Ruth Ware’in çok satan romanı Netflix filmi oldu: ‘The Woman in Cabin 10’

2016 yılında yayımlandığında dünya çapında büyük ilgi gören Ruth Ware imzalı The Woman in Cabin 10 (10 Numaralı Kamara’daki Kadın) romanı, bu yıl Netflix tarafından sinemaya uyarlandı.

Entertainment Weekly’nin haberine göre film, orijinal hikâyeyi temel alırken önemli dramatik değişiklikler içeriyor.

Filmde olaylar, ‘romandaki gazeteci Lo Blacklock karakterinin gözünden değil, daha genç bir teknoloji girişimcisinin bakış açısından aktarılıyor. Yönetmen Susanne Bier, bu değişikliği “hikâyeyi çağın iletişim hızına yaklaştırmak” amacıyla yaptıklarını belirtiyor. Ayrıca orijinal metindeki Kuzey Denizi yolculuğu sahneleri, filmde Norveç fiyortlarına taşınmış durumda.

Ruth Ware, uyarlamaya ilişkin olarak The Guardian’a yaptığı açıklamada “Hikâyenin özünü koruduklarını ama yeni karakterlerle farklı bir ruh yakalandığını” söyledi. Eleştirmenler, eserin atmosferik gerilimini koruduğunu, ancak final sahnesinin “daha açıklayıcı” hâle getirildiğini vurguluyor.

Film, 25 Ekim 2025’te Netflix’te gösterime girecek. Başrollerde Florence Pugh ve Richard Madden yer alıyor. Psikolojik gerilim türündeki bu yapım, Ruth Ware’in eserlerinin sinemaya uyarlanma sürecinde yeni bir dönemin de habercisi olarak görülüyor.

The Woman in Cabin 10 nedir?

The Woman in Cabin 10 (10 Numaralı Kamara’daki Kadın), İngiliz yazar Ruth Ware tarafından kaleme alınan bir psikolojik gerilim romanıdır. 2016’da yayımlanan eser, lüks bir gemi yolculuğu sırasında gizemli bir kaybolma olayını anlatır. Gazeteci Lo Blacklock’un tanık olduğu bir “cinayet”in ardından kimseye inandıramadığı hikâyesi, romanın merkezini oluşturur. Kapalı mekân atmosferi, sınırlı karakter kadrosu ve artan paranoya hissiyle Agatha Christie geleneğine selam durur.

En Çok Beğenilen Roman Uyarlamaları

Sinema tarihinde bazı romanlar yalnızca okunmakla kalmadı; beyazperdede yeniden doğarak edebiyatla sinema arasında köprü kurdu. İşte izleyicilerin ve eleştirmenlerin en çok beğendiği on roman uyarlaması:

1. To Kill a Mockingbird (Bülbülü Öldürmek, 1962) – Harper Lee’nin Amerikan Güneyi’ndeki ırkçılık üzerine klasiği, Gregory Peck’in unutulmaz performansıyla adaletin vicdani sınırlarını beyazperdeye taşıdı.
2. The Godfather (Baba, 1972) – Mario Puzo’nun mafya destanı, Francis Ford Coppola’nın yönetiminde aile, iktidar ve sadakat temalarıyla sinema tarihinin zirvesine yerleşti.
3. One Flew Over the Cuckoo’s Nest (Guguk Kuşu, 1975) – Ken Kesey’nin psikiyatri kurumu alegorisi, Milos Forman’ın yorumuyla bireyin sisteme karşı direnişini simgeleştirdi.
4. The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi, 2001–2003) – J. R. R. Tolkien’in epik dünyası, Peter Jackson’ın görsel vizyonuyla bir üçlemeye dönüştü; fantastik sinemanın çehresini değiştirdi.
5. Pride and Prejudice (Aşk ve Gurur, 2005) – Jane Austen’ın incelikli toplumsal gözlemleri, Joe Wright’ın zarif anlatımıyla çağdaş bir romantizm dersi hâline geldi.
6. The Silence of the Lambs (Kuzuların Sessizliği, 1991) – Thomas Harris’in romanı, Hannibal Lecter karakteriyle psikolojik gerilim türünü yeniden tanımladı.
7. The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli, 1994) – Stephen King’in kısa öyküsünden uyarlanan film, umut ve dostluk üzerine modern bir efsane olarak sinema tarihine geçti.
8. Gone Girl (Kayıp Kız, 2014) – Gillian Flynn’in romanından uyarlanan film, medya manipülasyonu ve evlilikteki maskeleri soğukkanlı bir atmosferle anlattı.
9. The Remains of the Day (Günden Kalanlar, 1993) – Kazuo Ishiguro’nun romanı, Anthony Hopkins ve Emma Thompson’ın sade oyunculuğuyla pişmanlık ve sessiz bağlılık üzerine bir başyapıta dönüştü.
10. The English Patient (İngiliz Hasta, 1996) – Michael Ondaatje’nin şiirsel dili, Anthony Minghella’nın sinematografisinde tarih, tutku ve savaşın kesişiminde yeniden hayat buldu.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin