Ümit Özdağ hakim karşısında

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' suçlamasıyla yargılandığı dava 24 Aralık'a ertelendi.

  • ü
  • 10 Eylül 2025
  • ü
  • Gündem

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla yargılandığı dava 24 Aralık’a ertelendi.

Ümit Özdağ İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı.

Özdağ’ın açıklamaları şöyle:

‘ERDOĞAN’LA BENİM ARAMDA’

“AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, yani benim aramdaki bir dava konusu. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mersin’de AK Parti’nin il kongresinde bir konuşma yaptı ve bu konuşmada Cumhuriyetimizin kuruluş dönemini, Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemi “tek parti faşizmi” olarak nitelendirdi. Bu dönemde Türk kültürüne ve Türk tarihine ağır darbeler indirildiğinden bahsetti.

Ben de kendisine cevaben, ağır darbelerin kültüre, tarihe ve devlete kendi dönemindeki uygulamalarla olduğunu söyledim ve örneklerini verdim. Vermiş olduğum örneklerden çok daha ağırları, benden önce başka siyasetçiler tarafından ve çok daha ağır ifadelerle dile getirilmişti. Bunlarla ilgili hiçbir dava açıldığını duymadım.

Ama benimle ilgili hakaret davası önce re’sen, İstanbul Başsavcılığı tarafından açıldı. Konuşma Antalya’da olmuş olmasına rağmen, Türkiye Başsavcılığı olmadığına göre İstanbul Başsavcılığı böyle bir soruşturma açamaz esasen. Sonra bugünkü noktaya geldik. Savcı, vermiş olduğu mütalaada cezalandırılmamı istiyor, hakaret iddiasında ısrar ediyor.

‘BU, DEMOKRASİ DEĞİLDİR’

Avukatlarım da ben de son savunma için, yazılı savunma için süre istedik. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin ve Yargıtay’ın birçok emsal kararı var. Bunların hepsini tek tek ortaya koyacağız.

Ama bu bir hukuk süreci değil; bu, “düşman ceza hukuku” ile siyasetin yeniden yapılandırıldığı ve siyasi partilerin baskı altına alınmaya çalışıldığı bir süreç. Hani bir Millî Eğitim Bakanı zamanında şöyle söylemiş: “Okullar olmasaydı, Millî Eğitimi ne kadar iyi yönetirdim.” Sayın Erdoğan da anlaşılan konuya şu şekilde yaklaşıyor: “Siyasi partiler olmasaydı, muhalifler olmasaydı ne kadar iyi bir demokrasi olurdu.”

Kendisi her şeyi söylemekte özgür, en ağır ithamlarda bulunmakta serbest; ama muhalefetin kendisini eleştirmesi yasak kabul ediliyor. Bu demokrasi değildir. Bu hukuk devleti de değildir.

‘HUKUKTAN GERİYE KALAN NE VARSA…’

Ancak şunu da söylemiyorum: “Hukuk bitmiştir, hiçbir umudumuz kalmamıştır.” Hayır. Türkiye’de hukuk sistemi ağır baskı altındadır. Düşman ceza hukukunu büyük bir şiddetle uygulayan hukukçular olduğu gibi, anayasaya ve hukukun temel ilkelerine sadık olan birçok savcımız ve hakimimiz de vardır. Onların yüzü suyu hürmetine zaten bugün Türkiye’de hukuktan geriye kalan ne varsa, onla toplum bir ölçüde tatmin oluyor. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz.

Anayasa’nın 10. maddesinin, yani yasalar önünde herkesin, bütün yurttaşların gerçek eşitliğini talep ediyoruz. Biz, muhalefete mensup olan insanlar, seçmenler, bu ülkenin 2. sınıf vatandaşları, zencileri değiliz. 1950’li, 40’lı, 60’lı yıllarda Amerika’nın güney eyaletlerinde yaşayan zencilere beyaz ırkçıların uyguladığına benzer bir hukuk anlayışının bize uygulanmasını reddediyoruz.

Bunun milli birliğimizi sabote eden, devletin altını oyan bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Çünkü adalet mülkün temelidir. Devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı devlet dinsiz devlettir. Laiklik dinsizlik değildir. Ama adaletin olmaması bir devlette, o devleti dinsiz devlet yapar. Biz tekrar adaletin olduğu bir ülkenin mücadelesini vereceğiz ve veriyoruz.

Özdağ, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Soru: Yargılamanızdan bağımsız olarak son dönemde özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığında yaşanan olaylar, özellikle Gürsel Tekin’in ve heyetinin kayyum olarak atanması, devamında yaklaşık 5 bin polisle Cumhuriyet Halk Partisi’nin İl Başkanlığı binasına girişleri. Nasıl yorumluyorsunuz efendim, bir muhalefet genel başkanı olarak?

Şimdi bakın, bir süre önce bir avukat casusluk iddiasıyla tutuklandı ve casusluğunun kanıtı olarak bir masada çekilmiş fotoğraf ortaya sunuldu, iktidarı destekleyen basın organları tarafından. Bir masada kiminle yemek yerseniz yiyin, o sizin casusluk yaptığınız anlamına gelmez. Elinizde başka bir kanıt yoksa bir fotoğrafla kimseyi casus diye suçlayamazsınız. Ama o masanın ucunda oturan avukatı casuslukla suçlayıp, o masanın başında oturan ve o avukatı da masaya davet eden kişiyi kayyum olarak atıyorsanız ben size sorarım: “Ne yapıyorsunuz?” Evet, Gürsel Tekin’den bahsediyorum.

Avukat Bey’in casuslukla suçlandığı fotoğrafta avukatın ifadesi, “Beni Gürsel Tekin davet etti o masaya.” Evet. Buna Gürsel Tekin bir cevap vermedi. Gürsel Tekin’i buraya atayanlar da bir cevap vermedi. Nasıl bir oyun oynanıyor? Ki ben tabii, şunu Sayın Özgür Özel’e de ifade ettim: Hukuk mücadelesinde, anayasanın siyasi partilerin varlığını güvence altına alan maddelerinin savunulması noktasında Zafer Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanında olacaktır ve Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin iradesini destekleyecektir. Evet.

Soru: Duruşma sırasında siz ek süre istediniz ve mütalaayı eleştirdiniz. Avukatlarınız eleştirdi. Cumhurbaşkanlığı avukatı ise kişiliğinizi de gerekçe göstererek en üst seviyeden ceza almanızı istedi.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Doğrusu, Sayın avukatın aynı zamanda psikiyatrist olduğunu bilmiyordum. Hayırlı olsun. Evet. Evet. Başka bir sorunuz yoksa teşekkür ediyorum hepinize arkadaşlar. Sağ olun.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER