Vergi levhası olmayan her tezgâhta, sigortasız her işte, görünmeyen bir ekonomi çalışır – görünmez ama gerçektir.
Kayıtdışı ekonomi, yasal ya da yasadışı faaliyetlerin devletin resmî kayıtlarına yansımadığı, dolayısıyla vergilendirilmediği ve denetlenmediği ekonomik alanları kapsar. Bu ekonomi, kaçak işçilikten sokak satıcılığına, el altından kira sözleşmelerinden sahte faturalara kadar geniş bir spektrumu içerir. Yasal zemin üstünde yürütülen fakat bildirim yapılmadığı için kayıt dışı kalan işler de, tamamen yasa dışı olan kaçakçılık ya da yasa dışı bahis gibi faaliyetler de bu kapsama girer. Kayıtdışı ekonomi bir “gölge sistem”dir: Devletin göremediği ama toplumun içinde dönen alternatif bir piyasa.
Kayıtdışı ekonomi (informal economy, informal sector veya grey economy), herhangi bir ekonomide devletin vergi ya da denetim sistemine dâhil olmayan tüm faaliyetleri ifade eder. Bu sektör, çoğu zaman “yasadışı” değil, yalnızca “resmî olmayan” faaliyetlerle tanımlanır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı ekonomi önemli bir istihdam ve geçim kaynağı oluşturur. Ancak bu alan sıklıkla yönetilemez, “baş belası” veya “sistemin istikrarını bozan” bir unsur olarak da damgalanır.
1960’lardan bu yana hızla genişleyen kayıt dışı alanlar, çoğu zaman yoksullar için kritik ekonomik fırsatlar yaratır. Ne var ki, bu ekonominin resmî sektörle bütünleştirilmesi önemli bir politika sorunu olarak hâlâ çözülmeyi beklemektedir.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler, resmî ekonomi gibi ülke gayrisafi yurtiçi hasılasına (GSYİH) ya da gayrisafi millî hasılaya (GSMH) dahil edilmez. Ancak bu durum bazı ülkeler tarafından esnetilmiştir. Örneğin İtalya, 1987’den bu yana kayıt dışı faaliyetleri GSYİH hesaplamalarına dâhil etmekte ve bu yöntemle ülkenin toplam ekonomik hacmini yaklaşık %18 oranında artırmaktadır. 2014 yılında ise birçok Avrupa ülkesi, fuhuş ve uyuşturucu satışı gibi kayıt dışı faaliyetleri de ulusal muhasebe standartlarına uygun olarak GSYİH hesaplarına dâhil etmiştir. Bu düzenleme, GSYİH’lerde %3 ila %7 arasında artış sağlamıştır.
Kayıtdışı ekonomi, özellikle emek piyasası açısından “gri pazar” olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda değerlendirilebilecek kavramlar arasında karaborsa (underground economy, shadow economy), agorizm (piyasa anarşizmi) ve Sistem D (gündelik zekâ ve beceriyle hayatta kalma ekonomisi) gibi alternatif örgütlenme biçimleri bulunur.
Bu alanlarla ilişkili ifadeler arasında “masa altı çalışma” (under the table), “kayıt dışı ödeme” (off the books) ve “nakit çalışmak” (working for cash) gibi deyimler yer alır.
“Kayıtdışı sektör” (informal sector) teriminin kökeni, 1955 yılında W. Arthur Lewis tarafından geliştirilen kalkınma ekonomisi modeline dayanır. Lewis, bu kavramı özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki, modern endüstriyel sistemin dışında kalan geçim ve istihdam biçimlerini tanımlamak için kullanmıştır. Bu tanım, kayıtlı iş güvencesinin dışında kalan bir emek biçimine işaret eder.
2007 yılında geliştirilen alternatif bir tanım, kayıt dışılığı iş güvencesi eksikliği üzerinden tanımlar. Bu yaklaşıma göre, kayıtdışı ekonomiye katılan bireyler; iş güvencesinden, çalışma güvencesinden ve sosyal güvenceden yoksun olanlardır. Bu tanımlar, kayıt dışı ekonomide yer almanın çoğu zaman bir zorunluluk ve seçeneksizlik sonucu olduğunu ima eder.
Ancak gerçekte bazı bireyler, bu ekonomi alanına gönüllü olarak dâhil olur. Bu katılım, devletin düzenlemelerinden ya da vergilendirmesinden kaçmak amacıyla gerçekleşebilir. Örneğin; vergi, sosyal güvenlik ya da iş hukuku açısından bildirilmemiş ama diğer tüm açılardan yasal olan kayıtdışı istihdam buna örnektir.
2016 yılında Edgar L. Feige, kayıtdışı ekonomiyi daha geniş bir çerçevede değerlendirmek için “gözlemlenemeyen ekonomiler taksonomisi” geliştirmiştir. Bu sınıflandırmada kayıtdışı ekonomi, kurumsal kuralların herhangi bir biçimde ihlaliyle tanımlanır. Feige’ye göre; asgari ücret, çalışma koşulları, sosyal güvenlik, işsizlik ve engellilik yardımları gibi emek piyasası düzenlemelerinin dışına çıkılması, kayıtdışı ekonomiyi yaratır. Bu durum, bazı çalışanların hak ettikleri yardımlardan mahrum kalmasına, bazılarının ise hak etmedikleri avantajları elde etmesine yol açar.
Kayıtdışı ekonomi kavramı, yalnızca gelir elde etme biçimleriyle sınırlı kalmaz. Aynı zamanda barınma, yani devletin koruması ve düzenlemesi dışında kalan konut biçimleri veya yaşam düzenlemeleri için de kullanılır. Bu yönüyle “kayıtdışı ekonomi” kavramı, zamanla “kayıtdışı sektör” ifadesinin yerini almıştır ve daha kapsayıcı bir kullanım alanına sahiptir.
Geçmişte hem barınma hem de geçim anlamında kayıtdışılık, çoğunlukla bir toplumsal sorun ya da eksiklik durumu olarak değerlendirilmiştir. Kayıtdışı birey, ya bir şeylere erişememiş ya da bir şeylerden kaçınmıştır. Ancak bu algı zamanla değişmiştir. 2009 yılında Hollandalı sosyolog Saskia Sassen, yeni kayıtdışı ekonomiyi ileri kapitalizmin hem ürünü hem de itici gücü olarak tanımlamış; bu alanın özellikle sanatçılar, mimarlar, tasarımcılar ve yazılım geliştiriciler gibi yaratıcı profesyonellerin yön verdiği kentsel girişimcilik mekânı olduğunu öne sürmüştür. Bu yönüyle kayıtdışı ekonomi, yalnızca hayatta kalmak için değil, aynı zamanda yaratmak, dönüştürmek ve üretmek için de tercih edilen bir alana dönüşmüştür.
Her ne kadar bu kayıtdışı girişimcilik biçimleri öncelikle gelişmiş ülkelerde gözlemlense de, son yıllarda benzer profildeki bireylerin gelişmekte olan ülkelerde de bu tür sistemlere dâhil olmasına yönelik yapılar oluşmaktadır.
Devletler, artık değerin ortaya çıktığı en eski uygarlıklardan bu yana –en azından Sümerler döneminden beri– ekonomilerini düzenlemeye çalışmıştır. Ancak bu düzenlemeler hiçbir zaman bütünüyle uygulanabilir olmamıştır.
Arkeolojik ve antropolojik kanıtlar, toplumların neredeyse tamamının, ekonomik sistemlerin içindeki davranışlarını sürekli olarak düzenlemelere karşı esnettiklerini gösterir. Bu nedenle, kayıtdışı ekonomik faaliyetleri, zaten düzenlenmiş olan bir sistemin dışında kalanlar olarak tanımlarsak, kayıt dışı ekonomiler, en az kayıtlı ekonomiler kadar eski – belki de daha eskidir. Buna karşın “kayıtdışı ekonomi” terimi, tarihsel olarak çok daha yenidir.
1950’ler ve 60’larda, modernleşme kuramının iyimserliği, gelişmekte olan ülkelerde geleneksel iş ve üretim biçimlerinin zamanla ortadan kalkacağı inancını beslemiştir. Ancak bu beklenti gerçekleşmemiştir. Aksine, araştırmacılar daha yakından baktıklarında “geleneksel sektör” olarak adlandırılan alanın sadece kalmadığını, aynı zamanda yeni dinamiklerle genişlediğini fark etmişlerdir. Böylece bu üretim biçimlerinin kalıcılığı kabul edilmiş ve hem akademisyenler hem de bazı uluslararası örgütler tarafından “informal sektör” terimi benimsenmiştir. Bu terim, zamanla kayıtdışı ekonomi veya sadece kayıtdışılık (informality) olarak anılmaya başlamıştır.
“Kayıtdışı gelir fırsatları” ifadesi, 1971’de Gana üzerine yaptığı bir araştırmayla tanınan Britanyalı antropolog Keith Hart’a atfedilir. Terim, 1972’de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından Kenya üzerine yapılan ve çok okunan bir çalışmada da kurumsal olarak kullanılmıştır.
Edgar L. Feige, 1989 tarihli The Underground Economies: Tax Evasion and Information Distortion adlı kitabında, ekonomik faaliyetlerin gözlemlenebilir sektörden gözlemlenemeyen sektöre kaymasının ekonomik sonuçlarını incelemiştir. Bu kayış, yalnızca devletin gelir toplama kapasitesini azaltmakla kalmaz; aynı zamanda ulusal bilgi sistemlerini de çarpıtarak hatalı politikaların doğmasına yol açabilir. Feige kitabında farklı gözlemlenemeyen ekonomi türlerinin boyutlarını tahmin etmeye yönelik yöntemleri karşılaştırır; bu alanları kayıtdışı, yasa dışı, bildirilmemiş ve kayda geçirilmemiş ekonomiler olarak sınıflandırır ve aralarındaki kavramsal bağları açıklar.
1990’ların ikinci yarısından itibaren, araştırmacılar daha bilinçli biçimde “kayıtdışı sektör” yerine kayıtdışı ekonomi terimini tercih etmeye başlamışlardır. Bu tercih, kavramın yalnızca bireysel istihdam biçimlerini değil, aynı zamanda gelişmekte olan, geçiş sürecindeki ve sanayileşmiş ülkelerdeki girişimleri ve işletmeleri de kapsamasını sağlamıştır.
Bu alandaki önemli çalışmalardan biri de, Perulu iktisatçı Hernando de Soto’nun 1986’da yayımladığı, İngilizceye 1989’da The Other Path (Diğer Yol) adıyla çevrilen El otro sendero adlı kitabıdır. De Soto ve ekibi, Latin Amerika’daki aşırı düzenlemelerin ekonomiyi kayıtdışına ittiğini ve kalkınmayı engellediğini savunmuştur. Kitapta, Lima’da küçük bir tekstil atölyesini yasal olarak kaydettirmeye çalıştıkları deneysel bir girişim anlatılır: Bu işlem için 100’den fazla bürokratik adım gerekmiş ve yaklaşık bir yıl tam zamanlı çalışılmıştır. De Soto’nun girişimcilik övgüsü, kayıtdışı ekonomiyi çoğu zaman serbest piyasa yanlılarının, özellikle The Economist gibi yayınların ilgisini çeker hâle getirmiştir. Ancak bu yaklaşım, bazı akademisyenler tarafından hem yöntemsel yetersizlikleri hem de normatif önyargıları nedeniyle eleştirilmiştir.
Feige’nin 2016’daki son kapsamlı değerlendirmesi, gözlemlenemeyen ekonomilerin anlamı ve ölçümüne dair tartışmaları güncellemiştir. Özellikle gölge ekonominin latent variable (gizli değişken) olarak ele alındığı çok göstergeli modelleri sert biçimde eleştirir. Bu modellerin, gölge ekonominin boyutlarını abartılı gösterebileceğini savunur.
Kayıtdışı ekonomiye dair 2005 yılında yayımlanan The Informal Economy: Studies in Advanced and Less Developed Countries adlı makale derlemesinde ise, kayıt dışılığın yalnızca “az gelişmiş” ülkelerde değil, New York, Madrid, Uruguay ve Kolombiya gibi gelişmiş ya da orta gelirli ülkelerde de yaygın biçimde mevcut olduğu vaka çalışmalarıyla ortaya konmuştur.
Genellikle birbirinin yerine kullanılsa da, teknik olarak farklı kavramlardır. Kayıtdışı ekonomi, esasen vergi dışı kalan, sigortasız, bildirilmemiş ama çoğu zaman yasal zemini olan faaliyetlerdir. Gölge ekonomi ise bunun yanı sıra doğrudan yasadışı olan –örneğin uyuşturucu ticareti, kaçak silah satışı gibi– işlemleri de kapsar. Yani her gölge ekonomi kayıtdışıdır ama her kayıtdışı ekonomi gölge değildir.
Bunun temel sebepleri arasında yüksek vergi oranları, sıkı mevzuat, işsizlik, sosyal güvence eksikliği, kayıt altına girmenin bürokratik ve maddi yükü gibi etkenler yer alır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, kayıt altındaki iş olanaklarının sınırlı olması, bireyleri ve küçük işletmeleri kayıt dışı alana iter. Bazen hayatta kalma çabası, bazen de daha fazla kâr hırsı bu tercihi belirler.
Kısa vadede işverenler için iş gücü maliyetini düşürme, bireyler için gelir elde etme imkânı sunar. Ancak uzun vadede toplumun genelini olumsuz etkiler. Devlet vergi kaybına uğrar, sosyal güvenlik sistemi zayıflar, çalışanlar iş güvencesinden mahrum kalır. Ayrıca kayıt dışı ekonomi, yolsuzluk, rüşvet ve mafyatik yapıların gelişmesi için elverişli bir zemin hazırlar.
Organize suç, çoğu zaman kayıt dışı ekonomi alanlarında barınır. Özellikle yasa dışı ürünlerin üretimi ve dağıtımı, kayıt dışı çalışan ağlar aracılığıyla yürütülür. Bu suç ağları, bazen rüşvetle denetim sistemini etkisiz kılar, bazen korku yoluyla piyasayı kontrol eder. Dolayısıyla kayıtdışı ekonomi ile organize suç arasında simbiyotik bir ilişki bulunur.
Kayıtdışı ekonomiyle mücadele, hem teknik hem de sosyal politikaları gerektirir. Elektronik fatura sistemleri, POS zorunluluğu, denetimlerin artırılması gibi yöntemler teknik araçlardır. Ancak esas çözüm, kayıt altına girmeyi teşvik eden sosyal politikalarla gelir: sigorta prim teşvikleri, küçük işletme desteği, bürokrasiyi azaltan reformlar… Kayıtdışı ekonomiyle mücadelenin özü, bireyleri sistemin dışına iten değil içine çeken yapılar kurmaktır.
Kitap Dünyasında:
Misha Glenny – McMafia: Kayıtdışı para akışları ve suç ekonomileri üzerine küresel bir inceleme.
Loretta Napoleoni – The Islamist Phoenix: Terör ve ekonomi ilişkisini kayıtdışılık ekseninde analiz eder.
Sinemada ve Dizilerde:
El Infierno: Meksika’da uyuşturucu kartelleri ve kayıtdışı ekonomi anlatısı.
The Wire: ABD şehirlerindeki kayıt dışı işleyişin çok katmanlı tasviri.
Parasite: Kayıt dışı emeğin sınıfsal görünürlüğü üzerine metaforik bir anlatım.
Video Oyunlarında:
GTA V, Mafia serisi: Kayıt dışı ekonominin suç ve yolsuzlukla birleştiği oyun evrenleri.
This War of Mine: Hayatta kalmak için resmi ekonomi dışında çözümler üretme gerekliliğini işler.
Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Ekonomik tiyatro toplulukları ve belgesel sinema (örneğin Dirty Money dizisi), kayıtdışılığın etik ve sosyal boyutlarını dramatize eder.
Kayıtdışı ekonomi, sistemin gölgesidir. Resmiyetin, denetimin ve görünürlüğün dışında döner. Bazen yoksulluğun zorunlu sonucu, bazen fırsatçılığın arka kapısıdır. Toplumun resmî yüzü kadar gayrıresmî bir hayatı da vardır; sokak satıcısının tezgâhında, sigortasız çalışanın yorgunluğunda, devletin bilmediği ama herkesin bildiği işlerde yaşar. Bu ekonomi, sadece bir vergi meselesi değil; güven, hak, temsil ve adalet meselesidir.
► ORGANİZE SUÇ
► KARA PARA
► YERLİLİK
► İŞÇİ SINIFI
► GÖLGE EKONOMİ