Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olmasının iktidarlarının sonunu getireceği için hapsedildiğini ifade etti.
18 Mart tarihinde 31 sene önce almaya hak kazandığı diploması elinden alınan, 19 Mart sabahı şafak operasyonu ile gözaltına alınan ve 23 Mart tarihinde çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bir mektup paylaştı.
İmamoğlu, gizli tanıkların asılsız iddiaları ile hapsedildiklerini, 15.5 milyon seçmenin iradesi ile Cumhurbaşkanı adayı olmasının iktidarlarının sonunu getirdiği için hapsedildiğini söyledi:
Silivri’den Sesleniyorum: Geç Gelen Adalet, Adalet Değildir
Aziz Milletim,
Bu satırları hukuksuzca tutulduğum Silivri Cezaevi’nden kaleme alıyorum. Ben ve çalışma arkadaşlarım, birkaç sözde “gizli tanığın” asılsız iddialarına yaslanan bir mahkeme kararıyla hapsedildik. Yolsuzluk ve terör gibi mesnetsiz suçlamalarla cezaevindeyiz. Milletin bize verdiği görevi icra etmekten alıkonuyoruz.
Bizi hapsedenlerin derdi sadece bizimle değil. Bizi hapsedenler bizimle beraber demokrasiyi, milletin iradesini hapsetmek istiyor. Bizi hapsedenler İstanbullu hemşerilerimin seçme hakkını çiğnedi. 16 milyon İstanbullunun emanetini gasp etti. 1,5 milyonu CHP üyesi 15,5 milyon seçmenin iradesiyle cumhurbaşkanı adayı olmamın iktidarlarının sonunu getireceğini gördükleri için hapsedildik.
Milletin senelerdir mahkeme kararlarının siyasi etkiler ile alındığını bildiğini aktaran İmamoğlu, aylar boyunca iddianamelerin yazılmadığını ifade ederek, “Geç gelen adalet, adalet değildir” sözlerini kullandı:
Kıymetli Vatandaşlarım,
Biz adaleti mülkün, adaleti devletin temeli gören bir medeniyetin evlatlarıyız. Adalet, bir toplumun omurgasıdır. Toplumlar, milletler adaletle nefes alır, adaletle ayakta kalır. Onsuz ne huzur olur ne güven ne de birlik. Halbuki, bugün ülkemizde adalet ayaklar altındadır, milletin adalet duygusu derinden yaralanmıştır. Milletimiz senelerdir mahkeme kararlarının siyasi saiklerle, saraydan verilen emirlerle alındığını görüyor, biliyor. Mahkemeler hukuki olmayan saiklerle gençleri, muhalifleri, siyasi liderleri tutuklayıp hapse atıyor. Aylar boyunca iddianameler yazılmıyor, mahkemeler uzuyor, insanlar boş yere aylarca cezaevinde tutuluyor. Halbuki, yine bize ait veciz sözdür: Geç gelen adalet, adalet değildir.
2 aydan fazla bir süredir Silivri’de bulunan Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın da kendileri gibi hukuksuz şekilde tutulduğunu aktaran İmamoğlu, Özdağ’ın mahkemesinin de 2 ay sonra görülecek olmasını şiddetle kınadığını belirtti:
“Aynı cezaevinde bulunduğum Zafer Partisi Genel Başkanı Sn. Ümit Özdağ da tıpkı bizler gibi hukuksuz bir şekilde aylardır burada tutuluyor. Sadece 9 sayfalık bir iddianame için 77 gün beklediği yetmezmiş gibi ilk duruşması iki ay sonra görülecek. Soruyorum: Bu nasıl bir adalet anlayışıdır, neden Sayın Özdağ tutuklu yargılanıyor ve iddianamesi hazır edildiği halde neden bir an önce davası görülmüyor? Sayın Özdağ nasıl bir adalet anlayışıyla aylardır özgürlüğünden mahrum edilir, Şubat ayında ziyaret ettiğim kıymetli annesini, sevdiklerini görebilmekten alıkonur? Şiddetle kınıyorum.”
Özdağ ile beraber siyaset yapmanın bedelini ödediklerini ifade eden İmamoğlu, “Kaderde sayın Özdağ ile aynı cezaevinde bulunmamız varmış” dedi:
Kaderde, Sn. Özdağ ile aynı cezaevinde bulunmamız varmış. Biri cumhurbaşkanı adayı, biri parti genel başkanı olarak Silivri Cezaevi’nde, siyaset yapmanın bedelini ödüyoruz. Üzerine basarak söylüyorum; hukuk, siyasi rakipleri susturmak için bir araç olamaz. Adalet, herkes için eşit islemelidir; aksi halde, bunun adı adalet olmaz, bunun adı zulüm olur.
Orhan Gazi’nin tarihe geçen “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir” sözünü anımsatan İmamoğlu, bu sözün devlet yönetiminin temel taşı olması gerektiğini söyledi:
Asırlar önce Balkanlar’a attığımız ilk adımın mimarı ve Bursa fatihi Orhan Gazi’nin dediği gibi: “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür. Bu söz, devlet yönetiminin temel taşı olmalıdır. Çünkü adalet, devletin mesruiyetinin kaynağıdır. Bir devlet, ancak vatandaşlarına adil davranırsa ayakta kalabilir. Devlet, adaletle yönetilirse güçlü olur ve ancak hukukla ayakta kalır.
Aziz Milletim,
Arkadaşlarım ve ben hapsedildiğimiz cezaevlerinde adaletin yeniden tesis edileceği bir Türkiye’yi hayal ediyoruz, adaletin hüküm süreceği bir Türkiye için var gücümüzle çalışıyoruz. İnanıyoruz ki, milletimizle beraber bu karanlık günleri aşacak, hukukun üstünlüğünü yeniden inşa edecek ve hep birlikte adil, demokratik ve huzurlu günlere emin adımlarla yürüyeceğiz.”