Fransız yazar Emile Zola’nın L’Assommoir (Meyhane) adlı klasik eserinden ilham alan The Zola Experience, hem sinema hem tiyatro unsurlarını harmanlayan benzersiz bir anlatı aracıyla izleyici karşısına çıkıyor.
The Guardian’ın belirttiğine göre, aktris Anne Barbot’un canlandırdığı karakter, aşk üçgeni üzerinden seyirciyi hem sahne hem gerçek hayat arasında duygusal bir labirente sürüklüyor.
Film, Cassavetesvari yaklaşımla sahne ve kameranın merkezde olduğu bir yapı kuruyor. Seyirci, Barbot’un performansındaki samimiyetle gerçek dünya ilişkilerinin sahne üzerindeki yankılarını aynı anda deneyimliyor.
Bu melez tür, izleyicide hem tiyatronun yönlendirilmiş duygusallığını hem de sinemanın doğal anlarını eş zamanlı hissettiren özgün bir deneyim sunuyor. The Zola Experience, edebiyat uyarlamaları arasında yeni bir form dilinin sinema-tiyatro ekseninde nasıl kurulabileceğini gösteriyor.
Emile Zola Kimdir?
Emile Zola (1840–1902), Fransız edebiyatının en önemli figürlerinden biridir. Doğalcılık (naturalisme) akımının öncüsü olan Zola, 19. yüzyılın sonlarında toplumcu gerçekçiliği güçlü bir gözlem yeteneğiyle harmanlayarak yazdığı romanlarıyla tanınır. Sanayileşmenin, yoksulluğun ve toplumsal sınıf çatışmalarının birey üzerindeki etkisini işleyen Zola, edebiyatı bir toplumsal eleştiri aracı olarak görmüştür.
En bilinen yapıtı olan Rougon-Macquart dizisi, Fransız toplumunun II. İmparatorluk dönemi boyunca geçirdiği dönüşümleri, aynı aileden gelen farklı bireylerin hikâyeleri üzerinden anlatır. Germinal, Nana, Thérèse Raquin ve Meyhane (L’Assommoir) gibi eserleriyle işçi sınıfının ve kadınların yaşamına ışık tutmuştur.
Zola, aynı zamanda Dreyfus Davası’nda adaletsizliğe karşı çıkarak yazdığı J’accuse…! (İtham Ediyorum…!) makalesiyle yalnızca edebiyatta değil, politik duruşuyla da tarihe geçmiştir.
L’Assommoir (Meyhane) Nedir?
L’Assommoir (Meyhane), Emile Zola’nın 1877’de yayımlanan ve işçi sınıfının hayatını çarpıcı bir gerçekçilikle betimlediği romanıdır. Rougon-Macquart dizisinin yedinci kitabı olan bu eser, Paris’in yoksul mahallelerinde yaşayan çamaşırcı Gervaise Macquart’ın düşüş hikâyesini anlatır.
Romanda alkol bağımlılığı, aile içi şiddet, yoksulluk ve umutsuzluk gibi temalar, Gervaise’in içsel çöküşüyle paralel olarak sunulur. Zola, bu eserde doğal ve çevresel koşulların insan davranışı üzerindeki etkisini gözler önüne serer; toplumcu gerçekçiliğin doruk noktasına ulaşır. Kitap yayımlandığında hem edebi çevrelerde büyük etki yaratmış hem de dönemin ahlak anlayışına meydan okuduğu gerekçesiyle tartışmaların odağı olmuştur.