15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti. Gazeteci Canan Yıldız, T24 haber portalında kaleme aldığı “‘Küçük insanlar’ için 15 Temmuz’dan geriye ne kaldı?” başlıklı yazıda bazı KHK’lıların öykülerine yer verdi.
Daha önce “Öteki Sesler” isimli belgesele imza atan, “Dicle’nin Göz Yaşları” ile “Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri” ortak çalışmalarda yazarlık yapan Canan Yıldız’ın yazısının tamamı şöyle:
‘Küçük insanlar’ için 15 Temmuz’dan geriye ne kaldı?
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti.
Darbe dönemlerinin ‘olağanüstü’ kanunu, Kanun Hükmünde Kararnameler’le geçen hayatlar görünmez olsa da orada bir hayat var, hayatlar var; kırgın, yorgun, hasta, yoksul, işsiz…
OHAL döneminde çıkarılan onlarca KHK ile işinden edilenlerin sayısı 130 bin civarındaydı. Sonrasında ‘pardon’ anlamına gelen Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Ancak ihraç edilenlerin sadece yüzde 14’ü işine geri dönebildi.
İşlerine dönemeyenler arasında hayatlarını kaybedenler, intihar edenler, hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalanlar oldu. Kimi de öldükten sonra işe iade edildi! Mesela, KHK’lı öğretmen Emine Yürükcü, işe iadesini iki yıl sonra mezarda aldı!
Mesela, Prof. Dr. Haluk Savaş, KHK ile ihraç edildikten sonra girdiği cezaevinde yakalandığı kansere yenik düştü. Yargılandığı davada beraat etti. Kendisi gibi hekim olan eşi Esen Savaş da 5 yıl sonra kanserden yaşamını yitirdi.
Şunu da hatırlatmam gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası sadece Fethullahçılar ihraç edilmedi. Bu yapının karşısında olan sol, sosyalist kamu çalışanları da etkilendi. Örneğin demokrat hocalar üniversitelerden tasfiye edildi.
9 yıl sonra da bireysel hayatlardaki yıkım hâlâ sürüyor.
Sait Beyaz böbrek hastası. Haftada üç gün diyalize giriyor. Yüzde 90 engelli raporu var artık.
Diyanet personeli olarak o da 2017’de 695 nolu KHK ile ihraç edildi. Gerekçe de Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası üyesi olması. Bu sendika KESK’e bağlı bir sendika ve Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Diyanet-Sen’den farklı olarak tüzüğünde “Savaşsız, sömürüsüz, ana dilinde vaaz” yazar. Sait Beyaz’ın işi, ‘kurumsal not’ gerekçesiyle elinden alınır.
Van’da yaşayan, tedavi için İstanbul’a gelen Sait Beyaz’dan dinleyelim KHK sonrası sürecini:
“Daha önce tek böbrekle yaşıyordum. O da yüzde yüz çalışmıyordu. İşten çıkarıldıktan sonra kontrollere gidemedim. KHK’lı olmasaydım moral çöküntüm olmazdı, bunalıma girmezdim. Sigortam iptal olmasaydı daha iyi bir doktorda belki erken teşhis konulurdu. Belki böbreğim kurtulurdu. Bu bizi işten atanların sebep olduğu bir durum. Beni o dönemde ispiyonlayan kişi Van Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi genel sekreteri oldu. İşe iade davam sürüyor, istinafta. Biliyorsunuz yeni bir süreç başladı. PKK ile iltisak iddiasıyla işten atıldım. PKK kendini feshetti. Hakkımızdaki davaların düşmesi ve bizlerin de işe iade edilmesi gerekiyor.”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi akraba kadrolaşmasıyla gündeme gelen bir üniversite. Sait Beyaz’ın ‘ispiyonlayan kişi’ iddiasında bulunduğu Nurullah Arvas, Diyanet-Sen Van Şubesi’nin eski başkanıydı.
Ömer Alaca. O da Diyanet’te imam olarak çalışıyordu. Gülen cemaetine üyelik suçlamasıyla ihraç edildi. Üç çocuğu var. Alaca da bağırsak kanseri.
Kendisinden dinleyelim yaşadıklarını:
“Diyanet’te cami imamıydım. 672 nolu KHK ile ihraç edildim. Cemaat üyeliği suçlamasıyla gözaltına alındım. Emniyette 11 gün boyunca kötü muameleye maruz kaldım yüzlerini çok iyi hatırladığım polisler tarafından. 7 yıl ceza aldım ve dosyam istinafta. 502 gün cezaevinde kaldım. Çıktıktan sonra kelepçeli 3 ay ev hapsi yaşadım. İşsiz kalınca sanayide çalıştım. 3 yılın sonunda rahatsızlandım, çalışamıyorum. Kolon kanseri teşhisi kondu. Sağlık sigortam yok. Eş dost yardımıyla tedavim sürüyor. Darbe sabahı camiye gittim, dua ettim. Darbe yapanlara bağıra bağıra beddua ettim. Artık bu memlekete aidiyet hissetmiyorum. En güzel yıllarımızı çaldılar. Boynu bükük geçirdik. Çocuklarımızı yoksulluk içinde büyüttük. Yere izmarit bile atmazdım. Şimdi milli, yerli, vatanperver kelimelerinden nefret ediyorum. Yaşım 40’ı geçti. 90 yılda yaşanacak şeyi 9 yılda yaşadım. “
İnan Kazan da polis memuruyken 672 sayılı KHK ile ihraç edildi. 6 yıl boyunca koltuk değneğiyle hapis yattı. Sakatlık yaşadı. Artık protezle yaşıyor.
Kendisinden dinleyelim…
“Karakolda ifade alma birimindeydim. FETÖ iltisakıyla yargılandım. 9 yıl ceza aldım. 15 Temmuz’da raporluydum. İstanbul’da ailemin yanındaydım, ameliyat olacaktım. Darbeden 3 gün sonra gözaltına alındım. Koltuk değneği ile gözaltına alındım. Ağrılarım vardı ama cezaevinde ameliyat olamadım. 6 yıl koltuk değneği ile yaşadım orada. İçerdeyken hastane gidiş gelişlerde sıkıntı yaşadım. Protez için yerli mal kullanılacağı için ameliyatı cezaevinden çıktıktan sonra özelde oldum. Kemiğimde aşınmadan kaynaklı çürüme oluşmuştu.
Şu an serbest meslek yapıyorum. 9 yılda belirleyici olan tek turnusol kağıdı insanların namuslu olup olmadığıdır. Mensubiyeti dili dini ırkı ne olursa olsun herkes kendi iddiasıyla sınanmış oldu bu 9 yılda. Ben AKP muhalifiydim. Cemaati sevenlerle oturup kalkıyordum. Bu ülkede dili dini ırkı ne olursa olsun namuslu insanlar olduğunu biliyorum. Bu ülkenin düştüğü yerden kendi öz kaynakları ve kendi insanıyla, kendini satmamış insanlarıyla, dürüst insanlarla kurtuluşa ereceğine inanıyorum. KHK meselesinde çözümün adresinin sivil toplum veya farklı aktörler değil yalnız devlet olduğuna inanıyorum.”
15 Temmuz’dan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Devlet yeniden yapılandı. İttifaklar kuruldu. Yan yana gelmez denilenler yan yana geldi. Rejim değişti tartışmaları yaşandı.
Büyük dönüşümün, ‘küçük insanların’ hayatındaki yıkımı görmediği bir 9 yıl, 10 yıl olacak mı göreceğiz?