OBSESYON – Zihnin Tekrar Tekrar Takılması

Aklınıza gelen bir düşünce, gitmemekte ısrar ediyorsa… ve siz onu kovmaya çalıştıkça geri geliyorsa, işte orada obsesyon vardır. Takıntıların sessiz tiranlığıdır bu.


Obsesyon Nedir?

Obsesyon, kişinin zihnine istemsizce giren ve rahatsızlık veren düşünceler, imgeler ya da dürtülerdir. Bu düşünceler genellikle kendi isteğiyle bastırılamaz, tekrar tekrar geri döner ve kişide yoğun kaygı ya da suçluluk hissi yaratır. Obsesyonlar, Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) kapsamında değerlendirilir ama her obsesyon, bir hastalık belirtisi değildir.

“Ellerimi yeterince yıkadım mı?”, “Fırını kapattım mı?”, “Biri bana zarar verebilir mi?” gibi düşünceler yaygındır. Obsesyonu sıradan kaygıdan ayıran şey, bu düşüncenin sıklığı, şiddeti ve işlevselliği bozmasıdır.


Obsesyonlar Nasıl Gelişir?

Obsesyonların kökeni genellikle kaygı bozuklukları, travmatik deneyimler, katı ahlaki inançlar ya da beyindeki serotonin dengesizlikleri ile ilişkilidir. Ailede obsesif eğilimlerin görülmesi, genetik bir yatkınlık oluşturabilir. Aynı zamanda, mükemmeliyetçilik, kontrol ihtiyacı ve aşırı sorumluluk duygusu da obsesyonların zihinde yuva kurmasına zemin hazırlar.
Bir kişi, zihnindeki düşünceyi bastırmaya çalıştıkça, beyin bu düşünceye daha fazla dikkat gösterir. Böylece bir kısır döngü başlar: düşünceden kaçma → düşüncenin güçlenmesi → artan kaygı.


Obsesyon ve Kompulsiyon Farkı

Obsesyon: Zihinde sürekli dönen, genellikle mantık dışı düşünce.

Kompulsiyon: Bu düşüncenin etkisini azaltmak için yapılan tekrar eden davranış (örneğin, sürekli el yıkama, simetriyi düzeltme).

Bazı obsesyonlar kompulsiyon doğurmaz; bazı kompulsiyonlar ise obsesyonu hafifletmez. Ancak OKB tanısı için genellikle bu iki unsur birlikte görülür.


Obsesyon ile takıntılı kişilik arasında fark var mıdır?

Evet, ciddi bir fark vardır. Obsesyon, bir belirti ya da semptomdur; kişinin istemeden zihnine üşüşen, baskılayamadığı düşünceleri ifade eder. Örneğin, “kapıyı kilitledim mi?” sorusu günde 50 kez akla geliyorsa bu bir obsesyondur.

Oysa takıntılı kişilik (obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu – OKKB), kişilik yapısının geneline yayılan bir özellik olarak ortaya çıkar: düzen, kontrol ve mükemmeliyet ihtiyacı bireyin yaşam tarzıdır. Kişi bunu “rahatsızlık” olarak değil, “doğru olan” olarak görür.
Obsesyon acı verir; kişilik özelliği ise genellikle birey tarafından içselleştirilmiştir.


Neden bazı obsesyonlar cinsellik ya da şiddet temalı olur?

Bu, obsesyonun “yasak düşünceye” çekilme doğasıyla ilgilidir. İnsan zihni, “aklımda olmamalı” dediği şeyi takıntı hâline getirmeye eğilimlidir.

Bu yüzden obsesyonlar sıkça cinsellik, dine küfretme, yakın birine zarar verme gibi tabulaştırılmış alanlarda ortaya çıkar. Örneğin: “Ya çocuğuma zarar verirsem?” gibi düşünceler, çoğunlukla tam tersine aşırı sevgi ve koruma içeren bireylerde görülür. Bu düşünceler eyleme dönüşmez; ama kişi onları düşündüğü için utanır, kendini yargılar.

Bu tür obsesyonlar tıbben “zararsız düşünsel takıntılar” sınıfına girer.


Obsesyonlar geçici olabilir mi, yoksa mutlaka tedavi gerekir mi?

Bazı obsesyonlar stresli dönemlerde geçici olarak ortaya çıkar. Örneğin sınav döneminde “yeterince çalıştım mı” düşüncesi kısa süreli obsesyon yaratabilir.

Ancak bu düşünceler günlük işlevselliği bozacak düzeye ulaştığında (örneğin kişi işe gidemiyor, sürekli el yıkıyor, aynı şeyi defalarca kontrol ediyorsa) profesyonel yardım gerekir.

Tedavi edilmediğinde obsesyonlar kompulsiyonlara, ardından da depresyon ve sosyal izolasyona yol açabilir.

Yani hafif obsesyonlar geçici olabilir, ama yapışkan ve işlev bozucu hâle gelenler destek gerektirir.


Obsesyonu olan biri, düşüncelerinin saçma olduğunu bilir mi?

Çoğu zaman evet. İşte bu da obsesyonu psikotik sanrılardan ayıran temel farktır. Obsesyonu olan kişi, “Bu düşünce mantıklı değil ama zihnimden atamıyorum” der.

Örneğin, “ellerim mikroplu, tekrar yıkamalıyım” diyebilir ama aynı zamanda “bunun abartılı olduğunu biliyorum” farkındalığı içindedir.

Bu durum, kişide yoğun bir içsel çatışma yaratır ve en çok da bu çatışma kişiyi yorar. Obsesyonun psikolojik yükü, düşüncenin içeriğinden değil, sürekli geri dönmesinden ve kaçamıyor oluşundan kaynaklanır.


Obsesyonla baş etmenin en etkili yolu nedir?

Bugün obsesyon tedavisinde en etkili yöntem:

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve özellikle onun bir alt başlığı olan Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP) yaklaşımıdır.

Bu yöntemde kişi obsesyonla yüzleşmeye (örneğin mikroplu sandığı yere dokunmaya) teşvik edilir ama ardından kompulsiyonunu yapmasına izin verilmez (el yıkamaması istenir).

Zihnin verdiği kaygı zamanla azalır ve obsesyonun etkisi kırılır.

Ayrıca bazı durumlarda serotonin sistemini düzenleyen ilaçlar (örneğin SSRI’lar) da tedaviye destek olabilir. Ancak her zaman ilk adım, farkındalık ve uzman desteğidir.


Popüler Kültürde Obsesyon

Kitap Dünyasında:

Zararsız Düşünceler (Jon Hershfield) – Obsesyonların doğasını anlamak için kılavuz niteliğinde.

Deliliğe Övgü (Erasmus) – Normalliğin sınırlarını sorgularken obsesif düşüncelere mizahi bir çerçeve çizer.

Dorian Gray’in Portresi (Oscar Wilde) – Güzelliğe ve gençliğe duyulan takıntının romanı.

Sinemada ve Dizilerde:

Black Swan – Mükemmeliyetçilik takıntısının bir beden ve akıl savaşına dönüşümü.

As Good as It Gets – Bir yazarın obsesif kompulsif bozuklukla mücadelesi.

The Aviator – Howard Hughes’un uçuş güvenliği takıntısı, onu yavaş yavaş çevreden izole eder.

Müzikte:

Amy Winehouse’un “You Know I’m No Good” şarkısındaki döngüsel kendini suçlama hâli obsesif düşünce yapısına örnek olabilir.

Nine Inch Nails’in “Closer” gibi bazı parçaları, cinsel takıntıları sınır zorlayan imgelerle işler.

Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:

Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken eserinde beklemek bir takıntıya, sonsuz ertelemeye dönüşür.

Marina Abramović gibi performans sanatçıları, tekrar ve kontrol saplantısını sanatsal deneyime taşır.


Genel Değerlendirme

Obsesyon, sadece ruhsal değil, bedensel düzlemde de enerji tüketen bir durumdur. Takıntılar bastırıldıkça güçlenir; üzerlerine gittikçe direnç gösterirler. Bu yüzden obsesyonla mücadelede en etkili yöntemlerden biri bilişsel farkındalık ve gerekirse psikoterapidir. Günümüzde Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP) gibi terapi yöntemleri, obsesyonları yönetmede oldukça başarılıdır.


Velev’den İlgili Maddeler

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com