğu, bazılarınınsa çeşitli nedenlerle ticari kayda dönüşmediği bilinir. Son dönem eserlerinden “Hakam Alaya el-Hawa” sağlık sorunları nedeniyle yalnızca stüdyoda okunmuş; “Awqati Btehlaw” ise sanatçının ölümünden sonra ancak başka yorumcular tarafından seslendirilebilmiştir. Bu durum, Ümmü Gülsüm’ün diskografisinin hâlâ keşfedilecek, açığa çıkarılacak katmanlar barındırdığını gösterir.
► Nil Nişanı – Büyük Kordon (Mısır)
Mısır devletinin verebileceği en yüksek onur nişanıdır. Ümmü Gülsüm, ulusal kimliğin sesi hâline gelmiş şarkıları ve kültürel diplomasi gücü sayesinde bu ödüle layık görülmüştür. Mısır’da bir sanatçının erişebileceği en üst mertebeyi temsil eder.
► Hizmet Nişanı – Büyük Haç (Mısır)
Toplumsal hizmet ve ulusal fayda yaratmış kişilere verilen önemli bir devlet nişanıdır. Ümmü Gülsüm’ün bağış konserleriyle Mısır ekonomisine sağladığı katkıların da bu onurda payı vardır. Sanatçı, yalnızca bir müzik figürü değil, aynı zamanda bir “milli hizmet” sembolü olarak kabul edilmiştir.
► Nişan el-Kemal – 1. Sınıf (Mısır)
Genellikle kraliyet ailesi mensupları ve seçkin hanımefendilere verilen, özel ayrıcalık taşıyan bir nişandır. Ümmü Gülsüm’e verilmesi, onun sanatsal kimliğinin yanı sıra sosyal konumunun da devlet nezdinde olağanüstü görüldüğünü kanıtlar. Sanatçı bu ödülle “Mısır’ın onur simgelerinden biri” olarak tescillenmiştir.
► Üstün Rönesans Nişanı – Büyük Kordon (Ürdün)
Ürdün Krallığı’nın kültür ve ulusal itibara hizmet eden kişilere verdiği saygın bir devlet nişanıdır. Ümmü Gülsüm’ün Arap dünyasında birleştirici bir ses olarak görülmesi bu ödülün verilmesine temel oluşturmuştur. Sanatçı Ürdün’de adeta uluslararası bir kültür elçisi gibi karşılanmıştır.
► Ulusal Sedir Nişanı (Lübnan)
Lübnan Cumhuriyeti’nin sanat, kültür ve ulusal prestij alanlarında üstün başarı gösterenlere verdiği yüksek bir onur nişanıdır. Ümmü Gülsüm’ün Beyrut konserlerinin yarattığı etki, onu Lübnan’da bir “kültürel fenomen” hâline getirmiştir. Bu nişan, Lübnan halkının ona duyduğu saygının resmî simgesidir.
► Sivil Liyakat Nişanı – Büyük Kordon (Suriye)
Suriye devletinin sivil alanda olağanüstü başarı gösterenlere verdiği yüksek dereceli nişanlardan biridir. Ümmü Gülsüm’ün Suriye’deki konserleri hem kültürel hem toplumsal bir olay niteliği taşımış, ülkeye prestij kazandırmıştır. Bu ödül, sanatçının Şam’da gördüğü derin sevginin de bir göstergesidir.
► İki Nehrin Nişanı – Büyük Kordon (Irak)
Irak Krallığı döneminin en seçkin devlet nişanlarından biridir. Ümmü Gülsüm’ün Irak’taki konserleri, özellikle Bağdat’ın kültürel hayatında dönüm noktası niteliğindedir. Bu nişan, Irak yönetiminin onun Arap kültürüne katkılarını uluslararası düzeyde tanıdığını gösterir.
► Cumhurbaşkanlığı Büyük Kordonu (Tunus)
Tunus Cumhuriyeti’nin kültür, sanat ve ulusal kimlik alanlarında üstün katkı sunan kişilere verdiği birinci sınıf devlet nişanıdır. Ümmü Gülsüm’ün Tunus konserleri, ülke tarihinde büyük kalabalıkları bir araya getiren kültürel olaylar olarak kabul edilmiştir. Bu ödül, sanatçının Kuzey Afrika genelindeki saygınlığının bir belgesidir.
► Ümmü Gülsüm neden “Arap Müziğinin Altın Sesi” olarak anılır?
Çünkü sesi hem teknik hem duygusal açıdan olağanüstüydü; geniş bir tessiturayı yorulmadan kullanabiliyor, makamlar arasında benzersiz bir akıcılıkla dolaşabiliyordu. Üslubu, Arap müzik geleneğini modern dünyanın estetiğiyle buluşturan eşsiz bir sentez oluşturdu.
► Gerçekten bütün Arap dünyası onun konserleri için durur muydu?
Evet. Özellikle 1940’lar–60’lar arasındaki radyo konserleri, Mısır’dan Şam’a, Beyrut’tan Bağdat’a kadar milyonların aynı anda dinlediği kültürel etkinliklerdi. Bu ortak dinleme deneyimi, onu bölgenin en güçlü birleştirici figürlerinden biri yaptı.
► Şarkılarındaki uzun doğaçlamaların sırrı neydi?
Ümmü Gülsüm, klasik Arap müziğinde makamların dramatik gücünü kullanarak sözleri yeniden yorumluyor, tek bir beyitte bile duyguyu defalarca katmanlaştırıyordu. Bu doğaçlamalar sayesinde bir şarkı bazen bir saatten uzun sürebiliyordu.
► Hangi bestecilerle çalıştı?
Riyad es-Sunbati başta olmak üzere Muhammed Abdülvahhab, Zakariya Ahmed, Baligh Hamdi ve Sayyid Makkawi gibi ustalarla işbirliği yaptı. Bu işbirlikleri Arap müziğinin altın çağını şekillendirdi.
► Onu “Mısır’ın Dördüncü Piramidi” yapan şey nedir?
Bu unvan, piramitler kadar kalıcı ve kültürel olarak kurucu bir figür oluşunu ifade eder. Sesi, Mısır’ın modern tarihinin duygusal arşivi gibi kabul edilir; ulusun ruhuna yön veren, zamanla yarışan bir kalıcılığa sahiptir.
Ümmü Gülsüm’ün etkisi Arap sinemasından dünya müzik sahnesine kadar geniş bir alana yayılır. Hayatını konu alan film ve belgeseller çekilmiş, şarkıları Remo Giazotto’dan Bob Dylan’a kadar pek çok müzisyeni etkilemiştir. “Enta Omri”, “Al-Atlal” ve “Fakaruni” gibi eserleri hâlâ yorumlanmakta, cazdan elektronik müziğe kadar farklı türlerde yeniden düzenlenmektedir.
Ümmü Gülsüm, yalnızca bir şarkıcı değil, bir kültür taşıyıcısı, bir hafıza bekçisi ve Arap dünyasının müşterek duygusunu inşa eden eşsiz bir sestir. Müziği, coğrafyanın siyasal dönüşümleriyle paralel ilerleyen bir anlatı sunar; zamanın ötesinde kalan gücü ise hâlâ milyonlara ilham vermeye devam eder.
► ACID ARAB
► TASAVVUF MÜZİĞİ
► NUSRAT FATEH ALI KHAN
► QAWWALI
► ETNİK MÜZİK