EGEMENLİK – Yetkinin Kaynağı, Meşruiyetin Labirenti

Kim karar verir? Kim adına karar verir? Egemenlik, bu soruların sahasıdır.


Egemenlik nedir?

Egemenlik, bir topluluk, devlet ya da iktidar yapısı içinde nihai karar alma ve uygulama yetkisinin kime ait olduğunu belirleyen kurucu ilkedir. Antikçağda tanrılardan gelen bu yetki, Ortaçağ’da monarşik krallara atfedildi; modern dönemde ise halk egemenliği, ulusal egemenlik, anayasal egemenlik gibi biçimlere evrildi. Jean Bodin’in 16. yüzyıldaki tanımıyla egemenlik, “bölünemez ve sürekli” bir otoriteydi. Thomas Hobbes, Leviathan adlı eserinde bu otoritenin merkezileşmesini savunurken, Rousseau egemenliği halkın genel iradesine bağladı. 20. yüzyılda Carl Schmitt, egemenin hukuk normlarını askıya alabilme gücüne sahip olduğunu savundu; Hannah Arendt ise bu gücün şiddetle değil, eylemle ve birlikte var olma iradesiyle inşa edilebileceğini ileri sürdü. Egemenlik, yalnızca hukuki değil; aynı zamanda sembolik, kültürel ve hatta dijital bir meseledir: Bugün devletin, şirketlerin, algoritmaların ya da halk hareketlerinin egemenliği hangi araçlarla kullandığı, çağdaş siyaset felsefesinin en temel sorularından biridir.


Egemenlik kavramı neden hâlâ güncelliğini koruyor?
Çünkü her toplum, kriz zamanlarında otoritenin sınırlarını yeniden tartışmak zorunda kalır. Pandemilerde, savaşlarda, anayasa değişikliklerinde ya da dijital gözetim gibi yeni formlarda egemenliğin kimde olduğu sorusu kendini yeniden dayatır. Bu yüzden egemenlik, zamana göre biçim değiştirse de özü itibarıyla hep merkezî kalır.


Egemenlik bireyle topluluk arasında nasıl bir gerilim yaratır?
Egemenliğin uygulayıcısı olan devlet ya da otorite, topluluk adına hareket ederken bireyin hak ve özgürlüklerini sınırlandırabilir. Bu, özellikle anayasal haklar ile devletin güvenlik veya düzen gerekçesiyle aldığı kararlar arasında sıkışan birey için sürekli bir çatışma alanı yaratır.


Egemenlik her zaman merkezî bir yapı mıdır?
Hayır. Federal sistemlerde, ademimerkeziyetçi yapılarda ya da yerel yönetimlerin güçlendiği modellerde egemenlik, parçalı ve dağıtılmış biçimlerde görülebilir. Ancak bu durumda bile bir “nihai karar mercii” sorusu gündemde kalır. Egemenlik, her ne kadar yataylaştığı izlenimi verse de bir noktada yeniden merkezileşir.


Dijital çağda egemenlik kimde?
Bu, 21. yüzyılın en çetrefil sorularından biri. Artık devletler kadar büyük teknoloji şirketleri de karar alıyor, yönlendiriyor ve düzenliyor. Kimin neyi göreceğine, hangi içeriğin sansürleneceğine ya da hangi verilerin toplanacağına karar veren yapılar, klasik anlamda devlet olmasa da egemenlik işlevi görüyor.


Egemenliğin meşruiyeti nasıl sağlanır?
Egemenlik salt güçle değil, kabul ve rızayla işler. Meşruiyet, ya tanrısal ya geleneksel ya da rasyonel hukuki yollarla sağlanır. Modern demokrasilerde seçimler, anayasal çerçeve ve temsil mekanizmaları egemenliğe meşruiyet kazandırırken; bu çerçeveler zayıfladığında, egemenliğin krizi ortaya çıkar.


Popüler Kültürde Egemenlik

Kitap Dünyasında:
Carl Schmitt’in Egemenlik Üzerine eseri, istisna hâli ve otorite ilişkisini tartışır. Michel Foucault’nun Toplumu Savunmak Gerekir adlı çalışması ise modern egemenlik biçimlerinin biyopolitik yollarla nasıl sürdüğünü gösterir.

Sinemada ve Dizilerde:
Twelve Monkeys, V for Vendetta, The Hunger Games gibi yapımlar egemenlik, isyan ve baskı konularını işler. Netflix dizisi Black Mirror’ın bazı bölümleri ise dijital çağda egemenlik kavramını yeniden düşündürür.

Video Oyunlarında:
Papers, Please, Civilization ve Metal Gear Solid gibi oyunlar oyuncuyu doğrudan egemenlik, otorite ve karar alma süreçlerinin içine çeker. Oyun mekaniğiyle siyasi yapılar arasında doğrudan bir ilişki kurulur.

Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Bertolt Brecht’in epik tiyatrosu, egemenliğin görünmez mekanizmalarını sahneye taşır. Kavramsal sanatçılar, sınır-aşırı hareketlilik, gözetim ve ulusal kimlik temaları üzerinden egemenlik fikrini eleştirirler.


Genel Değerlendirme

Egemenlik, yalnızca devletin kimliğini değil, bireyin kaderini de belirleyen temel bir ilkedir. Hem kavramsal hem pratik olarak tartışmalıdır; zira en güçlü olduğu anda bile en kırılgan olduğu yerdedir. Bazen bir imza, bazen bir suskunluk, bazen de bir protesto, egemenliğin sınırlarını yeniden çizebilir. Bugünün dünyasında egemenlik, artık sadece siyasal bir hak değil, aynı zamanda varoluşsal bir sorudur.


Velev’den İlgili Maddeler

► ANAYASA
BİYOİKTİDAR
► OTORİTERLİK
SİYASET FELSEFESİ

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com