Türkiye çölleşiyor: 240 gölün 186’sı kurudu

Türkiye’deki 240 gölün 186'sının kuruduğu, 54 gölün de aynı tehlikeyle karşı karşıya kaldığını raporlandı. Hatay’daki Amik Ovası ile Konya Ovası gibi geniş tarım arazilerinin çölleşmeyle birlikte tarım dışı kalma riski altında olduğunu söyleyen DEM Parti Milletvekili Çiftyürek, Erçek ve Van Gölü'nü beseleyen tatlı su kaynaklarının da önemli ölçüde kuruduğuna dikkat çekti.

  • ü
  • 08 Kasım 2025
  • ü
  • Gündem

İklim krizinin şiddeti, su kaynaklarının kurumasıyla ölçülürken Türkiye’de 240 gölün 186’sı kurudu, 54 gölün de kuraklıkla karşı karşıya.

Söz konusu verilere su kaynakları araştırması üzerine düzenlediği raporla ulaşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Sinan Çiftyürek, 50-60 yıl içinde Türkiye’de çölleşmenin kapıda olduğunu söyledi.

MA‘ya konuşan Çitfyürek kalan 54 gölün kurumaya yüz tuttuğunu ifade ederek “Şu anda önünde bulunduğumuz Erçek Gölü, ‘Kuş Cenneti’ olarak anılıyor ve flamingolara yaşam alanı aynı zamanda. Ancak gördüğümüz gibi kuruma tehdidiyle karşı karşıya” dedi.

HAYVAN POPÜLASYONU YÜZDE 73 ORANINDA AZALDI

Krizin tür çeşitliliğini ve hayvan popülasyonunu olumsuz etkilediğini dile getiren Çiftyürek, kriz nedeniyle yabani hayvan popülasyonunda yüzde 73 oranında azalma olduğunu belirtti.

Aylarca sahada yaptıkları araştırmalar sonucu, yaşananların iklim değişimi değil; iklim krizi olduğunun bir kez daha gün yüzüne çıktığını dile getiren Çiftyürek, çölleşme alanlarının daha da yukarıya çıkarak Türkiye’yi kapsayacağına dair yapılan saha araştırmalarını buna örnek gösterdi.

TÜRKİYE ÇÖLLEŞİYOR

Çiftyürek, “30 derece kuzey ve 30 derece güney enlemleri, çöl iklimi alanıdır. Bilim insanları önümüzdeki 50 ya da 60 yıl civarında bu çöl ikliminin kuzeye doğru yani ‘Antalya, Çukurova, Urfa ve Mardin’e doğru yükselme durumu var’ diyor. Bu, önümüzdeki 50-60 yılda bizim sözünü ettiğimiz alanın çölleşme ihtimali var. Özellikle ‘Verimli Hilal’ olarak adlandırdığımız yerler, çölleşme ve kuraklaşmayla yüz yüzedir. Urfa’da obruklar oluştu. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) halkımızın kaderini değiştirecekti; fakat tarımın kaderini değiştirdi. Erken tuzlanma sonucu bu obruklar oluştu” ifadelerini kullandı.

‘SU KAYNAKLARI CİDDİ TEHDİT ALTINDA’

Küresel ısınmanın artmasıyla Cilo Buzulları’nın ermeye başladığını ifade eden Çiftyürek, “Hem Anadolu hem de bölgede tatlı su kaynakları çok ciddi bir tehdit altında. Mesela Erçek’e geldiğimiz yol üstünde bir köyde yaşayan çiftçi, karşı dağda bir göl olduğunu söyledi. Bu gölün suyunu kullanmışlar yıllarca. Ancak çiftçi o gölün kuruduğunu söylüyor. 8-9 bin alanda sulu tarım yapamadıklarını söylüyorlar. Eğer gerçekten tedbir alınmazsa iklim kriziyle memleket ciddi tehdit altında” diye konuştu.

Konya Ovası

‘AMİK VE KONYA OVALARI TARIM DIŞI KALABİLİR’

Hatay’da bulunan Amik Ovası, Konya Ovası gibi geniş tarım arazilerinin de çölleşme sonucu tarım dışı kalmayla karşı karşıya olduğunu ifade eden Çiftyürek, Dicle-Fırat’ı, Erçek ve Van Gölü’nü beseleyen tatlı su kaynaklarının önemli derecede kuruduğunu söyledi.

Mardin’de Gurs Şelalesi’nin kurduğunu, yüzey ve yeraltı sularının tükendiğini, artezyen kuyusu için daha önce 100-150 metrede suya ulaşılırken bu derinliğin artık 850 metreye çıktığını dile getiren Çiftyürek, şunları kaydetti:

İKLİM KRİZİ VE KAPİTALİZM

“Araştırmalara göre Afrika’dan önümüzdeki 30-40 yılda 216 milyon insanın iklim krizi nedeniyle iklim göçünü yaşayacakları ve kuzeye doğru gelecekleri kaydedildi. Bu da çok ciddi bir sosyal vaka manasına geliyor. Bunlar kapitalizmin doğa ve çevreye dönük olarak zihniyet olarak düşmanca yaklaşımıyla alakalıdır.

Bunun somut halini Diyadin ve İliç’teki maden ocaklarında gördük. Bu ocaklar sebebiyle Muş Ovası da ciddi risk altında. Kapitalizmin ‘kullan-at’ tüketim kültürü bu krizi besliyor. Yapay sulama ve toprağın tuzlanması meselesidir. Bu ciddi sonuçlara yer açıyor ve açmaya da devam edecek. 50-60 yıllık ömrü olan barajlar nedeniyle Urfa bölgesi önümüzdeki 30-40 yılda Konya gibi tarım dışı kalabilir.

MADEN OCAKLARI EN ÖNEMLİ ETKENLERDEN

Maden ocakları iklim ve çevre krizini tetikleyen bir başka etkendir. Maalesef Meclis’te çıkarılan yasayla şirketler, işverenler çok fazla bürokrasiye takılmadan Anadolu’nun bütün alanlarını maden ocaklarına dönüştürebilirler.

Devlet kasasında şöyle bir stratejik plan tutuyor, eğer Ege’de, Marmara’da ya da İç Anadolu’da ciddi kuraklık tehdidi olursa Dicle ve Fırat suyunu buralara taşımayı planlamış. Bu çok riskli bir projedir. Fırat ve Dicle nehirleri sadece buradaki halkların değil, Irak ve Suriye’deki milyonlarca insana da gidiyor” diye ifade etti.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Krizin büyük felaketlere yol açmaması için gerekli adımların atılmasını isteyen Çiftyürek, doğayı tahrip eden madenciliğin, fosil yakıt, plastik maddelerin kullanımın durdurulması, ağaçlandırma çalışmasının yapılması gerektiğini söyledi.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER