Fotoğrafın ‘Provoke’ öncüsü: Takuma Nakahira

Takuma Nakahira, yalnızca çektiği karelerle değil, fotoğrafın ne olduğunu ve ne olabileceğini sorgulayan radikal bakışıyla da hafızalarda kendisine yer edinmiş bir fotoğrafçıdır.

Fotoğraf: Takuma Nakahira

Japon fotoğrafının savaş sonrası dönemdeki en sarsıcı figürlerinden biri olan Takuma Nakahira, yalnızca çektiği karelerle değil, fotoğrafın ne olduğunu ve ne olabileceğini sorgulayan radikal bakışıyla da hafızalarda kendisine yer edinmiş bir fotoğrafçıdır.

Nakahira, 1938 yılında Tokyo’nun Shibuya bölgesinde doğdu. Profesyonel yaşamına bir fotoğrafçı olarak başlamadı.  Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi’nde İspanyolca eğitimi aldı ve sonrasında sanat yayıncılığına yöneldi. Onu fotoğraf dünyasına tanıtan işi, 1968’de kurucuları arasında yer aldığı Provoke dergisi oldu.

Japonya fotoğraf tarihini sarsan Provoke dergisi, sadece üç sayı yayımlamış olmasına rağmen toplumsal ve politik bağlamda bir başkaldırı meydana getirdi. Nitelik ve kompozisyon takıntısını reddetti ve deneysel, iç güdüsel ve karmaşık bir bakışı yüceltti. Provoke: Provocative Materials for Thought, modern Japon fotoğrafçılığına damga vuran bir yayın oldu.

Fotoğraf: Takuma Nakahira

Nakahira’nın Daidō Moriyama ve diğer kurucu üyelerle birlikte ortaya koyduğu are, bure, boke (grenli, sarsıntılı, bulanık) estetiği, görsel anlatıda doğruluk ve netlik arayışına karşı bir başkaldırıydı. Fotoğraf, artık bir belge değil; bir düşünce biçimi, bir isyan, bir sorgulama aracına dönüşüyordu.

1970 tarihli For a Language to Come, yalnızca Nakahira’nın tarihinde değil, 20. yüzyıl fotoğraf sanatının da kilometre taşlarından biri oldu. Bu kitapta, gerçekliği doğrudan yansıtmak yerine, onun yapısal katmanlarını deşifre eden bir bakış sunuldu. Nakahira, sadece gördüğünü değil, görmenin kendisini fotoğraflıyordu.

1973’te yayımladığı Why an Illustrated Botanical Dictionary? ile Nakahira, estetikten uzak, nesnel, neredeyse bilimsel bir görsel dile yöneldi. Artık duygu ve yorum değil; serinkanlılık, kayıt, sistematik tekrar ön plandaydı. Bu değişim, onun sanatsal dilini daha da derinleştirdi.

1971’de Paris Bienali’ne davet edildi. Nakahira, burada Circulation: Date, Place, Events adlı performatif projesini sundu.

Bir hafta boyunca şehirde dolaşıp anlık fotoğraflar çekti, bunları hızla baskıya alıp sergi alanına astı. Bu eylem, fotoğrafın sabit ve tamamlanmış bir ürün olmadığını; sürekli akan, dönüşen, yeniden yorumlanan bir süreç olduğunu göstermek içindi.

Fotoğraf: Takuma Nakahira

1977’de yaşadığı ciddi alkol zehirlenmesi sonucu hafızasını kaybeden Nakahira, tüm yaşamını, kimliğini ve geçmişini adeta sıfırladı.

Ancak tam da bu noktadan sonra, fotoğrafa yeni bir gözle yaklaştı. Belleğin yokluğunda, dünyanın her an kendini yeniden sunmasına alan açtı. O artık “kameraya dönüşen adam”dı. Her şey bir görüntüydü – geçmişin bağlamı olmaksızın.

1980’lerde ve 90’larda ürettiği A New GazeAdieu à X ve Kirikae serileri, onun hem estetik hem düşünsel bir dönüşüm yaşadığını gösterdi.

Artık yalnızca tek bir özneye odaklanmıyor, kompozisyonun parçalarını birlikte düşünüyordu.
Fotoğraflar, “bu”ndan çok, “bunun ve şu”nun ilişkisini yansıtıyordu.

Nakahira’nın eserleri bugün hâlâ çağdaş sanatçılar, fotoğrafçılar ve feminist sanatçılar için ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.

Görsel dilin sınırlarını zorlaması, “doğru” ve “belgesel” olanın dışında yeni ifade yolları açması, onun yalnızca bir fotoğrafçı değil, bir düşünür olarak da özel bir yerde konumlanmasını sağladı.

1 Eylül 2015’te aramızdan ayrıldığında ardında yüzlerce kare değil; yüzlerce soru bıraktı. Fotoğraf nedir? Kimi temsil eder? Hangi gerçekliği yansıtır – ya da yaratır?

Takuma Nakahira’nın yaşamı ve sanatı, bu sorulara cevap vermek değil; soruların kendisini yeniden kurmak üzerineydi.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER