Zihin unutur, beden hatırlar. Japonya’dan gelen bu kavram, dokunulmamış acılarımızın kaslara nasıl kazındığını anlatır.
Jiryoku (磁力), Japoncada kelime anlamıyla “manyetik çekim gücü” anlamına gelir. Ancak günümüzde kültürel, terapötik ve bedensel farkındalık bağlamlarında bu terim, “bedenin hafızası” veya “bedensel çekim/tepki yetisi” olarak kullanılır. Kimi zaman “hissedilen çekim” ya da “bedenin sezgisel yanıtı” olarak da çevrilir. Bu bağlamda jiryoku, zihnin unuttuğu ya da bastırdığı yaşantıların beden tarafından tutulması ve belirli durumlarda kendiliğinden ortaya çıkması durumunu tarif eder.
Bedenin hafızası fikri Batı’da Freud’un öğrencilerinden Wilhelm Reich’la; Japonya’da ise Zen Budizmi, aikido ve butoh dansı gibi disiplinlerle filizlenmiştir. Japonya’da jiryoku, özellikle savaş sonrası dönemde hem fiziksel travmalarla hem de kuşaklararası aktarımla ilişkilendirilmiş; toplumsal sessizliklerin, travmatik tarihlerin bedene sinmiş hâlleri olarak değerlendirilmiştir. Aikido ustaları, bedenin yalnızca dövüş değil, hafıza taşıma aracı olduğunu savunmuştur. Bugün hem Japon terapötik uygulamalarında hem de travma odaklı hareket terapilerinde jiryoku kavramı yeniden canlanmıştır.
Beden hafızası bilimsel bir kavram mı?
Evet, günümüzde sinirbilim ve travma psikolojisi alanlarında “bedensel hafıza” veya “somatik hafıza” adı altında araştırılmakta. Özellikle travma yaşayan bireylerin, olayları hatırlamasalar bile belirli fiziksel tepkiler verdiği gözlemlenmiştir.
Jiryoku ile somatik terapi arasında nasıl bir ilişki var?
Somatik terapi, bedenin hatırlama kapasitesini tanır ve onu çözümleme aracı olarak kullanır. Jiryoku da benzer şekilde bedenin sezgisel hafızasına odaklanır; ancak daha kültürel, sezgisel ve doğu felsefesiyle iç içedir.
Jiryoku yalnızca travmalarla mı ilgilidir?
Hayır. Jiryoku, yalnızca acı değil, mutluluk, aşk, özlem gibi duyguların da bedene nasıl yerleştiğiyle ilgilenir. Birinin kokusuyla duygulanmak, eski bir şarkıda bedensel titreme hissetmek bu tür hafızanın izlerindendir.
Bu kavram butoh dansında nasıl karşımıza çıkar?
Butoh dansçıları, jiryoku’yu “karanlık enerjiyi” ifade etmenin ve bedensel acıyı görünür kılmanın yolu olarak kullanır. Yavaş, kasıtlı ve kontrolsüz gibi görünen hareketlerle bedenin derin hafızasını sahneye taşırlar.
Gündelik yaşamda jiryoku farkındalığı nasıl artırılır?
Meditasyon, nefes çalışmaları, yoga, ses terapisi ve bilinçli dokunma gibi pratiklerle bedenin sinyalleri daha kolay hissedilir hâle gelir. Ayrıca terapötik dans ve doğa yürüyüşleri gibi uygulamalar da jiryoku farkındalığını besler.
Takeshi Kitano’nun filmlerinde karakterlerin bastırılmış acıları çoğu zaman sözle değil beden diliyle anlatılır. Naomi Kawase’nin Suzaku ve Still the Water gibi filmleri, jiryoku’nun sinematografik karşılıklarını taşıyan eserler olarak öne çıkar. Japon butoh dansçısı Kazuo Ohno’nun performansları ise doğrudan jiryoku’nun ifadesi gibidir: yaşanmışlığın, kaybın ve özlemin bedende yankılanması.
Jiryoku, bizi bedenimize kulak vermeye çağıran bir davettir. Sessizlikle konuşan, kelimesizce acı çeken, ama asla unutmayan bir bedene… Modern yaşamda bedenle bağımız koparken, jiryoku o bağı yeniden kurmanın adıdır. Acıyı bastırmak yerine anlamaya, kaçmak yerine hatırlamaya yönlendirir. Dışarıdan görünmeyen yaralarımızı, bedenin iç sesinde bulur.
► YOGA
► ZEN FELSEFESİ
► İKEBANA
► WABİ SABİ
► BEDEN