MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; 4 Şubat’ta kalp ameliyatı geçirmiş, nekahet döneminin ardından yazılı açıklamalar yapsa da Grup Toplantısı yapmamıştı. Bugün MHP grup toplantısında kürsüye çıkan ve “Diyarbakırlı Trabzonlu Trakyalı hep bir ırkın evlatlarıdır” diyen Bahçeli’nin konuşması şöyle:
“Malum olduğunuz zorunlu hallerden dolayı grup toplantılarımıza bir süreliğine ara vermiştik. Hamdolsun bugün yeniden bir aradayız.
Kavuşmanın tarifsiz duyguları ile dolup taşıyoruz. Diyor ya Hazreti Mevlana herkes ayrılıktan konuştu. Ben vuslattan. Gönüllerin muradına ermesidir vuslat. Ruhların birbirlerine kanat çırpmasıdır rüsat. Hasret kuraklığının beraberliğinin keremiyle sonlanmasıdır vuslat. Ne mutlu bizlere, ne mutlu aziz Türk milletine.
İşte ayaktayız, işte buradayız. 28 Ocak 2025 tarihinden sonra gerçekleştirdiğimiz ilk grup toplantımızla kaldığımız yerden yolumuza coşkuyla devam ediyoruz. Bu vesileyle hepinizi kemali hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından olmak üzere televizyon ekranları, sosyal medya platformları, radyo kanalları aracılığıyla takip eden bütün vatandaşlarımızı, gönül ve kültür coğrafyalarımızda varlık ve birlik mücadelesi veren bütün kardeşlerimizi yüreğimin en coşkun hissiyatıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlarım, Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp ne güzel söylemişti. Tarih gösteriyor ki muvaffakiyet daima doğruluğun mükafatıdır. Şükürler olsun ki fikrimiz doğrudur. Hedeflerimiz doğrudur. Mücadelemiz doğrudur. Tarafımız doğrudur. Tavrımız doğrudur. Bir hakkın varlığımız dosdoğrudur. Biz Milliyetçi Hareket Partisiyiz.
Biz Türk milletiyiz. Kapalı devre siyasetin sınırlarını aşmak, çevrimiçi söylemlerden alanını genelde genele yaymak istiyoruz. Kapımızı örtüp perdelerimizi indiremeyiz. Başkasının yangınıyla kendi evimizi ısıtamayız. Göze batmaktan ziyade gönülde kalmanın arayışındayız.
Huzurlu Türkiye’nin ardındayız. Süper güç Türkiye’nin amacındayız. Türkiye yüzyılını inşa ve ihya etmenin arzusundayız. Milli Birlik ve dayanışmamızı güçlendirmenin çabasındayız. Terörsüz Türkiye’ye ulaşmanın azim ve kararlılığındayız.
Ülkemizin güvenliği tehlikeye düşerse kim benim ölüme düşecek sorusunun cevabını iyi biliyoruz. Milletimin bekası tehdit altına girerse kimin milli kimliğin, huzurun, barışın güvencesi olacağını iyi biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın milletimizin aradığı bu soruların cevapları konusunda doğrudan güvendiği yegane adres olduğunun sonuna kadar bilincindeyiz.
Çünkü milletimizin çarpan nabzını her şeyimizle hissediyoruz. Bir defasında bayrak şairimiz merhum Arif Nihat Asya’ya trende ve vapurda neden hep 3. mevkide yolculuk yaptığını sormuşlardı. O da şöyle cevap vermişti: Ben halkın arasına oturarak onların konuşmalarına, atasözlerine kulak veririm. Öfkelerini, sevinçlerini dinlerim. Bir köşede gözlerim kapalı gibi dururum ama kulağım onlardadır. Hiç kuşkusuz bir düşünce insanını ölümsüzleştiren ve onu bayrak şairi yapan hikmet elbette buradadır.
Milletin sesine kulak vermek, bu sesi şuurla duyup hissetmek her şeyden evvel zamanlar üstü erdem ve empati gerektirir. Bunun yanında soylu bir tarihe bağlılık, millete mensubiyet kıvancı hayati önem ve değerdedir.
Bu yüzden diyoruz ki insan için, aile için, millet için, ülkemiz için yapacaklarımızın, söylediklerimizin en az yaptıklarımız kadar etkili olması gerekmektedir.
Atacağımız her adım azdan çoğa, basitten karmaşığı, küçükten büyüğe doğrudur. Bireyden topluma, insandan millete, milletten devlete doğrudur. Özgürlükten güvenliğe, hakkaniyetten adalete, adaletten eşitliğe doğrudur. İşsizden işliye, çalışmayandan çalışana, üretmeyenden üreten doğrudur. Susandan konuşana, durandan yürüyene, yürüyenden koşana doğrudur.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı tıpkı bir zembereğin saatte oynadığı fonksiyonu daha genel manada millet varlığını ilerletmek maksadıyla yerine getirecektir. Sevindirici olanı da gerekmektedir. Bu sağlayabildiğimde tıkır tıkır işleyen bir insanı ve hukuki düzeni biteviye işleyip duracaktır. Ama önce buna yürekten inanmak lazımdır. Bu bir ütopya değildir. Bir kere başarmış olanın yeniden başarma ihtimalinin hiç yapmamış yapmamış olana göre çok fazla olduğunu biliyoruz.
Hedefimiz dönemin şartlarında benzerlerini ecdadımızın başardığı tarihi nizamın çağdaş bir yansımasıdır. Çünkü büyük Atatürk’ün tanımladığı gibi Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.
Yeter ki bu cevher işleyecek ve ilerletecek siyaset ustalığına, akıl ve ahlak olgunluğuna ulaşılabilsin. Biz siyasetimizi boş hayaller üzerinde yapmıyoruz. Biz siyasetimizi yalnızca vekamıza yönelik arayan düğmelerine basmak olarak yorumlamıyoruz. Sebepleri sorgulamadan sonuçları eleştirmenin bir anlamı olmadığına inanıyoruz.
Sebepler sabit kaldıkça sonuçların da aynı olacağını biliyoruz. Bu kesintisiz döngünün sürekli şikayet edilen sonuçlardan başka bir akıbet oluşturmayacağını yaşayarak biliyoruz. Bize göre siyaset iftihar ettiğimiz Türk milletine hizmet için lütfedilen tarihi bir fırsatın tanımıdır. Bu fırsatı kullanmaya aday diğer aktörlerle girişilen hizmet yarışında öne çıkma becerisidir.
Ama özne her zaman ve her daim Türk milletidir. Onun olmadığı, ona değer verilmeyen, onun geleceğini düşünemeyen siyaseti kabul etmedik, edemeyiz, etmeyeceğiz. Bu nedenle diyoruz ki şayet Türk milleti yoksa biz zaten olamayız. Bizim siyasi varlık nedenimiz bu büyük millet gerçeğidir. Bizim mücadele alanımız da millet varlığının sürdürülebilmesidir. Bunun için mevzu bahis hedefimize millete ebet müddet diyoruz. Biz o varsa hayattayız. Siyasetimiz de Türk milleti varsa hep var olacaktır. Halbuki varlık nedenimiz büyük Türk milletidir.
Siyaseti muhalefet partilerinin yaptığı üzere yüreklerdeki güzel duyguları istismar maksadıyla icra etmiyoruz. Siyaseti yalan ve fitne çarkını döndürmek olarak değerlendirmiyoruz. Siyaseti bir şeyler yapıyor, görünmek ve onu günü kurtarmak niyetiyle yerine getirmiyoruz, getirmeyeceğiz. Çünkü siyasetin birileri koltukta tutmak için sergilenen tiyatro sahnesi olmadığının farkındayız. Çok ciddi bir iş olduğunu, çok önemli sorumluluklar gerektirdiğini, istikbal ve istiklal haklarımızın kale duvarı olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Bütün samimi gayretlerimizin sonucunda bir milletin yeni bir yüzyıla doğru yolculuğu vardır. İnsanın refahı, mutluluğu ve esenliği vardır. Bir ülkenin geleceği ve mukadderatı vardır. Bu muazzam mücadelenin arkasında ise bir hilale büyük bir tutkuyla bağlanmış, mesaisini ve bütün ömrünü bu siyasete adamış, çoluk çocuğunun rızkını partisiyle bölüşmüş, eli yüreğinde, kulağa haberlerde, gözleri çakmak çakmak 10 binlerce dava arkadaşımın alın teri, emeği ve tertemiz hayalleri var.”