Zenne, yalnızca sahnede salınan bir figür değil; cinsiyetin, temsilin ve mahrem alanların kıyısında var olan bir beden hafızasıdır.
“Zenne” kelimesi, Osmanlı-Türk sahne kültüründe kadın kıyafetleri giyerek sahnede dans eden erkekleri tanımlar. Geleneksel olarak, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda hamam eğlencelerinde, konaklarda ve saraylarda icra edilen gösterilerde yer alan zenneler, cinsiyet performansı, erotik çağrışım ve toplumsal temsilin kesişiminde yer alır. Kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu dönemlerde, kadın rollerini üstlenen bu erkek dansçılar, aynı zamanda erkek seyircinin arzusu tarafından biçimlenen bir temsilin taşıyıcılarıdır. Zenne, sadece bir sahne karakteri değil, aynı zamanda ataerkil eğlence düzeninin içinde üretilen, denetlenen ve zamanla dışlanan bir figürdür. Tanzimat’tan itibaren modernleşme sürecinin etkisiyle önce görmezden gelinen, sonra yeraltına itilen zenne, bugün hem kuir belleğin hem de beden estetiğinin sembollerinden biri olarak yeniden okunmaktadır.
Zenne figürü, Osmanlı’da kadınların sahneye çıkmasının dinî ve toplumsal nedenlerle yasaklandığı bir dönemde ortaya çıkar. Bu yasak, eğlence hayatında kadın temsiline duyulan arzuyu ortadan kaldırmaz; aksine erkek bedenine yüklenmiş kadınsı jest ve kıyafetler aracılığıyla bu temsili “dolaylı” biçimde sürdürür. Bu dolaylılık, zennelikte hem erotik bir gizem hem de tehlikeli bir sınır yaratır. Zenneler, hem hayranlık uyandıran hem de ahlaken kuşkulu figürler olarak görülmüştür.
Hayır. Zenne, aynı zamanda toplumun cinsiyet, ahlak ve arzuyla kurduğu ilişkilerin yansımasıdır. Zenne figürü, bedensel bir temsil olmanın ötesinde, eril toplumun arzuyu sahnede nasıl kurguladığını gösterir. Dans, jest ve bakışla kurulan bu performans, sadece estetik bir deneyim değil, aynı zamanda izleyiciyle kurulan erotik ve sosyopolitik bir etkileşimdir.
Zenne, biyolojik cinsiyeti erkek olan bir bedenin kadınsı hareket ve giysilerle sahnede icra ettiği bir rolü temsil eder. Bu anlamda, sabit bir cinsiyet kimliğine değil, oynanan ve icra edilen bir kimliğe işaret eder. Judith Butler’ın “cinsiyet performansı” kavramıyla paralellik kurulabilir. Zenne, ne tam anlamıyla kadın ne de erkek olarak sahnededir; bir geçiş, bir alan, bir yorumdur.
Modernleşme süreciyle birlikte Osmanlı’daki zenne kültürü “gericilik”, “ahlak dışılık” ya da “uygunsuzluk” etiketleriyle itibarsızlaştırılmıştır. Tanzimat ve Cumhuriyet döneminde Batı’ya özgü tiyatro ve bale normlarının benimsenmesiyle, zennelik sahne sanatları içinden dışlanmıştır. Bugün ise bazı özel sahne performanslarında, kuir anlatılarda ya da bağımsız tiyatro girişimlerinde zenne figürü yeniden gündeme gelmektedir.
Zenne, günümüzde sadece tarihsel bir figür değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyetin oynanabilirliğine, temsilin kırılganlığına ve bedensel hafızanın direncine dair bir simgedir. Sahnenin kıyısında yer alan bu figür, kendini yeniden hatırlatarak toplumun sınır tanımlamalarını sorgular. Zenne, aynı anda hem unutulmuş bir estetik hem de bastırılmış bir kimliğin dışavurumudur.
Karakaçanlar (Yunanca: Σαρακατσάνοι / Sarakatsani), özellikle Kuzey Yunanistan ve kısmen Bulgaristan’da yaşayan, geleneksel olarak yarı göçebe bir yaşam süren transhümans (mevsimsel göçebe) bir topluluktur. Kökenleri tartışmalı olmakla birlikte, çoğunlukla Yunanca konuşan, ancak Yunanca’ya sonradan geçmiş olabileceği düşünülen, etnik olarak Yunanlı mı, Arnavut mu, eski Trakyalı mı oldukları hâlâ akademik tartışmalara konu olan bir gruptur.
Bu topluluklarda, kimi zaman erkeklerin kadın kıyafetleri giyerek dans ettiği, eğlence ya da geçiş ritüellerinde (örneğin düğün, bahar kutlaması, doğurganlık töreni) bu şekilde sahne aldığı “zenne benzeri uygulamalar” görülebilmektedir. Ancak bu uygulamalar şehirli Osmanlı zenne geleneğinden farklıdır ve çoğu zaman dini ya da töresel nedenlerle kadınların sahneye çıkamadığı ortamlarda gelişmiş, geçici, törensel cinsiyet dönüşümleri biçimindedir.
Bu tür oyun ve danslar, maskeli karnavallarda, köy şenliklerinde veya bahar karşılamalarında yer bulur. Karakaçanlar gibi kapalı, geleneksel topluluklarda, bu performanslar bir yandan komedi ve hiciv işlevi görürken, öte yandan toplumsal cinsiyet rollerini karikatürleştirerek yeniden üretir. Bazı halkbilim araştırmalarında bu tür geleneksel danslara “erkeklerin kadın kılığına girip kadınsılığı taklit ettiği doğurganlık temalı halk oyunları” olarak atıf yapılır (örneğin Bulgaristan’da Kukeri, Yunanistan’da Apokries şenlikleri).
Bu bağlamda, Karakaçanlar arasında “zenne adeti vardır” demek, bu tür ritüel temelli, yerel halk danslarında erkeklerin kadın rollerini geçici olarak üstlendiği uygulamaların bulunduğunu ima eder. Bu, Osmanlı-Türk geleneğindeki şehirli, erotik ve ticari zennelikten farklı olarak, kırsal, törensel ve simgesel bir niteliğe sahiptir.
Zenne gibi figürler, kadınsı beden hareketlerini erkek bedeni üzerinden sahneleme pratiği olarak yalnızca Osmanlı coğrafyasında değil, Akdeniz ve Balkan halk kültürlerinin pek çoğunda çeşitli biçimlerde görülür. Bu figürler, çoğunlukla kadının kamusal görünürlüğünün sınırlandığı toplumlarda; bahar, bereket, doğurganlık gibi temalara sahip şenliklerde; cinsiyetin toplumsal rol olarak inşa edildiğini gösteren geçici performanslarda ortaya çıkar.
Karakaçanlar örneği, bu kültürel hafızanın Balkanlar’daki çok katmanlı cinsiyet temsillerine işaret etmesi açısından önemlidir. Ancak bilimsel kaynak eksikliği nedeniyle bu bilgiyi dikkatli kullanmak gerekir. Kaynaklar doğrulandığı takdirde, bu tür örnekler zenne maddesinin “uluslararası izdüşümleri” başlıklı bir kutusunda veya alt bölümünde yer alabilir.
Kitap Dünyasında:
Metin And – Geleneksel Türk Tiyatrosu: Zennelerin sahnedeki yeri, kültürel dönüşümleri ve yok oluş süreçleri üzerine tarihsel bir çerçeve sunar.
Jale Karabekir – Kuir Tahayyüller: Sahne sanatlarında cinsiyet temsili ve kuir performanslar üzerine analizler içerir.
Sinemada ve Dizilerde:
Zenne (2011): Gerçek bir olaydan uyarlanan, bir zennenin hayatına ve eşcinsel kimliğe karşı toplumun baskılarına odaklanan çarpıcı film.
Harem Suare, Pera Palas’ta Gece Yarısı: Dolaylı anlatımlarla zenne figürüne göndermelerde bulunan yapımlar.
Video Oyunlarında:
Doğrudan yer almamakla birlikte, Assassin’s Creed: Revelations gibi Osmanlı estetiğini kullanan oyunlarda zenne benzeri figürler görsel olarak referans alınır.
Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Bağımsız sahnelerde, özellikle kuir tiyatro kolektiflerinin işlerinde zenne figürü estetik bir direniş biçimi olarak kullanılmaktadır.
Performans sanatçısı ve drag kültürü içinde zennelik, yeniden anlamlandırılan bir motif olarak yer alır.
Zenne, sahnede dans eden bir erkekten fazlasıdır. O, cinsiyetin toplum önündeki temsiline dair bir parantez, bir aralık, bir sorudur. Ne tamamen gizlenmiş ne de tümüyle açığa çıkmış; ne kadın ne erkek; ne meşru ne yasaklı… Arada duran, sarsan ve oynayan bir kimliktir. Zenneyi anlamak, sadece bir dansçıyı değil, toplumun bedene ve arzulara dair kurduğu karmaşık düzeni anlamaktır.
► ORTAOYUNU
► BEDEN POLİTİKALARI
► SAHNE SANATLARI
► QUEER TEORİ
► MAHREM ALAN