Şiirde süs değil, yoğunluk önemlidir; kelimelerden çok ışık aranır.
Ultraísmo, 20. yüzyılın başlarında İspanya’da doğan ve özellikle Arjantin’de filizlenen avangard bir edebiyat hareketidir. Amacı, geleneksel ve anlatı yüklü şiir biçimlerine karşı çıkarak, yoğunluk, imge zenginliği ve sadeliği esas alan yeni bir şiir anlayışı geliştirmektir. Retorikten uzak, metaforlarla zenginleşmiş, ama fazlalıklardan arınmış şiirleri savunur. Ultraísmo, hem bir estetik isyan hem de entelektüel bir meydan okumadır.
Hareket 1918 yılında Madrid’de Rafael Cansinos Asséns, Guillermo de Torre, Juan Larrea ve Gerardo Diego gibi şairlerin etrafında doğar. Ancak asıl çıkışını Arjantin’de yapar. Jorge Luis Borges, İspanya’daki ilk temasından sonra Buenos Aires’e dönünce bu anlayışı kendi diline, ülkesine ve şiir geleneğine uyarlar. Ultra adlı dergilerle ve çeşitli manifestolarla hareketin sınırları çizilir: anlatıdan arınmışlık, metafor yoğunluğu, geleneksel ölçü ve kafiyenin terk edilmesi, mitolojik göndermeler, teknik ve bilimsel terimlerin şiire dâhil edilmesi gibi kurallarla Ultraísmo kendini tanımlar. Ancak hareketin etkisi, 1930’lardan sonra Borges’in bireysel edebi çizgisine yönelmesiyle zayıflar; yerini başka modernist ve postmodern eğilimlere bırakır.
Ultraísmo’yu modern şiirden ayıran temel fark nedir?
Ultraísmo, yalnızca biçimsel bir devrim değil, aynı zamanda şiirin varlık gerekçesine dair bir sorgulamadır. Modern şiir, genellikle bireyin iç dünyasını yansıtırken, Ultraísmo şiiri mutlak bir estetik yoğunluk alanına dönüştürür. Hikâye anlatmaz, duygusal ağdalara kapılmaz, mecazlar aracılığıyla bir “ışık” yakalamayı amaçlar.
Borges neden Ultraísmo’yu benimsedi?
Genç Borges, Avrupa’daki avangard hareketlerden etkilenerek klasik anlatı şiirinden kopmak istemiştir. Ultraísmo ona hem entelektüel bir oyun alanı hem de teknik ustalık sunmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda bu estetik sınırlamaları da yeterli bulmamış ve daha özgür bir anlatı diline yönelmiştir.
Ultraísmo’nun manifestosu var mı?
Evet. 1919’da Guillermo de Torre tarafından yazılan manifestoda şu ilkeler öne çıkar: süslemelerin atılması, gereksiz sıfatların terk edilmesi, anlatım yerine imgenin kullanılması, çağdaş kültür öğelerinin şiire dâhil edilmesi ve özgün metaforların tercih edilmesi. Bu metin, Ultraísmo’nun temel referansıdır.
Ultraísmo’nun görsel sanatlarla ilişkisi nasıldır?
Bu hareket, empresyonizm ve kübizm gibi sanat akımlarından esinlenmiştir. Şiirler de adeta görsel bir kompozisyon gibi yapılandırılır. Bazı ultraísta şairler tipografiyle oynamış, kelimelerin görsel dizilimiyle anlam yaratmayı denemiştir. Bu yönüyle hem somut şiir hem de fütürist deneyimlere yakındır.
Günümüz şiirinde Ultraísmo’nun etkileri sürüyor mu?
Her ne kadar adı artık anılmasa da, minimalizm, deneysel şiir, görsel şiir ve postmodern anlatı türlerinde Ultraísmo’nun izleri görülebilir. Şiirdeki yoğunluk, imgesel ekonomi, biçimsel radikalizm hâlâ çağdaş şairler için bir miras niteliğindedir.
Ultraísmo, doğrudan sinema veya popüler romanlarda yer bulmasa da Jorge Luis Borges’in kısa öyküleri ve denemeleri üzerinden dolaylı biçimde etkisini sürdürür. Özellikle postmodern sanatlarda, örneğin visual poetry, concrete poetry ya da code poetry gibi alanlarda, Ultraísmo’nun “azla çok söyleme” prensibi hâlâ yaşamaktadır. Bazı çağdaş şiir uygulamaları, örneğin Instagram’da görsel-şiir paylaşımları ya da video şiirler, Ultraísmo’nun biçimsel devrimini dijital ortamda sürdürmektedir.
Ultraísmo kısa ömürlü ama kalıcı etkiler bırakmış bir estetik başkaldırıdır. Şiiri gereksiz yüklerden arındırarak, onu salt biçim ve anlam yoğunluğuna dönüştürmeye çalışmıştır. Şiirin hikâye anlatmak ya da bireysel iç döküm olmak zorunda olmadığını savunmuştur. Borges gibi bir ustayı doğrudan şekillendirmiş olması bile, bu hareketin önemini kavramak için yeterlidir.
► NEON-AVANT-GARDISME
► BORGES GÜNÜ
► Y2K
► VAROLUŞÇULUK
► POSTMODERNİZM