TEVELLÂ – Yüz Çevirmenin İzi

Birine yönelmek, gönül vermek ya da yüz çevirmek.


Tevellâ Nedir?

Tevellâ (Arapça kökenli; İngilizce: inclination, attachment; Almanca: Zuneigung, Hinwendung; Fransızca: inclination, attachement), Türkçede iki yönlü anlam taşır: Birine veya bir şeye meyletmek, yönelmek; bazen de yüz çevirmek, sırtını dönmek. Bu ikili anlam, sözcüğün hem sevgi ve bağlılık hem de reddediş ve uzaklaşma bağlamında kullanılmasına imkân tanır.


Dünden Bugüne Tevellâ

Klasik metinlerde tevellâ, genellikle sevgi ve bağlılık anlamında yer alır. Divan şiirinde sevgiliye tevellâ, yani yönelme ve gönül verme sıkça işlenmiştir. Tasavvuf literatüründe ise Allah’a yönelmek, yüzünü O’na çevirmek anlamında kullanılır.
Cumhuriyet dönemiyle birlikte sözcüğün kullanım sıklığı azalsa da, edebî metinlerde ve dini metinlerde yaşamaya devam etmiştir. Günümüzde “teveccüh” ile aynı kökten gelen tevellâ, daha çok “yönelmek” manasında edebi bir tat taşır.


Kur’an-ı Kerîm ve Hadislerde Tevellâ

Kur’an-ı Kerîm’de tevellâ kavramı, özellikle Allah’a yönelmek, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’e sevgi beslemek ve müminlerin birbirine bağlılığı üzerinden vurgulanır. Bu çerçevede pek çok âyet ve hadis, tevellânın imanla ilişkili bir tutum olduğunu ortaya koyar.

Bakara Sûresi’nde şöyle buyrulur:

“İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Müminlerin Allah’a olan sevgisi ise daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi!” (Bakara, 2/165)

Tevbe Sûresi’nde müminlere şu uyarı yapılır:

“Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşı inkârı seviyorlarsa, onları dost edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe, 9/23)

Şûrâ Sûresi’nde ise Peygamber’in risaletinin karşılığı olarak Ehl-i Beyt sevgisi gösterilir:

“De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum. İstediğim, ancak yakınlarıma, Ehl-i Beytime sevgidir.” (Şûrâ, 42/23)

Hadis literatüründe de Ehl-i Beyt sevgisi, imanla özdeşleştirilmiştir. Seyyid Haşim Bahrânî’nin nakline göre, Hz. Ali ve diğer imamlar hakkında Ehl-i Sünnet kaynaklı 95, Şiî kaynaklı 52 hadis bulunmaktadır. Fazıl b. Ruzbehan’ın ifadesiyle, Peygamber ve Ehl-i Beyt’ine tevellâ, onların düşmanlarına teberrâ göstermek tüm müminlere farz sayılmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Beni kendisinden daha çok sevmeyen kimse Allah’a iman etmiş değildir. Benim Ehl-i Beytimi kendi ailesinden daha çok sevmeyen kimse de iman etmiş değildir. Benim zatımı kendi zatından daha çok sevmeyen de Allah’a iman etmemiştir.” (İlel’uş Şerai, I, 140; Bihârü’l-Envâr, 27/86)

Hz. Ali ise şöyle demiştir:

“Her kim bizim dostlarımızdan mı, düşmanlarımızdan mı olduğunu öğrenmek isterse kalbini imtihan etsin: Eğer bizi sevenlere karşı sevgisi varsa bizim düşmanlarımızdan değildir. Eğer bizi sevenlere düşmanlık duyuyorsa, bizim dostlarımızdan değildir.” (Bihârü’l-Envâr, 27/53; Emâlî Müfid, 334; Emâlî Tûsî, 72)

İmam Cafer-i Sâdık’ın sözleri tevellâ ve teberrânın imanla ilişkisini keskin biçimde ortaya koyar:

“Bize layık olduğumuzdan aşağı bir nispet veren, bize yüz çevirenleri öven, bizimle bağını koparıp düşmanlarımızla dost olan, ya da bizi sevenlere düşmanlık eden kimse, gerçekten Kur’an’ı indiren Allah’ı inkâr etmiştir.” (Emâlî Sadûk, 111; Bihârü’l-Envâr, 27/52; Mişkâtü’l-Envâr, 84)

İmam Musa-i Kâzım da müminler arasındaki dayanışmanın şeytana karşı en güçlü darbe olduğunu vurgular:

“Mümin kardeşlerin birbirlerini ziyaret etmesinden şeytan için daha öldürücü bir şey yoktur. İki mümin bir araya gelip Allah’ı yâd eder, bizim faziletlerimizden söz ederlerse şeytan öyle bir acıya kapılır ki yüzü paramparça olur, ruhu feryat eder. Gökteki melekler ve cennetin hazinedarları onun feryadını hisseder, lanet ederler.” (Kuleynî, 2007: 188)

Bu örnekler, tevellânın yalnızca edebî bir kavram değil, İslâm düşüncesinde iman ve bağlılıkla doğrudan ilişkili bir temel ilke olduğunu göstermektedir.


Tevellâ ile teveccüh arasında fark var mıdır?
Evet. İkisi aynı kökten gelse de teveccüh daha çok ilgi ve yakınlık göstermek anlamındadır. Tevellâ ise hem yönelme hem de yüz çevirme gibi zıt anlamlara açıktır.


Tasavvufta tevellânın yeri nedir?
Sûfîler için tevellâ, kalbin Allah’a yönelmesidir. Dünyevi arzulardan yüz çevirip ilahi aşka yönelmek olarak yorumlanır.


Tevellâ neden ikili anlam taşır?
Çünkü kökeninde “yüz çevirmek” vardır. Yüzünü birine çevirmek bağlılığı, başkasına dönmek ise reddedişi işaret eder.


Modern dilde tevellâ nasıl kullanılır?
Daha çok edebî ve şiirsel bağlamlarda karşımıza çıkar. Günlük dilde yerini “yönelmek” veya “ilgilenmek” sözcükleri almıştır.


Siyasette tevellâ kavramı nasıl yer bulmuştur?
Tarihî metinlerde bir lidere, bir davaya “tevellâ etmek” ifadesi, sadakati anlatır. Tersinden, yüz çevirmek de muhalefeti ima eder.


Popüler Kültürde Tevellâ

Edebiyatta, özellikle klasik şiirde tevellâ kavramı sıkça işlenir. Modern edebiyatta ise eski kelimelere duyulan ilginin bir parçası olarak yer alır.
Müzikte, tasavvufî ilahilerde ve divan edebiyatından uyarlamalarda tevellâ sözcüğü duyulabilir.


Genel Değerlendirme

Tevellâ, yüzünü kime çevirdiğine göre hem bağlılık hem de uzaklaşma anlamı kazanan bir kelimedir. Hem tasavvufî hem dünyevî bağlamlarda insan ilişkilerinin yönelimlerini, kalbin istikametini ifade eder. Bugün gündelik dilde nadir rastlansa da, edebiyatın rafine kelimelerinden biri olarak hâlâ güçlü bir çağrışıma sahiptir.


Velev’den İlgili Maddeler

SABIR
TASAVVUF
ALLAH ECİR SABIR VERSİN
SEMAH
TECELLÂ