Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) çözüm süreci komisyonu üçüncü toplantısını yapıyor. Adı, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu olarak belirlenen komisyonun üçüncü toplantısında gruplardan öneriler alınacak. Meclis Başkanı Kurtulmuş, “Türkiye’nin tarihi dönemecinde demokratikleşme ile ilgili adımların konuşulması komisyonumuzun vazifesidir.” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlık ettiği toplantı saat 14.00’te başladı.
İYİ Parti’nin komisyona üye vermeme kararını hatırlatan Kurtulmuş, İYİ Parti’ye ayrılan üç üyeliğin AK Parti, CHP ve DEM Parti’ye verildiğini kaydetti.
Toplantıda önce gruplardan gündeme ilişkin öneriler alınacak. Komisyon başkanı Numan Kurtulmuş da kendi önerilerini üyeler ile paylaşacak.
Ayrıca milletvekilleri komisyonun dinlemesini istedikleri isimleri gündeme taşıyacak.
DEM Parti, Komisyon’a davet edilebilecek kurumlar önerdi: Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Özgürlükçü Hukukçular Derneği, İstanbul Barosu, Diyarbakır Barosu vasıtasıyla Bölge Baroları Heyeti, İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Barış İçin Toplumsal Girişim
CHP’nin komisyona sunduğu 29 maddelik Demokratikleşme Paketi şöyle:
1.TBMM’de tam yetkili bir “Toplumsal Barış, Adalet ve Demokratik Mutabakat Komisyonu”
2.Anayasayı askıya alan bir iktidarın varlığında anayasa yapılamaz
3.Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması
4.Toplumsal barışın inşası için ifade özgürlüğü
5.Kürt sorununun çözümü için demokratik siyaset
6.Kayyım uygulamasına son verilmesi ve güçlü bir yerel yönetim anlayışı
7.Siyaseti yargı aracılığıyla dizayn çabalarına son verilmesi, 19 Mart darbe girişimi kapsamında haksızca tutuklanmış olan tüm siyasetçi ve bürokratların derhal tahliyesi
8.Gezi davası başta olmak üzere toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik davalar nedeniyle cezaevinde tutulanların tahliyesi
9.Terörle Mücadele Kanununda hukuki belirlilik ilkesi
10.Güvenlik güçlerinin ve güvenlik bürokrasisinde çalışan sivil memurların özlük haklarının iyileştirilmesi
11.Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçu sorunu
12.Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun yeniden düzenlenmesi
13.Nefret söylemleri ve nefret suçlarının cezalandırılması
14.Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bağımsız bir yapıya kavuşturulması
15.İnsanlığa karşı suçlarla ve işkenceyle etkin mücadele
16.Otoriter yönetimlerden ithal edilen yasa tekliflerinin gündemden kalıcı olarak geri çekildiğinin açıklanması
17.Kadın ve çocuklara yönelik şiddete karşı etkin bir mücadele
18.Halkın haber alma hakkı önündeki bir engel olarak erişim engellemesi sorunu
19.Sansür yasasının yürürlükten kaldırılması
20.Basın özgürlüğü önündeki kurumsal ve yasal engellerin kaldırılması
21.Örgütlenme özgürlüğü önündeki kanun ve uygulamadan kaynaklı tüm engellerin kaldırılması
22.Adil, kapsayıcı, insan onuruna yaraşır bir infaz mevzuatı
23.Gizli tanık uygulamasının adil yargılanma hakkını ihlaline son verilmesi
24.Etkin pişmanlık kurumunun iftiracılığa dönüşmesine derhal son verilmesi
25.Savunma hakkına getirilen sınırlamalardan geri adım atılması
26.Cezaevleri İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarının önüne geçilmesi
27.Kanun hükmünde kararnamelerle görevlerinden ihraç edilenlerin durumunun yeniden hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi
28.Devletin inançlara karşı tarafsız olduğu bir düzenin hayata geçirilmesi
29.Siyasi soruşturmalarda başsavcılıkların yetki gaspının sonlandırılması
Komisyonda yer alan MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız şu paylaşımı yaptı:
Toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten adımlar atılırken yeni bir dil inşa etmek zorundayız. Cezanın amacı; toplumu suçtan korumaktır. Islahın amacı; hükümlü veya tutuklunun tekrar suç işlemesini önlemektir. Bu iki amaç birlikte değerlendirilerek makul bir sonuca varılır. İnfazın temel ilkelerini hatırlatmak gereği duydum. Bilindiği gibi; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken veya siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane,insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. Hükümlü ve tutuklu sayısının 420 Bin’i geçtiği bu günlerde Tutuklamayı tarif etmek istersek kısaca şunları söyleyebiliriz. Yargılama sürecinin sıhhati ve maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya çıkarılması için şüpheli veya sanığın hürriyetinin tedbir olarak kısıtlanmasıdır. Katalog suçlarda,kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin varlığı tutuklama nedenidir. Bazı Siyasi Partiler karşı çıkmış ancak yapılan yargı reformlarıyla tutuklamalara dikey itiraz yolu açılmıştır. Tutuklama ağır bir tedbir olsa da kural olarak masumiyet karinesini ortadan kaldırmaz. Tutuklamanın bir araç olduğu, geçiciliği ve orantılı olması izahtan varestedir. Özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili mevzuat ve uygulama temelinde bir çok reforma imza atılmış ancak daha yapacağımız işlerimiz var. İnfaz hukuku, ceza yargılamasının bittiği yerde başlar. Önümüzdeki günlerde en çok duyacağımız kelime infaz ve infaz hukuku olacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi yamalı bohçaya dönmüş infaz kanununu yeni baştan yapmalıyız . İnfaz sistemi içerisinde farklı mekanizmaların aynı şahıslar üzerinde uygulanması sistemi karmaşık hale getirmiş, güveni azaltmıştır. Bize düşen görev ; hem hakim, savcı, avukat gibi uygulayıcıların hem de hükümlerin anlayabileceği karmaşık olmayan, oldukça sade, anlaşılabilir cezanın ıslah edici fonksiyonlarını gözeten, infaz eşitliğini ve adaletini sağlayacak ve daha sonra da değiştirmeye ihtiyaç duyulmayacak bir infaz kanunu yapmak olmalıdır. 31 Temmuz 2023 tarihi ile ilgili düzenleme, uygulamada bir çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Suç tarihleri aynı olmasına rağmen gerek Yargıtay, gerek istinaf gerekse ilk derece mahkemelerinde farklı tarihlerde verilen kararlar sebebiyle suç tarihleri aynı olmasına rağmen anayasadaki eşitlik ilkesine de aykırı şekilde farklı infaz rejimlerinin uygulanmasına neden olmuştur. Büyük adaletsizlik yaşanmaktadır. İnfaz hukukunda temel amaç, hüküm giymiş suç faillerinin belirlenen ceza miktarına göre bir süre toplumdan uzaklaştırılması ve bu surette toplumun suç ve suçlulara karşı korunması, hükümlülerin yeniden suç işlemesinin engellenmesi, topluma kazandırılmalarının teşvik edilmesi ve kanunlara duyarlı hale gelmelerini sağlamaktır. Dünyanın birçok ülkesinde hükümlülerin mahkûm oldukları hapis cezalarının bir kısmı ceza infaz kurumlarında, kalan kısmı ise topluma uyum sağlamaları amacıyla ceza infaz kurumları dışında infaz edilmektedir. Şartlı tahliye ya da koşullu salıverilme olarak nitelendirilen bu müessese, ülkelerin ceza ve infaz politikalarına göre farklı koşul ve sürelerle uygulanmaktadır. Örneğin, İngiltere, Finlandiya, İtalya ve Polonya’da kural olarak hapis cezalarının yarısı ceza infaz kurumlannda infaz edilmekte iken, bu oran Belçika’da üçte bire kadar düşmektedir. Ülkemizde kural olarak hapis cezalarının yarısı, bazı suçlar bakımından ise üçte ikisi veya dörtte üçü ceza infaz kurumunda infaz edilmektedir. Bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıktır.