Kökeninde bilimkurgu olan bir din düşünün. Bir yanda Tom Cruise’un gülümseyişi, öte yanda baskı, sansür, ayrılık ve büyük iddialar… Scientology, modern çağın en tartışmalı “inanç sistemlerinden” biri. Ama inançtan çok daha fazlası olabilir mi?
Scientology, 1950’li yıllarda Amerikalı bilimkurgu yazarı L. Ron Hubbard tarafından kurulan ve kendisini bir din olarak tanımlayan bir organizasyonun adıdır. Ancak pek çok araştırmacı, gazeteci ve hatta bazı ülkelerin mahkemeleri, Scientology’yi bir inançtan çok psikolojik manipülasyona dayalı bir kült olarak sınıflandırır.
İnanca göre insanlar, geçmiş yaşamlarında evrenin farklı köşelerinde yaşamış “Thetan” adlı ruhsal varlıklardır ve bugünkü acılarının sebebi, bu ruhların bedenlere zincirlenmiş olmasıdır. Scientology’nin amacı, bireyi bu zincirlerden kurtararak “aydınlanma”ya ulaştırmaktır.
Lafı dolandırmadan söyleyelim: Hubbard bir bilimkurgu yazarıydı. 1950’de yayımladığı Dianetics: The Modern Science of Mental Health kitabı, onun fikirlerinin temelini attı. Bu kitap, zihinsel ve ruhsal arınmanın teknik bir rehberi gibi sunulsa da, bilimsel çevrelerden büyük eleştiri aldı.
Hubbard, “Eğer gerçekten zengin olmak istiyorsan, bir din kurmalısın,” sözünü kendisinin söylediği iddia edilen, ama her zaman yalanladığı bir anekdotla da tanınır. 1954’te “Church of Scientology” adını verdiği yapıyı kurduktan sonra, organizasyon hızla büyümüş ve tartışmalı bir güç odağı hâline gelmiştir.
Scientology inancının merkezinde “Auditing” adlı bir süreç yer alır. Bu süreçte, bireyler bir cihaz (E-Meter) yardımıyla travmalarını keşfeder, geçmiş yaşamlarındaki sorunları hatırlar ve bunları “temizler.” Her seviye için özel eğitimler ve oturumlar gerekir.
Ancak bu süreçler, sadece manevi değil ekonomik bedeller de içerir. Üyeler, her seviye için yüksek miktarda ödeme yapar. Bu yüzden Scientology’nin “inanca dayalı bir terapi sistemi mi, yoksa ticari bir sömürü mü” olduğu sorusu uzun zamandır gündemdedir.
Birçok geleneksel din, kutsal metinlerini ve öğretilerini açık kaynaklarla paylaşırken, Scientology bu konuda radikal biçimde farklı bir yol izler. Öğretileri seviye seviye aktarılır, ancak bu seviyelere ulaşmak için hem maddi ödeme yapmak hem de örgüt içinde belirli bir “ruhsal gelişim” basamağına çıkmak gerekir. Bu gizlilik, üyelerde hem merak hem de bağımlılık yaratan bir bağ kurar. Ancak dışarıdan bakanlar için bu durum, bir din değil de kademeli sır ifşasına dayalı bir tarikat görüntüsü verir. Sır burada inancın değil, örgütün kontrol mekanizmasının bir aracıdır.
Kuruluşunun ilk yıllarından itibaren Scientology, kültürel sermayenin gücünü kavramış ve Hollywood’a yönelmiştir. L. Ron Hubbard’ın bizzat yazdığı “Ünlüler Merkezi” adlı iç planlama belgelerinde, ünlü kişilerin hem örgütü görünür kılma hem de halk üzerindeki etkilerini kullanma stratejisi açıkça yer alır. Tom Cruise gibi dünya çapında tanınan figürler, bu yapının reklam yüzleri gibidir. Bu taktik sayesinde, Scientology sadece dini değil, aynı zamanda medyatik bir cazibe nesnesi hâline gelmiştir. “Eğer tanıdığınız biri içindeyse, siz de girmeyi düşünebilirsiniz” yaklaşımı burada temel stratejidir.
Scientology neden bu kadar çok dava ve soruşturma ile anılıyor?
Yapı, eleştirileri ve içeriden ayrılanları ağır biçimde hedef alan bir savunma sistemine sahiptir. Bilhassa ABD’de, gazetecilere, eski üyelere ve araştırmacılara açtığı davalarla ün kazanmıştır. Bunun arkasında hem yasal koruma arayışı hem de korku yaratma stratejisi bulunur. Ayrıca örgütün içinden sızan belgeler, Scientology’nin üyeler hakkında detaylı dosyalar tuttuğunu, özel bilgileri gerekirse şantaj olarak kullandığını ortaya koymuştur. Bu da onu bir inanç yapısından çok, gizli servis mantığıyla çalışan bir kontrol ağına dönüştürmektedir.
Scientology ile terapi arasındaki sınır nedir?
Scientology, “auditing” adını verdiği süreçle, kişisel travmaların geçmiş yaşamlar dâhil olmak üzere izini sürmeyi hedefler. Bu süreç, sözde ruhsal temizlik sağlar. Ancak bu “terapi benzeri” sürecin bilimsel hiçbir temeli yoktur. Bilakis, kişiyi kendi geçmişiyle yüzleşmeye zorlarken onu sistemin iç kurallarına daha bağımlı hâle getirir. Bu yüzden psikologlar ve psikiyatrlar, bu yöntemin psikolojik istismara açık olduğunu, manipülasyona yol açabileceğini söyler. Terapiden farkı, burada iyileşme değil, sadakat üretilmesidir.
Çünkü Türkiye’de modern bireyler hem dini geleneklere mesafeli olabiliyor, hem de “kişisel gelişim”, “ruhsal aydınlanma”, “enerji temizliği” gibi postmodern inançlara açık hâle geliyor. Scientology, bu boşlukta modern bir din ambalajı içinde kişisel kurtuluş vaat eden bir yapı gibi görünüyor. Ancak yapı hakkında Türkçede doğru, sistematik bilgiye ulaşmak çok zor. Yaygın medya haberi yok, akademik kaynak sınırlı, örgütün kendisi ise kapalı devre çalışıyor. Bu durum onu bir “alternatif bilinç sistemi” gibi değil, merakla karışık kuşku uyandıran bir bilinmezliğe dönüştürüyor.
Ünlü Üyeler ve Propaganda
Tom Cruise – En bilinen savunucusu ve sözcüsü.
John Travolta – Scientology’nin onu depresyondan kurtardığını söylemiştir.
Elisabeth Moss (The Handmaid’s Tale dizisinin başrol oyuncusu)
Ancak bu üyelikler, zamanla kariyerlerini etkileyen unsurlar da olmuştur.
Belgesel ve Film
Going Clear: Scientology and the Prison of Belief (Alex Gibney, 2015) – Pulitzer ödüllü gazeteci Lawrence Wright’ın kitabından uyarlanan ve Scientology’nin karanlık yüzünü ortaya koyan çarpıcı bir belgesel.
Leah Remini: Scientology and the Aftermath – Eski bir Scientology üyesi olan Leah Remini’nin deneyimlerini ve örgütten ayrılanlarla yaptığı söyleşileri içerir.
Scientology, eleştirileri ve ayrılan üyeleri sert biçimde hedef aldığıyla bilinir. Medyaya karşı dava açma, araştırmacı gazetecileri susturma, ayrılan üyeleri “Suppressive Person” ilan ederek toplumdan dışlama gibi uygulamaları kayıt altına alınmıştır.
Fransa, Almanya, Belçika gibi bazı ülkeler Scientology’yi tarikat, hatta organize suç örgütü olarak sınıflandırmıştır.
ABD’de ise anayasal haklar çerçevesinde “din” olarak tanınmakta, bu da onu vergi muafiyeti gibi yasal avantajlarla donatmaktadır.
Scientology, modern çağın en özgün ama en kuşkulu “inanç yapılarından” biridir. İnanç mı, endüstri mi, kült mü? Bu soruların yanıtı, örgütün içyapısına dair şeffaf bilgi alınamadığı sürece hep tartışmalı kalacak. Ama bir gerçek var: Scientology, dini söylemi kullanarak bireyin zihinsel kırılganlıklarını sistemli biçimde hedef alan, çağdaş kapitalist inanç yapılarının somut bir örneğidir.