Japonya’nın en köklü sinema etkinliği olan Tokyo International Film Festival (Tokyo Uluslararası Film Festivali, TIFF) 27 Ekim’de başlıyor.
Variety haberine göre festival, bu yıl 5 Kasım’a kadar sürecek ve 30’un üzerinde ülkeden 200’ü aşkın filmi ağırlayacak. Açılış filmi Junji Sakamoto’nun Climbing for Life, kapanış filmi ise Chloé Zhao’nun Shakespeare uyarlaması Hamnet olacak.
Uluslararası yarışma jürisinin başkanlığını, eski Berlin Film Festivali sanat direktörü Carlo Chatrian üstleniyor.
The Hollywood Reporter analizine göre Chatrian’ın gelişi, festivalin küratöryel çizgisini güçlendiriyor. Jüride Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul, Polonyalı yapımcı Ewa Puszczyńska ve Japon oyuncu Yu Aoi de yer alıyor.
Programda Radu Jude’nin Sleep Has Her House (Uykunun Bir Evi Var), Çin’den Yang Lina’nın Big World (Büyük Dünya), Portekiz’den Sergio Graciano’nun The Englishman’s Papers (İngiliz’in Evrakları) ve Japonya’dan Yoji Yamada’nın Tokyo Taxi (Tokyo Taksisi) gibi yapımlar öne çıkıyor. Eleştirmenlere göre TIFF 2025, “Japon sinemasının uluslararası açılımını yeniden tanımlayacak” bir seçkiyle geliyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
TIFF 2025, “küresel sinema” ile Japon sinemasının iç dinamikleri arasında bir köprü kurma niyetinde. Jüri başkanının küratöryel geçmişi, festivalin yalnızca gösterim değil aynı zamanda sinema politikası ve kültürel diplomasi anlamında da etkinliğini artıyor. Ayrıca yarışma bölümünde henüz Japonya’da gösterilmeyen veya uluslararası premiyeri yapılmamış yapımların ağırlıklı olması, “yeni sesler” ve “keşif” iddiasını destekliyor
Türkiye’den henüz resmi duyuruda öne çıkan bir film yarışma bölümünde yer almasa da, festivalin “Nippon Cinema Now” gibi yerel‐uluslararası kapsamlı bölümleri ve genç filmci atölyeleri sayesinde Türk sinemacıları için potansiyel bir görünürlük alanı oluşturuyor. Bu tür etkinliklerde bir “uluslararası çıkış” için alt yapı hazırlamak anlamlı hale geliyor.
Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde Türk sinemasının en büyük başarısı, 2017 yılında Semih Kaplanoğlu’nun Grain (Buğday) filmiyle geldi. Yönetmen, İngilizce çektiği bu yapımla “Tokyo Grand Prix” ödülünü kazanarak festival tarihinde Türkiye’ye ilk büyük ödülü kazandırdı. Bilimkurgu estetiğiyle mistik temaları harmanlayan film, insanlık ile doğa arasındaki kırılgan bağı işleyen anlatımıyla yalnızca jüriyi değil, Japon eleştirmenleri de derinden etkiledi. Kaplanoğlu’nun başarısı, Türk sinemasının spiritüel damarını uluslararası ölçekte yeniden görünür kıldı ve Asya sinema çevrelerinde Türkiye’ye duyulan ilgiyi artırdı.
Bundan birkaç yıl önce, 2014’te Reha Erdem’in Şarkı Söyleyen Kadınlar (Singing Women) filmi festivalin “World Focus” bölümünde gösterilmiş, özellikle sinematografisiyle övgü almıştı. Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da (Once Upon a Time in Anatolia) filmi ise 2011 seçkisinde “Japonya’nın en çok konuşulan yabancı filmi” olarak özel gösterimle yer almış; festivalin ardından Japonya’da ticari gösterime giren nadir Türk yapımlarından biri olmuştu.