“Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı’nın cezaevinden düzenli olarak gönderdiği mektuplarına devam ediyor. Son mektubunu kızı Zeynep Altaylı okuduğu Altaylı, öğlenleri avluda 15 dakika güneşlendiğini anlattı ve “Ortada hukuk olmadığı için burada ne kadar kalacağımı kestirmek zor. Kışa D vitamini depolamış olmak lazım” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ile görüştüğünü, daha çok kurultay davası üzerine konuştuklarını, Emir’in eski genel başkana oldukça kızgın olduğunu söyleyen Altaylı, konuya ilişkin detayları daha sonra açıklayacağını aktardı.
Kurultay davası ile ilgili de “Yasa açık kurultay ya da parti kongrelerinde tek yetkili YSK’dır. YSK bu kurultayın sonuçlarını onaylayıp itiraz etmediyse konu kapanmıştır” diyen Altaylı, “Eğer bu kurultay yargı kararıyla iptal edilir diye bir içtihat oluşturulursa yarın yine bir yargı kararı ile cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin önünü açan referandum ya iptal edilir ya da tüm seçim sonuçları yargıya taşınabilir. AKP kendi YSK’sını da tanımamaya başladıysa durum felakettir!” ifadelerini kullandı.
Altaylı ayrıca okur ve izleyenlere, “Moralinizi bozmayın bozanları dinlemeyin. CHP bugün Avrupa’nın oy oranı en yüksek siyasi partisi haline geldi. İktidar giderek zayıflıyor ve bu sürecek boş tencereden güçlü muhalefet yok. Haksızlıktan hukuksuzluktan büyük siyasi zafiyet yok. Tüm baskıya tüm güce rağmen %28 ittifak halinde bile %40’ı bulmuyorlar. Güç sandıkta, yani sizde. Tadını çıkarın” diye seslendi.
Fatih Altaylı’nın mesajı şöyle:
Sevgiler Emreciğim umarım bu mektubu rahat bir koltukta ayaklarını okuyorsundur. O koltuğun o divanın kıymetini bil. Basit bir koltuğun bir divanın bırak onları bir yastığın bir minderin kıymetini bil. Günlük hayatta farkına bile varmadığımız basit konforlar Silivri’de o kadar önemli ve değerli ki ama anlamak için bazen uzaklaşmak kaybetmek gerekiyor. Günlerdir plastik tek bir sandalyede oturmak plastik bir masada yazmak, mavi açık mavi ve beyaz dışında bir renk görmemek pek kolay değil. Ve en basit konforun nasıl bir lüks olduğunu burada anlıyorsun. Çıplak duvarlarda bir resim bir minik tablo yerde küçük bir halı parçası, masanın ya da yüksekçe bir sehpa olarak değerlendirdiğim mini buzdolabının üzerinde bir vazo, içinde birkaç çiçek, avluda bir saksı içinde bir minik ağaç arıyor gözlerim. Avukatım aracılığıyla öğreniyorum ki okurlar izleyenler cezaevinde keyfi yerinde görünüyor demişler. Evet yerinde oldurmaya çalışıyorum. Su bardağına koyduğum maydanoz demetini çiçek diye dolabın üzerine koyuyorum, yanına renk olsun diye limonları diziyorum, karavanaların dağıtıldığı metal tasa domatesleri hıyarları biberleri yerleştirip bir natür gibi masanın arkasına yerleştiriyorum. 40.000 yıl önce ilkel insanlar mağaralarını duvar resimleriyle süslerken ben dayatılmaya çalışılan mutsuzluğa ve umutsuzluğa boyun mu eğeceğim!
Şunu anladım ki burada yani cezaevinde kendimize meşgale yaratmak ve bir rutin oluşturmak gerekiyor. Ben de yavaş yavaş bunu yapıyorum. Dışarıdayken de olduğu gibi her sabah 6 gibi uyanıyorum, pencereyi açıp odayı havalandırırken yatağımı topluyor, dolabımı elden geçiriyor, üst katı süpürüp aşağı iniyorum. Çayımı demliyor ilaçlarımı almadan önce hafif bir kahvaltı yapıyor, bir saat kadar kitap okuyorum. 8.30’a kadar televizyon genelde Halk TV ya da TRT Spor izliyorum. 8.30’da 30’da sabah sayımı yapılıyor ve avluya bakan kapım açılıyor. Avluda sabah yürüyüşüme başlıyorum ve her gün daha fazla yürümeye çalışıyorum. Şu anda sabah 3.000 öğlen 2000 akşam 3.000 adıma çıktım. Avluda dönmekten biraz başım dönse de iyi geliyor. Öğlen 1 gibi tek ve biricik plastik sandalyemi avluya çıkarıyorum ve D vitamini depolamak için 15 dakika kadar güneşleniyorum. Ortada hukuk olmadığı için burada ne kadar kalacağımı kestirmek zor. Kışa D vitamini depolamış olmak lazım.
Burada her şey dilekçeyle oluyor bugün de berbere götürülmek için dilekçe verdim bu arada sol orta parmağımdaki sargıyı çıkardım bir buçuk ay sonra çokça avukat görüşmesi oluyor. Sağ olsunlar tanıdık tanımadık avukatlar geliyor. Ayıp olmasın diye hepsiyle görüşüyorum ama bu sürdürülebilir bir şey değil. Buna bir çözüm bulmam gerekecek. Sana ilgini gelecek bir şey daha söyleyeyim mi buradaki eksikliklerden biri de güzel koku. Bir parantez açıp söyleyeyim keşke kantinde en azından bir deodorant olsa sıvı sabun ya da deterjan koklayarak koku duygumu tatmin etmeye çalışacağım hiç aklıma gelmezdi. Ya da avlunun gölge kısımlarındaki yosun tutmuş zemine bakarak doğa özlemimi gidermeye çalışacağımı hiç düşünmemiştim. Neyse ki bunu tahmin ettiğim için cezaevine getirilirken polis aracının camından beynime epey bir doğa görüntüsü kaydetmiştim. Avlumda yürürken o görüntüleri iç ekranıma yansıtıyorum.
Sakın kimse burayı CHP’li siyasetçilere ve muhalif gazetecilere ayrılmış özel bir cezaevi zannetmesin. Farklı suç ya da suçlamalarla burada bulunan tutuklu ya da hükümlüler var, birkaç FETÖ mahkumu, uyuşturucu baronları mali suçlardan yatanların yanı sıra sol örgüt mensupları ile beraberiz. Sol örgüt militanları şahaneler. Gün boyu bıkıp usanmadan sloganlar atıyor, avukat görüşüne giderken direniyorlar. Müthiş sloganları iman tazeleme ya da koruma çabası olarak hissediyorum.
Bu sabah kahvaltı arkadaşım kuş yoktu ama öğlene doğru odama yuvadan yavru bir kuş düştü. Doğru düzgün uçamıyor, yatağımın altına yerleşti. Şimdilik bisküvi ve su verdim. Umarım uçup gidebilir. Zarar veririm korkusuyla tutamıyorum da, bakalım.
CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir geldi. İlk kez tanıştık daha çok kurultay davası üzerine konuştuk. Eski genel başkanı oldukça kızgındı. Anlattıklarını daha sonra paylaşırım. İşçi Partili Sera Kadıgil ve İyi Partili Buğra Kavuncu ile ise geldikleri halde izin alamadıkları için görüşemedik. Prosedürü bilmediğim için kimseyi suçlamak istemiyorum.
Neyse bunları bırakıp gündeme geçelim istersen halk TV ile başlamak istiyorum; muhalifi farklı fikirleri susturma görevi ile kendini tanımlayan RTÜK Profesör Tolga Yarman’ın sözleri nedeniyle ışık hızında bir karar alarak Halk TV’ye 10 gün karartma cezası verdi. Programı izlemiştim, sevgili dostum Tolga Yarman, benim Tolga abim atom konusunda uzman olarak davet edildiği programda bildik heyecanlı tavrıyla ettiği bir iki siyasi kelamın RTÜK tarafından bu kadar ciddi bir suç gibi ele alınmasından şaşkındır ama üzülmesin. Rütük Halk TV ve bilimum muhalefeti susturma emri aldığı için o olmasa başka bahane bulurdu. Sözcü, Tele1 ve herkes hedeftir. YouTube’daki arkadaşlarımız dahil iktidar dikensiz gül bahçesi istiyor ama bu mümkün değil. İnandıkları Allah’a isyan etme niyetleri yok ise eğer gülün doğası gereği dikenin ne olduğunu bilmeleri ve kabullenmeleri gerek. Gülde dikene katlanamazsan sonunda kaktüse kalırsın ki bizim memleketin doğasına uygun değil. Asıl maksadın Halk TV’yi kapatmak olduğu aşikar ama yargının y’sinin yarısı bile varsa bu karar yargıdan döner. Ben de sabah İsmail Küçükkaya’yı öğlen de İbrahim Kahveci ve cumhuriyette gazeteciliği beraber başladığımız Mehmet Tezkan’ın Seda Selek’le yaptığı şahane programı cezaevi odamda izlemeye devam ederim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesi dönüşü dostu Trump ile görüşüp poz vermiş olmaktan çok mutlu ve siyasi geleceğini Trump ile ilişkisine endekslemiş görünüyordu. Güldüm. Erdoğan ne yaparsa yapsın Netanyahu kadar yakın olamaz Trump’a. Öyle ki Netanyahu uğruna uçak kaldırıp İran’ı bombalattı ama hoşuna gitmeyen ilk hareketinde hakaretler yağdırdı Netanyahu’ya. Bunu yapan bize ne yapmaz! Tabii ben Trump’ı kızdıracak bir şey yapmam deniyorsa o başka. Ama Trump’ın Erdoğan’a yazdığı hakaret dolu mektup New York’ta lokantanın duvarında hala asılı duruyor. Deliyle uzun süreli sağlıklı güvenilir bir ilişki kurmak mümkün değil, yürümez.
Karşında oturabiliyor olsaydım muhtemelen bana kurultay davasını da soracaktın. Açık söyleyeyim ben artık bu davayı konuşmak istemiyorum. AKP’nin arzusu bunun sürekli konuşulması ben bu tuzağa düşmem. Fikrimi ise haftalar önce yazıp söyledim. Hukuken bu dava yok hükmündedir. Butlan olan kurultay değil bu davadır. Yasa açık kurultay ya da parti kongrelerinde tek yetkili YSK’dır. YSK bu kurultayın sonuçlarını onaylayıp itiraz etmediyse konu kapanmıştır.
Hatırlarsın 2017 referandumunda Erdoğan’ın dediği gibi atı alan Üsküdar’ı geçmiş iş bitmiştir. Eğer bu kurultay yargı kararıyla iptal edilir diye bir içtihat oluşturulursa yarın yine bir yargı kararı ile cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin önünü açan referandum ya iptal edilir ya da tüm seçim sonuçları yargıya taşınabilir. AKP kendi YSK’sını da tanımamaya başladıysa durum felakettir!
Kılıçdaroğlu da saygın medya diye TGRT’ye sığındıysa başka veriye hacet yok. Zaten az önce sordum bazı iktidar yancıları CHP liderinin DES toplantısında yaptığı konuşmayı Türkiye’ye Avrupa’ya şikayet olarak anlatmışlar. Muhalefetteyken AHİM’de Türkiye’ye hababam dava eden siyasal İslamcılar bizi bu kadar aptal yerine koymasınlar.
Sevgili dinleyiciler, izleyiciler, desteğinize bir kez daha teşekkür. Moralinizi bozmayın bozanları dinlemeyin. CHP bugün Avrupa’nın oy oranı en yüksek siyasi partisi haline geldi. İktidar giderek zayıflıyor ve bu sürecek boş tencereden güçlü muhalefet yok. Haksızlıktan hukuksuzluktan büyük siyasi zafiyet yok. Tüm baskıya tüm güce rağmen %28 ittifak halinde bile %40’ı bulmuyorlar. Güç sandıkta, yani sizde. Tadını çıkarın. Neyse bu kadar Ömer’in eli yoruldu yarın görüşürüz