12 Eylül günü TSKnın ülke yönetime el koymasının ardından Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren başkanlığında Milli Güvenli Konseyi üyeleri Anıtkabir'i ziyaret etti.
Evet, sayın okurlar, bu yazıyı 12 Eylül faciasının 45. senesinde kaleme alıyorum.
Diyebilirsiniz ki, ne var bunda her korkunç olayın mutlaka bir bilmem kaçıncı yıldönümü gelir, evet, ikinci dünya savaşının da çıkışının yıldönümü vardır.
Ancak, 12 Eylül faciasının 45. yıldönümü sadece sıradan bir yıldönümü değil çünkü bu facianın ürettiği tüm hukuk sistemi hâlâ olduğu gibi ayakta.
Masamda Türkiye Anayasası var, açıp bakıyorum, kabul tarihi 18 Ekim 1982 yazıyor, hiç lafı dolandırmıyorum, Kenan Evren ve şürekâsının hazırladığı, hazırlattığı bu Anayasanın en üst hukuk normu olduğu bir ülkenin vatandaşı olmaktan çok büyük bir keyif almıyorum.
Birileri bu Kenan Evren ve şürekası Anayasasının defalarca değiştiğini, artık bir Kenan Evren Anayasasından bahsedilemeyeceğini iddia ediyorlar ama ben bu iddiaya asla katılamıyorum, bu çok kötü Anayasanın anti-hukuk ve anti- demokrasi ruhu var ve yapılan o rötuşlarla o ruh değişmiyor, estetik müdahalelerle Frankeştayn’den bir Brad Pitt yaratamayacağınız gibi.
Takıntılı birileri de “yetmez ama evet” referandumuna kafayı takıyorlar, bu referandum yapılmasa ve evet çıkmasa idi Kenan Evren ve şürekâsının bu Anayasaya koydukları ve kendilerini yaşadıkları müddetçe güvenceye alan geçici 15. Madde değişmemiş olacak idi, bu maddenin de varlığı bile, başka çok sayıda ayıp yanında büyük bir ayıp idi.
Bu maddenin Anayasada varlığı günlük demokrasi ve hukuk devletinin işleyişi için bir tehdit değildi ama hayatta, demokrasi ve hukuk devleti süreçlerinde semboller de çok önemlidir.
Referandum tarihinde Kenan Evren ve şürekası çok yaşlanmışlardı ama yine de sembolik anlamda hayatta olanlar yargılandılar, zaten amaç o yaşlara gelmiş eski paşaları hapse atmak değildi ama dokunulmaz olamayacaklarını göstermekti, bu durumdan bugün de birilerinin mutlaka ders çıkarması gerekebilir.
Bir ders çıkarması gereken kesim de bu referanduma kafayı takıp bugün yaşanan tüm olumsuzluklardan bu referandumda yetmez ama evet oyu kullananları sorumlu tutanlardır, Allah akıl fikir versin demekten başka elimden başka bir şey gelmiyor Valla.
Evet, çok kötü bir Anayasa ile yönetiliyoruz ve bu Anayasayı madde bazında değiştirmek yetmez, sil baştan yepyeni bir anayasa yapmak şart.
Ancak, şunu da söylemeden yapamıyorum, bu yepyeni Anayasanın yapımında Cumhur ittifakı partileri baş rolde olacaklar ise bu Anayasaya bile dokunulmamasını isteyecek kadar geri bir pozisyon alabilirim.
Yeni bir Anayasa şart, birilerinin tepkisini çekme pahasına şunu da söylemek zorundayım, bu yepyeni bir anayasa yapma sürecinde değiştirilmesi söz konusu olamayacak ilk dört maddenin de mutlaka elden geçirilmesi gerekiyor.
Bu ilk dört maddeye bakarken önerim, tavsiyem 1961 Anayasasının ilk dört maddesi ile mukayeseli bir biçimde bakmalarıdır.
İkinci ve üçüncü maddelerde çok önemli değişiklikler vardır 1961 ve 1982 Anayasası arasında ve bu değişikliklerin neden yapıldığı da gerekçeli anayasalarda bile anlaşılmamaktadır.
Örneğin, 1961 Anayasasında devletin insan haklarına dayalı olduğu yazarken 1982’de bu ifade devletin insan haklarına saygılı olduğu biçiminde değiştirilmiştir, dayalı olmak ve saygılı olmak çok farklı şeylerdir, saygı iyidir ama aynı zamanda bir mesafe de içerir, benim düşünceme göre ise devlet insan haklarına saygılı, mesafeli değil dayalı olmalıdır.
Apartmanların taşıyıcı sütunları vardır, bu sütunlardan birini alt kata oto galeri açmak için keserseniz apartman çöker, devletin dayandığı insan hakları sütununu da keserseniz o devlet çökmelidir.
Devletin resmi dili konusunda da 1961 Anayasasına oranla çok tuhaf bir form benimsenmiştir 1982 Anayasasında, 1961’de çok net bir biçimde “Devletin resmi dili Türkçedir” yazarken, Kenan Evren Anayasasında “Devlet ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” İbaresi vardır, ilginç bir cümledir doğrusu “Dili Türkçedir.” cümlesi, gizli (???) özne kullanılmıştır bu konuda ayrı bir yazı yazmak istiyorum, bu nedenden daha detaya girmeyeceğim.
Bu ülke 12 Eylül Anayasası ile devam edemez.