Giorgio Armani ve Aldo Fallai'ın 70'li yıllara dayanan birlikteliği, Armani Silos'ta eşsiz bir fotoğraf anlatısına dönüşüyor.
Armani Silos’un son sergisi Aldo Fallai per Giorgio Armani (Giorgio Armani için Aldo Fallai), küratörlüğünü Giorgio Armani, Rosanna Armani ve Leo Dell’Orco’nun üstlendiği, iki sanatçı arasındaki 70’li yıllara dayanan sanatçı iletişiminin bir anlatısı. Sergi ziyaretçisini, kolektif zihin dünyasında yer etmiş bir estetik algısı yaratan bu iş birliğinin sınırlarını keşfe çağırıyor.
Armani henüz freelance çalışan bir moda tasarımcısıyken ve Fallai fotoğrafa hevesli bir grafik tasarım mezunuyken tanışan ikili, işlerine yaklaşımlarıyla birbirlerini tamamlıyorlar. Armani, kadınların güç kazanması ve erkeklerin giyimlerine özen göstermeye başlaması gibi sosyal değişimlerin bilincinde, giyinmenin kurallarını baştan yazmaya ve yeni bir yaşam stili oluşturmaya kararlıyken Fallai, bu dönüşümü görsel bir anlatıya dökme konusunda Armani’ye destek oluyor. Fallai’ın Rönesans ve maniyerizm esintileri taşıyan neorealist sinematografi algısı, siyah beyaz kullanımı ve anlatısal soyutlamayla ona eşsiz bir yaklaşım katıyor.
Çalışmalarıyla “mükemmel hayat”ı yansıtmak isteyen ikili, bu isteklerini modelin karakterine odaklanıp kıyafetleri tamamlayıcı birer unsur olarak konumlandırarak başarıyor. Tarzı, renkler ve malzemeden ziyade kendini bir bütün olarak ifade etmek şeklinde tanımlayan Giorgio Armani çalışmalarının, Fallai’ın karakterlerdeki ufak detayları yakalayabilme başarısı sayesinde, bugün kendisini hâlâ etkilediğini ifade ediyor.
Sergi alanı, girdiğinizde sizi her zamanki Armani Silos sergi rotasına yönlendirse de bunun alelade bir Armani sergisi olmadığını hemen hissediyorsunuz. Giriş katını her zaman geçici sergilere ayıran Armani Silos klasik, fotoğrafların duvara asıldığı sergi düzenini bu sefer bir kenara bırakmış. Sergi alanını oluşturan oda biçimindeki bölmeler üzerinin siyah yarı saydam kumaşlarla kaplandığı dikdörtgen prizma şeklinde ahşap iskeletlere bırakmış. Bu siyah bloklarla, sergi alanı âdeta bir labirente dönüşmüş. Ancak bu bahsettiğim labirentvari düzenleme klostrofobik bir etki yaratmıyor, aksine ziyaretçiyi etrafındaki kalabalığı fark edemeyeceği kadar dış dünyadan soyutlayarak Armani & Fallai dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Sergi düzeninde yapılan tek değişiklik siyah blokların kullanımı değil; fotoğrafların duvara asılmaması ile birlikte, her bir fotoğraf üzerinden fotoğrafa yansıtılan ışıklandırma alışkanlığı da terk edilmiş. Bunun yerine duvarların boş kalan kısımları, üzerlerine yansıtılan sarı ışığın kullanımıyla labirentin birer parçası haline getirilmiş. Fotoğraf künyelerinin de devre dışı bırakılmasıyla fotoğraflarla ve zihin dünyanızın tamamen baş başa bırakıldığı sergi, baş döndürücü bir tura dönüşüyor.
Zaman zaman bazı bölümlerde bir modele ağırlık verme, yalnızca siyah beyaz kullanımı ya da sadece renkli fotoğraf kullanımı gibi desenler fark edecek gibi olsanız da serginin takip ettiği herhangi bir örüntü olmadığını söyleyebilirim. Bu durum ışığın, siyah blokların kullanımı, fotoğraf künyelerinin yer almaması gibi tercihlerin de etkisiyle sergiyi iki boyutlu bir düzenden, ziyaretçinin fotoğraflar arasında kendi kurduğu ilişkiden yola çıkarak oluşturduğu hikâyeyi deneyimlediği bir enstalasyona dönüşüyor.
Aldo Fallai ve Giorgio Armani’nin ortak çalışmalarının ürünü olan yaklaşık 250 fotoğrafın yer aldığı bu sergi, Milano’da yer alan Armani Silos’ta 11 Ağustos 2024’e kadar ziyaretçilerine açık olacak.