EŞREF-İ MAHLÛKAT – İnsan Merkezli Yüceliğin Teolojik Kökeni

İnsanı yaratılmışların en üst mertebesine yerleştiren, ona hem sorumluluk hem de imtiyaz yükleyen kadim bir kavram: ahlâk, akıl, irade ve emanete dair büyük bir tartışmanın kapısı.


Eşref-i Mahlûkat Nedir?

Eşref-i mahlûkat (İng. The Noblest of Creatures; Alm. Das Edelste der Geschöpfe; Fra. Le Plus Noble des Créatures), İslam düşüncesinde insanın yaratılmış varlıklar içinde en üstün konumda olduğunu ifade eden bir kavramdır. Kökenini Kur’ân’daki “ahsen-i takvîm” (Tin Suresi, 4) ve “yeryüzünde halife kılınma” öğretisinden alır. Kavram, insanın salt biyolojik varlığını değil; aklı, ahlâki muhakemesi, özgür iradesi ve emaneti taşıma yetisini merkeze alır. Bu nedenle hem metafizik hem de etik boyutu olan bir terimdir.


Dünden Bugüne Eşref-i Mahlûkat

Kavram, klasik kelam ve tasavvuf literatüründe insanın “yükümlülük sahibi” bir varlık olarak konumlandırılmasında temel referanslardan biri hâline gelmiştir.
Gazali’den Maturidi’ye, İbn Arabi’den Mevlana’ya kadar birçok düşünür, insanın bu yüceliğinin aynı zamanda derin bir sorumluluk doğurduğunu vurgulamıştır. Modern dönemde kavram, antropolojik üstünlük iddiaları ve insan-merkezli dünya tasavvurları bağlamında yeniden tartışmaya açılmış; çevre etiği, hayvan hakları, biyopolitika ve ekoteoloji gibi alanlarda eleştirilmiş ya da yeniden yorumlanmıştır.


Eşref-i mahlûkat anlayışı insanı neden üstün kabul eder?
Çünkü insana “akıl”, “irade” ve “emanet” verilmiştir. Yaratılmış düzeni anlamak, yönetmek, korumak ve sorumluluk almak ancak bu üçlü yetkinlikle mümkündür.


Tasavvuf bu kavrama nasıl yaklaşır?
Tasavvuf, üstünlüğü biyolojik ya da toplumsal değil, “manevi olgunluk” üzerinden açıklar. İnsanı kâmil olana, yani nefsini terbiye etmiş, adaletli ve merhametli kişiye gerçek anlamda “eşref” der.


Felsefe bu fikri nasıl tartışır?
Modern felsefe, insanın merkeze alınmasını eleştirir. Nietzsche’nin “insanın aşılması” fikrinden, posthümanist tartışmalara kadar pek çok akım, insanın mutlak üstünlüğünün problemli olduğunu savunur.


Kavram çevre etiği açısından neden önemlidir?
Çünkü insanın merkeziliği, doğanın araçsallaştırılmasına yol açabilir. Bu nedenle çevre etikçileri, insanı doğanın efendisi değil, sorumlusu ve parçası olarak konumlayan yeni yorumlar getirir.


Dinler arası karşılaştırmada bu kavramın benzeri var mıdır?
Evet. Yahudi-Hristiyan gelenekte “Tanrı suretinde yaratılma” (imago dei) öğretisi; insanın kutsal bir sorumluluk taşıdığını, yaratılışta özel bir yer edindiğini savunur.


Popüler Kültürde Eşref-i Mahlûkat

Edebiyatta, sinemada ve çağdaş sanatta “insanın yüceliği ile zaafları arasındaki gerilim” sıklıkla bu kavrama gönderme yapar. Distopik eserlerde insanın üstünlüğe dair iddiası sorgulanırken; klasik Türk edebiyatında insanın yaratılıştaki onuru sıkça işlenir. Modern tiyatroda, özellikle varoluşçu yorumlarda kavram ters yüz edilerek insanın “en zayıf mahlûk” olabileceği de vurgulanır.


Genel Değerlendirme

Eşref-i mahlûkat, insanın ne olduğuna, ne olması gerektiğine ve yaratılıştaki yerinin nasıl anlaşılması gerektiğine dair derin bir tartışmanın adıdır. Hem övgü hem uyarı içerir; insanın yüceliğini onaylarken, yeryüzündeki eylemlerinin ağırlığını da hatırlatır. Bugünün dünyasında ise bu kavram, insan-merkezci düşüncenin sınırları bağlamında yeniden düşünülmektedir.


Velev’den İlgili Maddeler

POPÜLER KÜLTÜR
ANTROPOLOJİ
SUFİZM
ENEL HAK
VAHDET-İ VÜCUT