İŞÇİ SINIFI – Çarkların Arasında Sıkışan Hayat

Birileri sabah işe gitmese, bütün sistem durur. Ama kimse onları hatırlamaz.


İşçi sınıfı nedir?

İşçi sınıfı, üretim araçlarına sahip olmayan, geçimini ücret karşılığı emek gücünü satarak sağlayan toplumsal katmandır. Kapitalist sistemin temel karşıtlıklarından biri olan emek-sermaye ayrımında, emeği temsil eden sınıftır. Fabrika işçisinden temizlik görevlisine, tarım işçisinden çağrı merkezi çalışanına kadar çok geniş bir skalayı kapsar.

Marksist literatürde proletarya adıyla anılır ve tarihsel olarak sömürüye dayalı üretim ilişkilerinde, artı-değeri yaratan ama onun sahibi olmayan kesimdir. Ne var ki günümüzde “işçi” terimi çoğu zaman mavi yaka ile eşanlamlı hale gelmiş; hizmet sektöründe çalışan veya güvencesiz emekçiler bu sınıf tanımının dışında görülmeye başlanmıştır. Oysa çağdaş sosyoloji, yalnızca fabrika değil, çağrı merkezi, depo, market, hastane gibi mekânlarda da üretimin temel yükünü taşıyan bu kesimi işçi sınıfı içinde değerlendirmeye devam eder.

İşçi sınıfı, yalnızca ekonomik değil; kültürel, siyasal ve estetik bir kategori olarak da değerlendirilmelidir. Çünkü bu sınıfın yaşadığı, düşündüğü, hissettiği ve direnç gösterdiği her alan, yalnızca geçim derdinin değil, bir hayat biçiminin ifadesidir.


Marksist Perspektiften İşçi Sınıfı – Üreten Ama Sahip Olamayanlar

Karl Marx’a göre işçi sınıfı —ya da onun ifadesiyle proletarya— üretim araçlarına sahip olmayan ama emeğini ücret karşılığı satan sınıftır. Bu, yalnızca bir meslek tanımı değil; tarihsel bir konumdur. Marx’ın sınıf anlayışı, ekonomideki yerle değil, üretim ilişkilerindeki konumla belirlenir. Yani işçi, ne kadar kazanırsa kazansın, toprağa, fabrikaya, makinaya, yani üretim araçlarına sahip değilse; o, işçidir. Bir başka deyişle: “Köprüleri inşa eden, mobilyaları yapan, gıdayı yetiştiren, çocuklara bakan” insanlar dünyayı taşır — ama sahip oldukları tek şey kendi bedenleridir.

Komünist Manifesto’da Marx ve Engels, bu sınıfı yalnızca sömürülen değil, aynı zamanda sistemin çöküşünü getirecek olan tarihsel özne olarak tanımlar. Kapitalist üretim ilişkilerinin iç çelişkileri, zamanla işçi sınıfının bilinç kazanmasına ve örgütlenmesine yol açacaktır. Bu bilinç, sınıf mücadelesinin temel itici gücüdür. Marx’a göre, burjuvazinin egemenliği ancak proletaryanın diktatörlüğüyle ortadan kaldırılabilir; bu da sınıfların tamamen ortadan kalktığı komünist bir topluma geçişin kapısını aralar. O hedef, tek bir formülle özetlenmiştir:

“Her birinin özgür gelişimi, herkesin özgür gelişiminin koşulu olmalıdır.”

Bu çerçevede, yalnızca fabrika işçileri değil; ücretli çalışan herkes, hatta geçimini sosyal yardımlarla sağlayanlar bile işçi sınıfının bir parçası sayılır. Buna karşılık, gelirini birikmiş sermayeden, kira, faiz ya da mülkiyet üzerinden sağlayanlar bu sınıfa ait değildir. Sınıf ayrımının özü, ne iş yaptığı değil, neye sahip olup olmadığıdır.

Ancak proletarya kendi içinde yekpare değildir. Marx, işçi sınıfının alt tabakası olarak tanımladığı lümpen proletarya kavramını da ortaya koyar. Bu grup; evsizler, gündelik işçiler, yasadışı geçim yollarına başvuranlar gibi sistem dışına düşmüş bireylerden oluşur. Marx’a göre bu kesim, düzenle organik bir bağ kurmadığı için sınıf bilinci geliştirmekte zorlanır ve kolayca başka güçlerin aracı hâline gelebilir. Bu yüzden onun gözünde tarihsel dönüşümün taşıyıcısı, örgütlü ve bilinçli işçi sınıfıdır — değilse dağınık ve savruk kitleler değil.

Bugün geldiğimiz noktada ise işçi sınıfına kimlerin dâhil olduğu konusu daha da karmaşık hâle gelmiştir. Teknolojik dönüşüm, otomasyon, uzaktan çalışma ve hizmet sektörünün genişlemesiyle birlikte, yalnızca fiziksel emek değil, duygusal, bilişsel ve dijital emek de sınıf analizine dahil edilmek zorunda kalmıştır. Beyaz yakalı bir banka çalışanı ya da bir yazılımcı; yüksek gelirli olsa bile üretim araçlarına sahip değilse, özünde proletaryaya yakın konumdadır. Bu yüzden çağdaş sosyologlar, yalnızca işin niteliğine değil; ilişki biçimlerine, güvencesizlik düzeyine ve aidiyet hissine bakarak sınıf tanımlamaları yapmaktadır.

Sınıf, yalnızca cebimizdeki para değil; hayatla kurduğumuz ilişkidir. Kimilerinin kader olarak yaşadığı şeyi, başkaları bir istatistik olarak görür. Marx’ın çizdiği tablo, sadece 19. yüzyıl sanayi işçisini değil, bugün fast-food restoranında çalışan genci, temizlik işçisi kadını, çağrı merkezi çalışanını da içine alır. Çünkü sahip olmadan üretmek, her çağda aynı ağırlığı taşır.


İşçi sınıfı yalnızca fabrikalarda mı bulunur?
Hayır. Günümüzde üretim yalnızca fiziksel mallar üzerinden değil, hizmet, veri, bakım emeği ve duygusal emek üzerinden de gerçekleşmektedir. Çağrı merkezi çalışanı da, evlere temizlik yapan kadın da, kuryelik yapan genç de üretime katılır. Onlar da “çarkın dönmesi” için vardır. Yani işçi sınıfı sadece sanayi çağının değil, dijital çağın da temel taşıyıcısıdır.


İşçi sınıfı ile alt sınıf aynı şey midir?
Değildir. Alt sınıf, ekonomik açıdan düşük gelir grubunu ifade ederken, işçi sınıfı toplumsal üretim ilişkileri içindeki konumla tanımlanır. Bir kişi yoksul olabilir ama işçi sınıfına dahil olmayabilir. Ya da bir işçi orta gelirli olabilir ama yine de sınıfsal olarak işçi konumundadır. Sınıf; yalnızca para değil, pozisyon, ilişki ve aidiyet meselesidir.


Sendikalar işçi sınıfını koruyor mu?
Tarihsel olarak evet. Ancak neoliberal politikalarla birlikte sendikal örgütlenmeler zayıflatıldı, işçi hakları tırpanlandı, güvencesiz çalışma yaygınlaştı. Sendikalar hâlâ önemlidir ama etkileri geçmişe kıyasla daha sınırlıdır. Bugün işçiler çoğu zaman örgütsüz, yalnız ve korunmasızdır.


İşçi sınıfı neden görünmez hâle geldi?
Çünkü reklamda, sinemada, siyasette hep başka sınıfların hayatları temsil edilir. Oysa sabahları gün doğmadan evden çıkan, akşamları yorgunlukla dönen, pazar günleri bir simit bir çayla dinlenen insanlar bu dünyanın gerçek taşıyıcılarıdır. Görünmezlikleri, sistemin bilinçli unutuşudur. Modern hayat, onların emeğini sever; varlıklarını değil.


Sınıf bilinci hâlâ mümkün mü?
Evet, ama parçalı. Aynı iş yerinde taşeron çalışanla kadrolu çalışan arasında uçurumlar var. İşçiler arasında bile hiyerarşi oluşmuş durumda. Ancak yine de dayanışma, müşterek talepler ve ortak deneyimler sınıf bilincini diri tutabilir. Bu bilinç yalnızca “hak arama” değil; “varlığını tanıma” meselesidir.


Popüler Kültürde İşçi Sınıfı

Kitap Dünyasında:
George Orwell’ın Wigan İskelesi Yolu adlı eseri, işçi sınıfının İngiltere’deki yaşam koşullarını edebî bir dille anlatır. Zola’nın Germinal adlı romanı, Fransız işçi sınıfının direnişini epik bir anlatıya dönüştürür. Türkiye’de Orhan Kemal, Sadri Ertem ve Mahmut Makal gibi yazarlar bu dünyayı edebiyata taşır.

Sinemada ve Dizilerde:
Ken Loach’un filmleri (I, Daniel Blake, Sorry We Missed You) modern işçi sınıfının yalnızlığını anlatır. Metropolis, Modern Times, Erin Brockovich, The Working Class Goes to Heaven gibi filmler emek-sermaye ilişkisini farklı açılardan işler. Av Mevsimi ya da Ekmek Teknesi gibi yerli yapımlarda da bu sınıfa ait izlekler bulunur.

Video Oyunlarında:
Papers, Please ya da Cart Life gibi bağımsız yapımlar, sınıfsal baskıyı ve emek sömürüsünü doğrudan işleme cesareti gösterir. Büyük bütçeli oyunlarda ise işçi sınıfı genellikle arka plan figürleri olarak yer alır.

Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Bertolt Brecht’in epik tiyatrosu, işçi sınıfını hem özne hem seyirci olarak sahneye çağırır. Türkiye’de işçi tiyatroları ve amatör sahneler bu geleneği taşımaya devam eder. Heykelden grafitiye, protest müzikten duvara yazılan slogana kadar emek her zaman bir anlatı nesnesidir.


Genel Değerlendirme

İşçi sınıfı, bir günlüğün ilk sayfası gibidir: Yazılmadan önce her şey onunla başlar. Çarklar dönüyor, raflar doluyor, yollar temizleniyor, hayat sürüyorsa; birileri ter döküyor, emek veriyor, tahammül ediyor demektir. Ama adı anılmıyor. Çünkü onların yaşamı “olağan” kabul ediliyor. Oysa asıl olağanüstü olan, her şeye rağmen hayatı taşımaya devam etmeleridir. Görünmeyenleri görünür kılmak, yalnızca bir vicdan meselesi değil; tarihsel bir borçtur.


Velev’den İlgili Maddeler

SANAYİ DEVRİMİ
GREV
İDEOLOJİ
► EMEK
SOSYAL ADALET

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com