AKIRA – Kıyamet Sonrası Bir Kehanet

Katsuhiro Otomo’nun aynı adlı mangasından uyarlanan, anime sinemasının dönüm noktası.


Akira Nedir?

Akira (アキラ; İngilizce, Almanca, Fransızca’da da aynı şekilde Akira), Katsuhiro Otomo’nun 1982–1990 yılları arasında yayımladığı manga serisinden uyarlanan 1988 tarihli anime filmidir. Japon animasyon tarihinin en önemli eserlerinden biri kabul edilen Akira, yalnızca görsel ihtişamıyla değil, politik ve felsefi göndermeleriyle de kültürel bir fenomen hâline gelmiştir.


Dünden Bugüne Akira

1982’de Weekly Young Magazine’de manga olarak doğan Akira, kısa sürede Japonya’nın en çok okunan bilimkurgu çizgi romanlarından biri oldu. 1988’de Katsuhiro Otomo’nun kendisi tarafından yönetilen sinema uyarlaması, devasa bütçesi (yaklaşık 10 milyon dolar) ve çığır açan animasyon teknikleriyle dünya çapında ses getirdi.
Film, 2019 yılında “Neo-Tokyo”da geçer. Gizli askerî deneyler sonucunda telekinetik güçler kazanan Tetsuo’nun kontrolden çıkışı, dostu Kaneda’nın onu durdurma çabalarıyla birleşir. Arka planda ise devlet otoritesi, gençlik isyanı, bilim ve etik tartışmaları yer alır.
Akira, Batı’da animeye duyulan ilgiyi artırmış, “Japon animasyonu”nun küresel yayılımında dönüm noktası olmuştur. Cyberpunk estetiğin sinemadaki en güçlü örneklerinden biridir.


Akira’nın Yapımı ve Sinemasal Yenilikleri

Akira (1988), Katsuhiro Otomo’nun kendi mangasından uyarladığı ilk uzun metraj filmidir. Tokyo Movie Shinsha tarafından üretilen film, Japonya animasyon tarihinde o güne dek görülmemiş büyüklükte bir bütçeyle hazırlanmış ve ülkenin dört bir yanından alanının en yetkin isimleri bir araya getirmiştir. Üretim süreci başladığında manga hâlâ dergide yayımlanıyor, cilt olarak da yalnızca dört kitabı çıkmış bulunuyordu. Bu nedenle film, mangayla aynı başlangıcı paylaşıp ikinci cildin ötesine geçtiğinde bambaşka bir kurguya yönelmiş, Otomo’nun özel olarak hazırladığı storyboard’larla kendine özgü bir sona ulaşmıştır.

Filmdeki mekanik tasarımların çoğu doğrudan Otomo’nun elinden çıkmıştır. Bununla birlikte, motorlu araçların çeşitliliğini yansıtmak üzere bazı katkılar da olmuştur: ikonik motosiklet sahnelerinin bir kısmını Morimoto Kōji tasarlamış, otomobillerin çizimlerini Tanaka Kiyomi üstlenmiş, Akira’nın tutulduğu kriyojenik kapsülün karmaşık iç aksamlarını ise Watanabe Takashi hazırlamıştır. Bu özenli üretim, filmin görsel dünyasına olağanüstü bir zenginlik kazandırmıştır.

Sinemanın en unutulmaz anlarından biri, filmin açılışında Joker çetesiyle karşılaşmada Kaneda’nın motosikletini yan kaydırarak ani fren yaptığı sahnedir. Bu sekans, yıllar boyunca farklı filmlerde ve animasyonlarda defalarca selamlanmış bir görsel imza hâline gelmiştir. Ayrıca motosikletlerin arkasında bırakılan ışık izleri, karmaşık beyin dalgalarının 3D bilgisayar grafikleriyle elle çizilmiş arka planların birleşiminde sunulması gibi yenilikçi görsel teknikler, animasyon tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Bir başka dikkat çekici yenilik de filmin seslendirme sürecinde görülür. Japon animasyonunda alışılagelmiş olan “afureko” (animasyon tamamlandıktan sonra ses kaydı yapılması) yöntemi yerine, Akira “presuko” tekniğini tercih etmiştir: Önce ses sanatçılarının performansları kaydedilmiş, ardından animasyon bu seslere uygun şekilde çizilmiştir. Bu yaklaşım, karakterlerin diyaloglarına ve beden diline daha doğal bir akış kazandırmış, filmin gerçekçiliğini artırmıştır.


Akira’nın Hikâyesi: Neo-Tokyo’nun Çöküşü

16 Temmuz 1988’de Kantō bölgesinde patlayan “yeni tip bomba”, Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcını simgeler. Aradan otuz bir yıl geçer. 2019’da, yıkıntılar üzerinde kurulan Neo-Tokyo, devlet otoritesine karşı gerilla hareketleriyle ordunun çatışmalarına sahne olmaktadır.

Genç asi Kaneda, arkadaşları Yamagata, Kai ve Tetsuo ile birlikte motosiklet sürüşleri ve çete kavgalarıyla geçen bir hayat yaşamaktadır. Ancak Tetsuo’nun, esrarengiz güçlere sahip mavi tenli bir çocuk olan Takashi’yle yaşadığı kaza her şeyi değiştirir. Ordu tarafından ele geçirilen Tetsuo, gizemli deneylerin parçası olur. Bu olay, Kaneda’nın da direnişçi bir kız olan Kei’yle tanışmasına vesile olur.

Kazada ortaya çıkan güçleriyle Tetsuo, halüsinasyonlar görmeye ve öfkesine kapılarak etrafına zarar vermeye başlar. Ordunun başındaki Albay, onu kontrol altına almak ve bir deney nesnesi olarak kullanmak ister. Kaneda ise Kei ve gerilla grubuyla birlikte laboratuvara sızarak Tetsuo’yu kurtarmaya çalışır; ancak Tetsuo, kendi yolunu seçer. “Numbers” adı verilen diğer deneklerden Akira’nın varlığını öğrenir ve kendi gücüyle laboratuvardan kaçar. Bu sırada Yamagata’yı öldürmesi, Kaneda’yı onunla hesaplaşmaya kararlı hâle getirir.

Ordu içinde iktidar mücadelesi büyür; Albay, yetkileri elinden alınmak üzereyken darbe yaparak Neo-Tokyo’da sıkıyönetim ilan eder. Tetsuo ise önüne çıkan her engeli aşarak Olimpiyat Stadyumu’nun altındaki gizli tesise ulaşır. Orada Akira’nın saklandığı kriyojenik kapsülü açtığında, karşısında parçalanmış bedenlerin bilimsel örneklerini bulur. Albay, bunların Akira’nın kalıntıları olduğunu söyler. Bu sırada Kaneda ile Tetsuo’nun karşı karşıya geldiği çatışmada, yörüngedeki “SOL” uydusundan yapılan lazer saldırısı Tetsuo’nun kolunu koparır; ama o kısa sürede yeniden toparlanır, hatta yörüngeye çıkarak uydunun kendisini yok eder.

Stadyuma geri dönen Tetsuo, güçlerini kontrol edemez hâle gelir. Bedeni, et ve metalin birleştiği devasa bir canavara dönüşür. Numbers’tan gelen uyarılara rağmen geri adım atmaz. Tam da bu sırada, Akira’nın kalıntıları ışık saçarak birleşir ve Akira yeniden belirir. Dev bir ışık küresi Neo-Tokyo’yu yutmaya başlar. Kaçışsız kalan Kaneda, Tetsuo’nun peşinden ışığın içine atılır. Orada Tetsuo’nun çocukluk anılarını ve Numbers’ın geçmişini görür. Numbers, Kaneda’ya Akira’nın gücünün artık başka insanlarda da uyanmaya başladığını söyler.

Sonunda Tetsuo, Akira ve Numbers’la birlikte yeni bir evrene taşınır. Kaneda ise Kei’nin seslenişiyle dünyaya geri döner. Işık küresi daralıp kaybolurken Neo-Tokyo enkaza dönüşür. Hayatta kalan Kaneda, Kei ve Kai, yıkıntılar arasından motosikletleriyle yeniden yola çıkar. Ufukta beliren ışık, felaketin ardından yeni bir başlangıcı simgeler. Kapanışta duyulan “Ben… Tetsuo…” sözleriyle birlikte, karanlıkta bir ışık doğar ve yeni galaksiler akmaya başlar.


Akira’nın Görsel Gerçekçiliği ve Animasyon Tekniği

Akira, Japon animasyon tarihinde benzeri görülmemiş bir prodüksiyon ölçeğiyle hayata geçirildi. Toplam 10 milyar yenlik bütçe, 1.300 kişilik ekip, 70 mm film baskıları, 150.000’den fazla sel animasyon karesi ve 327 ayrı renk ayarı ile dönemin zirvesini temsil eden bir yapım oldu.

Katsuhiro Otomo, mangada sergilediği olağanüstü desen gücü ve gerçekçi çizim anlayışını filmde de korumak istedi. Bu nedenle, sahnelerde hareketin ve duygunun en ince ayrıntısına kadar yansıtılması için Japonya’nın en yetkin çizerlerinden oluşan bir kadro kuruldu. Başta animasyon yönetmeni Nakamura Takashi, yardımcı yönetmen Morimoto Kōji ve ana kareleri üstlenen Kaneda Yoshinori, Fukushima Atsuko, Inoue Toshiyuki, Okiura Hiroyuki, Kigami Masashi gibi sanatçılar, sonraki yıllarda Japon animasyonunun temel taşlarını oluşturacak ustalar arasına katıldı.

Teknik açıdan da film çığır açıcıydı. Japon animasyonunda genellikle hareketi azaltmak için kullanılan “3 kare vuruşu” yerine, Akira’da “2 kare vuruşu” tercih edildi. Bu yöntem, daha akıcı hareketler sağladı; ancak bunun bedeli, çok daha fazla çizim yapmak zorunluluğuydu. Sonuçta film, özellikle insan bedeninin küçük jestleri ve yüz ifadelerinde olağanüstü bir gerçekçilik yakaladı.

Bu titizlik en çok karakterlerin ağız hareketlerinde fark edilir: Ortalama bir Japon animasyonunda ağız şekli üç varyasyonla sınırlıyken, Akira’da konuşma esnasında A’dan G’ye kadar yedi farklı ağız formu kullanıldı. Böylece dudak hareketleriyle replikler kusursuz biçimde senkronize edildi. Dahası, sahnelerde yalnızca başkarakterler değil, arka plandaki yan karakterler de sürekli hareket halindeydi. Bu yaklaşım, ekranı yaşayan bir evren hâline getirdi.

Gerçekçiliğe verilen önem, sinematografik bakış açısına da yansıdı. Otomo ve ekibi, çizimlerde geniş açı ve telefoto lens etkilerini simüle ederek adeta kamera ile çekilmiş izlenimi yarattılar. Bu sayede Akira, yalnızca bir animasyon değil, görsel olarak da sinema sanatının sınırlarını genişleten bir deneyim olarak kabul edildi.


Akira’nın Müziği: Gagaku’dan Gamelan’a

Filmin özgün müzikleri, Japonya’da deneysel topluluk Geinō Yamashirogumi tarafından bestelenip icra edildi. Gamelan, jegog ve kecak gibi Endonezya kökenli enstrüman ve vokal tekniklerini kullanan bu eserler, geleneksel film müziklerinin ötesine geçerek Akira’ya eşsiz bir atmosfer kazandırdı. Ortaya çıkan ses dünyası, yalnızca bir film müziği değil, başlı başına bağımsız bir sanat eseri olarak kabul edildi ve eleştirmenlerden yüksek övgü aldı.

Katsuhiro Otomo’ya, yapımın ilk aşamalarında, ünlü besteci ve elektronik müzik öncüsü Isao Tomita önerilmişti. Ancak 1980’lerin sonunda bilimkurgu ile sentezleyici kullanımının artık klişeleştiğini düşünen Otomo, farklı ve daha özgün bir yol arıyordu. Bu sırada bizzat dinleyicisi olduğu Geinō Yamashirogumi’nin etnik tınılarını filme uygun buldu. Tek sorun, grubun lideri Shoji Yamashiro’nun profesyonel bir müzisyen değil, öğretmenlik yapan bir amatör olmasıydı. İletişim adresini bulmak bile kolay olmadı; fakat sonunda Otomo doğrudan Yamashiro’ya ulaştı.

İlk başta yalnızca “iki parça” için yapılan teklif, filmin tüm sahnelerinin izletilmesiyle bambaşka bir boyut kazandı. Yamashiro, animasyonu ve storyboard’ları gördükten sonra projeye büyük ilgi duydu ve filmin tamamının müziklerini üstlenmeyi kabul etti. Böylece Akira, geleneksel Asya müziklerinin ritüelistik yoğunluğunu elektronik ve modern orkestral unsurlarla harmanlayan benzersiz bir müzikal kimliğe kavuştu.


Akira’nın Gösterim Serüveni

Akira, Japonya’da 16 Temmuz 1988’de ulusal ölçekte vizyona girdi. Yaklaşık 7,5 milyar yenlik gişe geliri elde etse de, basında sıkça yer alan “10 milyar yenlik dev bütçesi”ni karşılamaya yetmedi.

Yurt dışında film, Japonya gösteriminden yaklaşık bir buçuk yıl sonra, Aralık 1989’da Amerika Birleşik Devletleri’nde gösterime çıktı. O dönemde Japon animasyonu Batı’da henüz yaygın tanınırlık kazanmadığından, film yalnızca büyük şehirlerde sınırlı sayıda sinemada gösterildi. Box Office Mojo verilerine göre ABD gişesi yaklaşık 440 bin dolarda kaldı ve en yüksek sırada 19. oldu. Ancak resmi gösterimin sınırlı kalması, filmin etrafında bambaşka bir kültürel hareketlenmeyi tetikledi. Japonya’da piyasaya sürülen resmi video kasetler ve korsan kopyalar, gençler arasında elden ele dolaştı. Gayriresmî gösterimler ve kayıtların paylaşımları, Akira’yı kısa sürede bir kült fenomene dönüştürdü.

Bu grassroots popülariteyi gören dağıtımcı Streamline Pictures, Amerika’da resmi video sürümünü piyasaya sürerken orijinal sel animasyon kareleri ve üretim materyallerini özel hediyeler olarak ekledi. Bu strateji sayesinde video kaset satışları 100 bini aştı ve Akira, “Japanimation” teriminin Batı’da yerleşmesine öncülük eden bir mihenk taşı hâline geldi. 1991’de genişletilmiş bir vizyonla ABD genelinde yeniden gösterildi.

2001’de Pioneer Entertainment, 1 milyon dolarlık bütçeyle dijital restorasyon yaptı. Yeniden vizyona giren film, yalnızca bir haftada 22 bin dolar gelir elde etti. Bu sürüm, yeni kuşak izleyicilerin Akira’yla buluşmasına aracılık etti.

2020’de, filmin 4K remaster ve IMAX versiyonu Japonya’da vizyona girdi. 3 Nisan’da 36 IMAX salonunda başlayan gösterimler, 5 Haziran’dan itibaren normal sinemalara yayıldı. Aynı yıl 4 Aralık’ta, Dolby Vision HDR formatıyla 7 farklı Dolby Cinema salonunda yeniden gösterime sunuldu. Böylece Akira, aradan geçen on yıllara rağmen hâlâ izleyiciyle buluşmaya devam eden, zamansız bir eser olduğunu kanıtladı.


Akira’nın Küresel Etkisi ve Eleştiriler

Akira, yalnızca Japonya’da değil, tüm dünyada animeye duyulan ilgiyi ateşleyen bir dönüm noktası oldu. Japon animasyonunun küresel ölçekte tanınmasına öncülük eden eser, aradan otuz yılı aşkın süre geçmesine rağmen hâlâ sadık bir hayran kitlesine sahiptir.

Disney çizgi filmlerinin temsil ettiği “çocuklara yönelik, karikatürize” estetikten tamamen farklı olarak; gerçekçi oranlara sahip karakterleri, çürümüş gelecek şehirlerinin titiz betimlemeleri, bilimkurguya dayalı büyük ölçekli anlatısı ve şiddet ile grotesk öğeleri barındıran aksiyonu ile Batı seyircisini derinden etkilemiştir. Bu farklılık, “Japanimation” teriminin doğmasına yol açarak Japon animasyonunun dünya çapındaki algısını kökten değiştirmiştir.

Akira’nın etkisi yalnızca eleştirmenlerle sınırlı kalmadı, Batı popüler kültürünün pek çok eserine doğrudan yansıdı. The Matrix (1999), insan-makine mücadelesi ve gerçekliğin çöküşü temalarını Akira’nın görsel ve felsefi mirasıyla kurdu. Stranger Things (2016–) dizisindeki çocuk denekler, telekinetik güçler ve laboratuvar atmosferi, Tetsuo ile Numbers arasındaki sahnelerle benzerlik taşır. Christopher Nolan’ın Inception (2010) filminde de Akira’nın rüya-gerçeklik çatışmasının izleri görülür.

Uluslararası basında ve sinema çevrelerinde Akira, sık sık en iyi yapımlar arasında anılmıştır:

İngiliz film sitelerinin seçtiği “Dünya Anime Filmleri” listesinde 5. sırada,

The Hollywood Reporter’ın “Yetişkinler İçin En İyi Animasyon Filmleri” listesinde 4. sırada,

ABD merkezli listelerde “En İyi 20 Distopya Filmi” arasında 3. sırada yer almıştır.

Ayrıca Steven Jay Schneider’in hazırladığı “Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken 1001 Film” kitabında da Akira kendine yer bulmuştur.

Japonya’da ise 2007’de düzenlenen “Japonya’nın Medya Sanatları 100 Seçkisi” oylamasında animasyon kategorisinde 13. sırada seçilmiştir.

Bu değerlendirmeler, Akira’nın yalnızca bir anime değil, aynı zamanda bilimkurgu sinemasının evrensel klasiklerinden biri olarak kabul edildiğini ortaya koymaktadır.


Akira neden anime tarihinde bu kadar önemlidir?
Çünkü hem teknik hem tematik olarak sınırları zorlamıştır. 160.000’den fazla animasyon karesiyle yapılan film, Japon animasyon endüstrisinin görsel açıdan zirvesi kabul edilir.


Manga ile anime arasında fark var mıdır?
Evet. Manga, çok daha geniş bir hikâyeye sahiptir ve 6 cilt sürer. Film ise yaklaşık iki saatlik sürede bu hikâyeyi yoğunlaştırır; bazı karakterler ve yan olaylar dışarıda bırakılmıştır.


Akira’nın ana temaları nelerdir?
Devlet otoritesi, gençlik isyanı, bilimsel deneylerin sınırları, insanın Tanrıcılık arzusu ve nükleer korku. Tüm bunlar cyberpunk estetiği içinde işlenmiştir.


Batı sinemasını nasıl etkilemiştir?
The Matrix (1999), Inception (2010) ve Stranger Things gibi birçok yapımda Akira’nın estetiği, özellikle de telekinetik güçler ve laboratuvar sahneleri etkisini göstermiştir.


Akira’nın Japon toplumuna özgü göndermeleri var mıdır?
Evet. Film, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan atom felaketinin ardından Japonya’da gelişen nükleer travmayı ve devlet-birey çatışmasını simgesel biçimde işler. Neo-Tokyo’nun yıkımı, Hiroşima ve Nagazaki’nin modern bir alegorisi olarak yorumlanır.


Popüler Kültürde Akira

Sinemada: Akira’nın görsel dili, Hollywood’un bilimkurgu filmlerinde defalarca esin kaynağı olmuştur.

Müzikte: Kanye West’in “Stronger” klibinde Akira’ya açık göndermeler vardır.

Moda ve tasarımda: Neo-Tokyo estetiği, sokak modasına ve tasarım trendlerine ilham vermiştir.

Oyunlarda: Cyberpunk 2077 başta olmak üzere pek çok oyunun atmosferinde Akira’nın izleri bulunur.


Genel Değerlendirme

Akira, yalnızca bir anime değil, modern kültürün kolektif hafızasına kazınmış bir görsel ve düşünsel deneydir. 1980’lerin sonundaki kaygıları, bugün hâlâ geçerli olan sorularla birleştirmiş; hem Japonya’nın iç travmalarını hem de küresel bilimkurgu vizyonunu şekillendirmiştir.


Velev’den İlgili Maddeler

CYBERPUNK
YERALTI EDEBİYATI
MANGA KÜLTÜRÜ
ANİME ESTETİĞİ
ELFEN LIED