Herkesin birbirini “o” ilan ettiği ortamda akla gelmeyen soru: Ya kimse “fetöcü” değilse?

Şamil Tayyar ve Ali Mahir Başarır arasındaki “fetöcü” tartışmasını görmüşsünüzdür. Geçmişin derinliklerinden birbirleri ve siyasi anlayışları hakkında bazı şeyler kazıyıp bulup “Asıl sen fetöcüsün” diyorlar. Bu, 2016'dan beri alışık olduğumuz bir durum ancak üzerinden neredeyse 10 yıl geçtikten sonra bile bir silaha dönüştürülen “fetöcü” etiketinin hâlâ karşılık bulması tuhaf. Ülkedeki herkes birbirini “fetöcü” ilan ederken acaba ortada “fetöcü” diye bir şey olmayabilir mi?

Türkiye siyasetinde yeni bir şey değil birbirine “fetöcü” demek. En son AKP’li Şamil Tayyar, CHP’li Ali Mahir Başarır’ı hedef alıp dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyince, Başarır da 2012 yılına gidip Tayyar’a, yargı-emniyet ve iktidarın tüm güçleriyle üzerine yürüdüğü cemaate ilişkin sözleri hatırlattı. Yani bir kez daha klasik sahne: “Asıl sen fetöcüsün!”

Ama asıl dikkat çekici olan, bu suçlamaların hâlâ işe yaraması. 2016’dan bu yana, neredeyse her siyasi tartışmada aynı dil karşımıza çıkıyor. Yolsuzluk, liyakat, adalet ya da ekonomi konuşulacağına, herkes birbirinin geçmişinden bir cümle bulup “Bak, sen de o zaman oradaydın!” diyor. Siyaset, fikri değil, etiketi konuşuyor artık. Öyle bir etiket ki çok da işe yarıyor!

“Fetö” devletin bulduğu bir terim. Biraya gelmiş bir grubun “adımız bu olsun, şanımız yürüsün” dediği bir şey değil. Dünyada ismi devlet tarafından konulmuş tek “örgüt” herhalde. Hem milyonlarca kişinin o örgütün üyesi olduğunu svaunuyor devlet hem de onun gölgesinin yakınından geçmeyi bile suç sayıyor. Her kapıyı açan bir ‘İngiliz’ anahtarı.

Kimin gerçekten o yapıyla bağı var, bağı varsa bile bunun neresi suçmuş, kimin sadece bir dönem aynı fotoğrafta yer aldığı belli değil. Yargı bağımsızlığı zayıfladıkça, suçlamanın kendisi cezaya dönüşüyor. Birini itibarsızlaştırmanın en kolay yolu, ona “fetöcü” demek haline geliyor.

Böylece herkesin elinde aynı silah var. Ama kimse namlunun ucuna bakmak istemiyor.

HERKESİN “ÖTEKİSİ”

Bu dilin yarattığı tahribat sadece siyasette değil, toplumun bütününde hissediliyor. Bir dönem Gülen cemaatiyle aynı kurumlarda bulunmuş, aynı toplantılara gitmiş milyonlarca insan var.

Fakat 15 Temmuz 2016’dan sonra bir cinnet halini alan “hesaplaşma” bireysel değil, kolektif bir suçlama şeklinde ilerliyor. Böyle olunca, hakikatin yerini “Ben değilim, o yaptı” refleksi alıyor.

Şimdi geldiğimiz noktada sorulması gereken soru şu: Gerçekten herkesin birbirini “fetöcü” ilan ettiği bir ülkede, ortada hâlâ bir “fetöcü” var mı? Ortada adını bile kendi koyamamış bir “örgüt”, ulaşanı bulaşanı hapislerde çürütülmüş dev bir yapı, 2 milyonu aşkın soruşturma var. Dünyada bu kadar kalabalık bir “örgüt” ve “teörist” olmadığını anlamak için ne olması gerekiyor?

HERKES “FETÖCÜYSE”, KİMSE “FETÖCÜ” DEĞİLDİR

Belki de “fetöcülük” artık bir kesimi suçlamak için bir araç değil de bir alışkanlıktır. Güce yaslanmayı, hakikatin yerine sadakati koymayı, eleştiriyi ihanet saymayı meşrulaştıran o zihniyet… O zihniyetin izleri, sadece geçmişte değil, bugünün siyasetinde de fazlasıyla görünür durumda.

Onca aydının, yazarın, gazetecinin, akademisyenin, okumuş yazmışın akıl edemediğini Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor kaç yıl önce akıl edip dillendirmişti: “Türkiye’de gerçekten bu kadar çok terörist varsa, belki de kimse terörist değildir.”

ŞAMİL DE ‘FETÖCÜ’ DEĞİL, MAHİR DE: BİTMEYEN KÖRLÜK…

Cemaatin başına gelen her şeyi olumlayan “fetöcülük” suçlaması, bugün CHP’nin, diğer muhalif kesimlerin hepsinin yediği dayağın denenip sonuç alındığı sürecin sonunda ortaya çıkmıştı. İktidarın ayrımcı, hukuksuz ve nefret dilini kullanarak onunla nasıl mücadele ettiğinizi sanıyorsunuz sahi? Kayyımlar, gözaltılar, mal varlıklarına el konulması, hatta belki ileride “kaybolmalar”/”kaçırmalar” olacak. Çünkü hepsi sizin dilinizden de düşmeyen “fetöcülük” çuvalı içinde kabul gördü. Sizde de uygulanacak, kabul görecek…

İşin özü Şamil Tayyar da “fetöcü” değil, Ali Mahir Başarır da. Cezaevindeki bebekli KHK’lı öğretmen de değil, ömürleri çalınmış askeri öğrenciler de. Ülkedeki hukuksuzluğun hem iktidar hem de muhalefet kanadında -devletle aynı dili kullanmayan sosyalistler ve Kürt hareketinin bir bölümü hariç- kabul görmesinin adı “fetöcülük.”

Birbirinizin üzerine fırlattığınız şey değilsiniz, kimse değil, ama bunu göremeyecek kadar körsünüz. Üstelik Saramago’nun kitabındaki gibi, bitmeyen, sonsuz döngüdeki bir körlük…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER