Bir patlama, bir adam, bir ülkenin kalbinde açılan yara. Refik El Hariri suikastı, yalnız bir cinayet değil; Ortadoğu’nun dengelerini yerinden oynatan siyasi bir kırılmaydı.
Refik El Hariri suikastı (İng. Rafik Hariri Assassination; Alm. Attentat auf Rafik Hariri; Fra. Assassinat de Rafic Hariri), 14 Şubat 2005’te Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleşen ve ülkenin eski başbakanı Refik Bahaddin el-Hariri’nin ölümüne yol açan bombalı saldırıdır.
Hariri’nin konvoyu Beyrut sahil yolunda, St. George Oteli yakınlarında ilerlerken, yaklaşık 1 ton patlayıcı yüklü bir araç infilak etti. Patlama, Hariri’nin yanı sıra 21 kişinin ölümüne, 200’ün üzerinde kişinin yaralanmasına neden oldu. Saldırı sonrası Suriye rejimine yönelik suçlamalar gündeme gelse de, 2010’da oğlu Saad Hariri, “Suriye’yi doğrudan suçlamakta hata edildiğini” ifade etti.
Bu saldırı, Lübnan siyasetinde ve bölge dengelerinde bir dönüm noktası sayılır. Çünkü Hariri yalnız bir siyasetçi değil, Lübnan’ın savaş sonrası yeniden yapılanmasının simgesiydi.
Hariri, 1990’larda Lübnan İç Savaşı’nın ardından ülkeyi yeniden inşa eden iş insanı-siyasetçiydi. Suikast, bu yeniden inşa sürecinin sembolik kalbine yapılmıştı.
Olayın ardından parmaklar hızla Suriye rejimine çevrildi. Zira o dönem Lübnan’da hâlâ güçlü bir Suriye varlığı bulunuyordu ve Hariri, Suriye’nin müdahalelerine karşı giderek daha eleştirel bir tutum sergiliyordu.
Birleşmiş Milletler tarafından kurulan Lübnan Özel Mahkemesi (Special Tribunal for Lebanon) uzun yıllar süren bir soruşturma yürüttü. 2020’de sonuçlanan davada, Hizbullah üyesi olduğu iddia edilen Salim Ayyash gıyabında suçlu bulundu. Ancak mahkeme, doğrudan Suriye veya Hizbullah liderliğinin emir verdiğine dair kesin delil bulamadı.
Suikast, Lübnan’da “Sedir Devrimi” olarak anılan büyük halk hareketini tetikledi. Bu protestolar sonucunda, Suriye 29 yıl sonra Lübnan’dan askerlerini çekmek zorunda kaldı.
Yani patlama yalnız bir ölümü değil, bir işgalin sonunu da başlattı.
► Refik El Hariri kimdi?
1944 doğumlu bir iş insanı ve siyasetçiydi. Suudi Arabistan’da kazandığı servetle Lübnan’a dönmüş, ülkenin savaş sonrası yeniden yapılanmasında kilit rol oynamıştı. 1992–2004 arasında beş kez başbakanlık yaptı.
► Suikastın arkasında kim var?
Resmî olarak yalnız bir Hizbullah mensubu mahkûm edildi, ancak Suriye istihbaratının doğrudan dahli hiçbir zaman kanıtlanamadı. Lübnan’da hâlâ “gerçeğin gömülü olduğu” inancı yaygındır.
► Neden 14 Şubat?
O tarih tesadüf değildir. Beyrut’un en işlek noktalarından birinde düzenlenen saldırı, hem sembolik hem medyatik bir mesajdı: “Hiç kimse dokunulmaz değildir.”
► Saldırı Lübnan’ı nasıl değiştirdi?
Kısa vadede Suriye’nin çekilmesine yol açtı, ancak uzun vadede ülkeyi daha kırılgan hale getirdi. Siyasi kutuplaşma derinleşti, mezhepsel dengeler yeniden sarsıldı.
► Bugün hâlâ etkisi sürüyor mu?
Evet. Hariri suikastı, Lübnan’ın her siyasi krizinde yeniden hatırlanır. Çünkü ülke hâlâ o patlamanın yankısından kurtulamamıştır: ekonomi çökmüş, siyaset donmuş, adalet gecikmiştir.
Belgesellerde: Killing Lebanon (2005) ve The Man Who Built Beirut gibi yapımlar, olayın politik ve kişisel boyutlarını işler.
Edebiyatta: Arap yazar Elias Khoury ve Amin Maalouf’un romanları, Lübnan’ın travmatik hafızasında Hariri suikastının yankılarını metaforik biçimde yansıtır.
Gazetecilikte: Suikast, modern Ortadoğu tarihinin en çok araştırılan siyasi cinayetlerinden biri olarak yüzlerce kitap ve rapora konu olmuştur.
Refik El Hariri suikastı, Ortadoğu’nun “sessiz patlamalar” tarihine kazınmış bir olaydır.
Bir yanda modernleşme ve ulusal egemenlik arzusu, diğer yanda dış müdahaleler ve iç bölünmeler… Hariri’nin ölümü, Lübnan’ın kaderini değiştirdi ama yarasını kapatamadı.
Bugün Beyrut’ta hâlâ o patlamanın yankısı duyulur—yalnızca ses olarak değil, adaletin hâlâ bulunamayan tonu olarak.
► ENVER SEDAT SUİKASTI
► SHINZO ABE SUİKASTI
► MALCOLM X SUİKASTI
► MAHATMA GANDHI SUİKASTI
► JULIUS CAESAR SUİKASTI