Aşkı yalnız bir duygu değil, varlığın hakikati sayan tasavvuf geleneğinde “enel aşk”, benliğin eriyip ilahi aşkta bütünlenmesini anlatan vecd hâlidir.
Enel Aşk (İng. I am Love; Alm. Ich bin die Liebe; Fra. Je suis l’Amour), kelime anlamı itibarıyla “Ben Aşkım” demektir; tasavvufta ise kişinin kendi benliğini aşarak varlığın özündeki ilahi aşkla bir olduğunu idrak ettiği mistik hâli ifade eder.
Bu kavram, Hallâc-ı Mansur’un “Enel Hak” söylemine benzer biçimde, bireyin “ben” merkezli varoluşunu aşk yoluyla eritmesini, kendini aşkın kendisi olarak kavramasını anlatır.
Tasavvufta aşk, yaratılmış olanla Yaratıcı arasındaki en güçlü bağdır. Attâr’dan Mevlânâ’ya, Yunus Emre’den Fuzûlî’ye kadar pek çok sûfî, insanın hakikate ancak aşkla varabileceğini savunmuştur. “Enel aşk” ifadesi, klasik metinlerde her zaman açık bir terim olarak geçmez; fakat kavramsal kökleri, sûfîlerin “aşkın beni eritmesi”, “benliği yok etmesi” ve “fenâ fillah” makamına ulaşmasıyla ilgili anlatılara dayanır.
Mevlânâ’ya göre aşk, varlığın yaratılış sebebidir; Yunus Emre “Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi için” diyerek bu anlayışı Türkçe’nin en duru hâliyle ifade eder. “Enel aşk”, bu büyük geleneğin içindeki benliğin yok oluşunu ve ilahi gerçeklikte eriyişi sembolize eden en yoğun imgelerden biridir.
Modern yorumlarda ise kavram, bireyin kendi varlığıyla hesaplaşması, narsisizmin aşılması, sevginin varoluşsal bir dönüşüm aracı olması gibi felsefi bağlamlarda yeniden ele alınmaktadır.
► “Enel aşk” ile “enel hak” arasında nasıl bir ilişki vardır?
“Enel hak” hakikatle bir olma idrakini, “enel aşk” ise hakikate giden yolun aşk olduğunu vurgular. İkisi de benliğin erimesi temasında birleşir.
► Bu ifade tasavvufta bir iddia mı, bir hâl mi?
Bir iddiadan çok bir deneyim hâlidir. Sûfî, benliğinin geçici olduğunu fark eder ve ilahi aşkın kendi içinden konuştuğunu hisseder.
► Hangi sûfîler bu anlayışı işledi?
Mevlânâ, Yunus Emre, Hâfız, Fuzûlî gibi şairler; İbn Arabî ve Sadreddin Konevî gibi düşünürler, aşkın hakikate açılan kapı olduğunu söyler.
► “Enel aşk” günümüz insanına ne söyler?
Egoların, rekabetin ve yabancılaşmanın arttığı çağımızda, benliğin değil sevginin kurucu olduğu bir varoluş imkânını hatırlatır.
► Bireysel aşkla ilahi aşk arasındaki fark nedir?
Bireysel aşk bir kişiye yönelir; ilahi aşk ise varlığın bütününe açılan bir bilinç hâlidir. “Enel aşk” ifadesi, bu ikinci boyutu temsil eder.
Modern şiirde, romanda ve sinemada sık sık tasavvufi aşk temaları işlenir. Ahmed Arif’ten Sezai Karakoç’a, Orhan Pamuk’un Yeni Hayatındaki metafizik arayışlara kadar pek çok eserde aşk, benliği aşmanın yolu olarak kurgulanır. Tasavvuf müziğinde de “aşkın yandırıcı gücü”ne atıf yapan ilahiler ve nefesler “enel aşk” fikrinin kültürel izdüşümleridir.
“Enel aşk”, aşkı sadece bir duygu değil, varlığın asli özü olarak gören tasavvuf düşüncesinin en yoğun ifadelerinden biridir. İnsanın kendi benliğinden sıyrılıp daha geniş bir hakikat bilincine ulaşabileceğini hatırlatır. Hem metafizik hem de poetik bir kavram olarak, yüzyıllardır Doğu düşüncesinin en güçlü metaforlarından biri olmayı sürdürmektedir.