 
                    
                    
                    Cumhur İttifakı uzun süredir “sarsılmaz birliktelik” olarak sunuluyordu. Oysa son haftalarda yaşanan gelişmeler, ittifaktaki çatlakların artık saklanamayacak kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Yeni çözüm sürecinde ayak direyen iktidar partisi, Bahçeli’nin 29 Ekim resepsiyonuna katılmaması, Kuzey Kıbrıs seçimleriyle ilgili açıklamaları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna karşıt tutumu, ittifakta görünür bir kopuşun habercisi oldu.
Devlet Bahçeli, KKTC seçimleriyle ilgili “Türkiye’nin kardeşlik hukukuna zarar veren dış etkiler” uyarısında bulundu, seçim sonuçlarının tanınmamasını istedi, ilhak talebinde bulundu. Bu kadar üst perden çıkışa rağmen Erdoğan ise tam tersini savundu: “Türkiye, KKTC’nin iradesinin sonuna kadar arkasındadır.”
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Bu çelişkili mesajlar, Cumhur İttifakı’nın koordinasyonunun fiilen koptuğunu ve liderler arasındaki gerilimin yükseldiğini ortaya koymuştu.
Bir de 29 Ekim resepsiyonu var. Devlet Bahçeli resepsiyona katılmadı, MHP çok düşük düzeyde temsil edildi, “Meclis Başkanvekili” sıfatıyla Celal Adan üzerinden.
AKP’li Şamil Tayyar, Bahçeli’nin resepsiyona katılmamasını “sessiz külliye boykotu” olarak nitelendirdi.
Tayyar, ittifaktaki birikmiş enerjinin kademeli boşaltılması gerektiğini vurguladı, yoksa “daha büyük yıkım” olacağı uyarısını da ihmal etmedi.
Bu sözler, ittifaktaki krizin sadece gözle görülen bir problem olmadığını, stratejik bir çatışma alanına dönüştüğünü ortaya koydu. Bununla da yetinmedi Tayyar, MHP’deki rahatsızlığı açık açık dillendirdi: “Devlet Bey’in de MHP yönetiminin de keyfini kaçıran Kıbrıs’tan çözüm sürecine, atamalardan İstanbul soruşturmalarına kadar olaylar dizisi hayli kabarık. Devlet nizamına uymayan bir paralel yapının oluştuğunu ve siyasetin rotasını belirlediğini düşünüyorlar.”
Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik casusluk ve yolsuzluk soruşturmaları, Can Holding dosyası ve iş dünyasına yönelik diğer operasyonlar, AKP ve MHP arasındaki gerilimi artırıyor. MHP kanadına göre, bu süreçler parti onayı olmadan yürütülüyor ve yargı ile emniyet içindeki bazı unsurlar ittifak dışı ajandalarla hareket ediyor.
Devletin güç odakları arasında süren “sessiz savaş”, MHP’nin Saray’daki “sessiz boykotu” ile birleşince Cumhur İttifakı’ndaki çatlağın artık gizlenemeyecek boyutta olduğu anlaşılıyor.
Peki, ittifaktaki çatlak önüne geçilemeyecek şekilde büyürse ve işler kopma noktasına gelirse ne olur? En sakin senaryoda bile ittifakın dağılmasının büyük bir kriz yaratacağını öngörmek mümkün.
Yeni çözüm süreci için geçmişini tümüyle ortaya koyan ve “bu bir devlet projesidir” diyen Devlet Bahçeli,
acaba o “devlet”in desteğini alırsa ne olur?
Bugüne kadar devletin yanında duran Bahçeli, artık öyle bir döneme giriyor ki belki de devlet, onun kapısında duracak.
Ve o an geldiğinde, Cumhur İttifakı’nın çatlağı artık sadece bir siyasi ayrılık değil, Türkiye’nin güç dengelerini yeniden şekillendiren bir kırılma olabilir.
Güç dengesi ‘devletten’ yana…
 Velev'i                                
                                        Google Haberler üzerinden takip edin
                                Velev'i                                
                                        Google Haberler üzerinden takip edin
                            