ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford’un Suriye Geçici Cumhurbaşkanı el-Şara hakkında konuştuğu 4 dakikalık video kaydı çok konuşuldu. Oysa Ford, 1 saati aşan konuşmasının geri kalanında çok daha ilginç şeyler anlatıyordu.
“İsrail ve Türkiye, Suriye’de çatışabilir” diyen Ford, “SDG bize çok yardım etti ama onlara bir şey borçlu muyuz, emin değilim” ifadesini kuklandı.
Fordun’un bir diğer ‘öngörüsü’ ise “Suriye’yi bekleyen en büyük tehlike Şara’nın savaşçılarının ona karşı ayaklanması ve ülkenin iç savaşa sürüklenmesi. İsrail de iç savaşa sürüklenmiş bir Suriye istiyor” şeklinde oldu.
T24’ten Eray Özer’n aktardığına göre; Robert Ford’un sözlerinden bazı bölümler şöyle:
“Türkiye’nin kararlı bir şekilde savunacağını duyurduğu Suriye hava sahasını şu anda kim ihlal ediyor? İsrailliler. İsrail ile Türkiye’nin Suriye’de bir çatışmaya girmeleri hiç de imkansız değil. Hatta çok gerçek bir olasılık.”
““Türkiye, Orta Doğu’da yükselen bir askeri güç. Müttefikleriyle birlikte Şam’ı alarak büyük bir zafer kazandılar ve Türklerin kendi geliştirdikleri İHA’ları var. Ukrayna savaşını takip ettiyseniz, Ukraynalıların Türk İHA’larını çok iyi kullandığını bilirsiniz. Türkler kendi savaş uçaklarını üretiyorlar, çok çeşitli savunma ekipmanları üretiyorlar ve bunları satıyorlar. Ve aslında, oldukça iyi gidiyorlar. Ve eğer Henry Kissinger buna bakıyor olsaydı, ‘Daha önce hiç birbirleriyle savaşmamış iki askeri gücümüz var, ancak şimdi daha önce hiç temas etmedikleri bir yerde, Suriye’de temas kuruyorlar. Bu tehlikeli’ derdi. …İsrail ve Türkiye’yi birbirleriyle çatışmaktan alıkoymak için bu konu üzerine çalışmak gerekiyor. Özellikle de İsrailliler çok kışkırtıcı eylemlerde bulunurken ve Türkler buna ‘Suriyelilerin yanındayız’ diye yanıt verirken. Bu durumun nereye gittiğini az çok görebilirsiniz. Ve İsraillilerle Türklerin Suriye hakkında birbirleriyle konuşma konusunda neredeyse hiç deneyimleri yok.”
“SDG, Suriyeli Kürt milislerden oluşuyor. Kendilerine ‘demokratik’ diyorlar çünkü biz, yani Amerika onlardan böyle demelerini istedik. Ciddiyim. Youtube’da var. Bir general bunu itiraf etti. Şimdi size bir fotoğraf göstereceğim. (Arkada, Öcalan’ın dev bir posterinin önünde SDG güçleri yer alıyor.) Sarı arka planın önündeki adamın kim olduğunu biliyor musunuz? Adı Öcalan. Kendisi PKK’nın başı. PKK Amerika’nın terörist örgütler listesinde. Aynı zamanda AB’nin terörist örgütler listesinde. Ve tabii Türkiye’nin. PKK, İstanbul havalimanındaki bir patlama, Ankara’da İçişleri Bakanlığı’ndaki bir saldırı gibi terör eylemlerini gerçekleştiren örgüt. Ayrıca Hamas gibi sınırı yamaç paraşütleriyle geçip Türkiye’nin güneyinde bir askeri teknoloji üssünü vurdular. Ve işte Amerika’nın sayesinde bu fotoğrafta gördüğünüz şehirdeler. ABD bu şehrin alınmasında onlara yardımcı oldu. Kiminle iş yaptığımızı anlayın istiyorum. 10 yıldır oradayız. IŞİD artık bir tehlike değil ve şurası kesin ki hâlâ orada olmamızın nedeni bu milisleri korumak.”
“(Kürtlerin bulunduğu bölgenin üzerinde…) Amerikan uçakları günde birkaç sorti yapıyor. Türkler öfkeli çünkü bu bölgenin Türkiye’ye saldırmak isteyenler için bir güvenli liman olduğunu düşünüyorlar. Her saldırıdan sonra Washington ve ABD Ordusu’na şikayete geliyorlar. Sırf bu nedenle ABD ordusundan nefret edebilirler, çok öfkeliler. Amerikalılar sadece “İlgileneceğiz” demekle yetiniyor ve hiçbir şey değişmiyor. Burada asıl soru şu: Sınırsız askeri destek ve koruma vermek konusunda SDG’ye borçlu muyuz? Şunu unutmayalım: IŞİD karşısında bize harika müttefiklik yaptılar. Cesur ve organizelerdi. ABD ordusuyla büyük bir uyum içinde çalıştılar. Bu yüzden ordu onları çok seviyor. 11 bin kayıp verdiler. Büyük fedakarlıklar yaptılar. Bu bölgeyi IŞİD kontrol ediyordu, şimdi bu milisler ve ABD kontrol ediyor. Peki onlara borçlu muyuz? Kongre’de bunu çok duyuyorum, onlara borçluyuz diyorlar. Kusura bakmayın, ben realist biriyim. Yabancılara hiçbir şey borçlu değiliz. Biz sadece kendimize karşı borçluyuz. Ortak çıkarlar vardır ve birlikte hareket edersiniz. …Şu anda IŞİD bitti. IŞİD onlara saldırıyordu. Köylerini, şehirlerini bombalıyordu, Kürtleri öldürüyordu, yardım istediler ve yardımlarına gittik. Şimdi bu durum bitti. Hal böyleyken orada kalmamızın bir gereği var mı? Türkiye gibi, 90 milyon nüfusa sahip, G20 büyüklüğünde bir ekonomisi olan bir ülkeyle bu milisler arasındaki bir savaşın arasına girmemiz bize ulusal bir fayda sağlıyor mu?”
“Asıl tehlike şu anda el-Şara’nın üzerlerinde çok az miktarda otorite sahibi olduğu kontrolsüz savaşçı milisler. Suriye’nin de Libya gibi olmasından korkuyorum. (El-Şara) Bir suikast kurbanı olabilir mi? Kesinlikle. Ama yerine kim gelir? Böyle bir durumda yine Libya örneğine dönmeliyiz.”
“Bana kalırsa İsrail bölünmüş bir Suriye istiyor. Böyle bir durum IŞİD’in yeniden güçlenmesine, başka terör gruplarının ortaya çıkmasına, mülteci akınlarına ve yeniden istikrarsızlığa neden olabilir ama yine de bunu istiyorlar. İsrail doğuda Kürtlerin bağımsızlıklarını ilan etmesine yardımcı olabilir. Aynı şekilde Dürzilerin güneyde ve Alevilerin kuzeybatıda bağımsızlık ilan etmesini isteyebilir. Ve böylece ülke bölünmüş olur. Bir tür Libya modeli yani.”