Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Yozgat mitingi, siyasi etkisi uzun yıllar devam edebilecek bir manzaraya sahne oldu. AKP’nin en önemli oy depolarından biri olan kentte, CHP hatırı sayılır kalabalık topladı. Çiftçi Abdullah Ceylan’ın “Turpunan, şalgamınan devlet idare edilmez. Hukuk ile idare edilir, adalet ile idare edilir.” sözleri ise kısa sürede, etkisini uzun yıllar sürdürecek bir slogana dönüştü. Sosyal medyada birbirinden yaratıcı görseller eşliğinde hızla paylaşıldı ve milyonlara ulaştı.
Sosyal medya paylaşımlarını gördüğüm ilk dakikadan itibaren hem slogan hem de görseller bana, Demokrat Parti’nin (DP) “Yeter! Söz Milletindir” sloganını hatırlattı.
Hafızamızı çok kısa tazeleyelim. Türk siyasetinde en önemli dönüm noktalarının biri, 1950 seçimleridir. Bu seçimlerle birlikte DP, CHP’nin tek parti iktidarına son vermiş, Türkiye ağır aksak da olsa fiili demokrasiye ve çok partili hayat geçmişti. DP’nin “Yeter! Söz Milletindir” sloganı ise 1950 seçimlerinin simgesi olmuştu.
İçinden geçtiğimiz siyasi dönem, maalesef tek parti CHP iktidarıyla önemli benzerlikler gösteriyor. Her gün kendisini biraz daha hissettiren hayat pahalılığı, ifade özgürlüğünün giderek daralmış olması, ağzını açan herkesin kendisini Silivri’de bulma korkusu, büyük medya baskısı ve Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuyla zirveye çıkan siyasi hayata yargı eliyle müdahale, anti demokratik tek parti yöntemlerini aratmıyor.
Çiftçi Abdullah Ceylan, CHP’nin Yozgat Mitingi’nde konuştu. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya – DepoPhotos)
Bu baskının toplumda tepkiye yol açması da doğal olarak şaşırtıcı değil. Nasıl ki 1946 seçimlerinde CHP’nin “açık oy, gizli tasnif” garabeti büyük bir siyasi öfkeye yol açmış ve 1950’de DP’ye zafer getirmişse bugün de benzer bir siyasi dinamiğin işlediği görülüyor.
Bu nedenle Yozgat’tan yükselen ses, hem slogan değeri hem de içeriğiyle önemli bir dönüşüme işaret ediyor.
Slogan değerini itibariyle Türkiye’nin fiili olarak ikinci tek parti dönemi olan AKP iktidarına güçlü bir itirazı seslendiriyor. Zira kağıt üstünde çok partili siyasi hayat devam ediyor gözükse de Cumhurbaşkanlığı yarışının favori adayı Ekrem İmamoğlu’nun bütünüyle siyasi saiklerle tutuklanmış olması çok partili siyasi yaşam ve serbest seçimler için ciddi tehdit.
Diğer yandan ayağı çarıklı çiftçinin, ülkeye yönetenlere, hak, hukuk, adalet çağrısı, kendince ifadesiyle ‘devletin dininin adalet olduğunu’ hatırlatması ve devletin ancak hukuk ve adaletle yönetilebileceğini haykırması, artık toplumda bıçağın kemiğe dayandığının ve sandığın büyük bir patlamaya gebe olduğunun haberci olarak okunmalıdır.
Çok açık ki Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması Türk siyasi hayatındaki önemli dönüm noktalarından birini teşkil ediyor. İktidarın ağır yerel seçim yenilgisinin ardından başvurduğu tutuklama siyaseti, kuvvetle muhtemel bumerang gibi dönüp kendisini vuracak. Nitekim geçmiş dönemde AKP’de siyaset yapmış önemli isimler bu noktayı sık sık vurguluyor.
AKP’nin lider kadrosunun geçmişte kendisine reva görülen siyaset dışı yöntemleri, çok daha ağır biçimde bugün rakiplerine uyguluyor olması toplumda sadece bir ahlak sorunu olarak algılanmıyor. Yargı eliyle önü kesilmeye çalışına İmamoğlu başta olmak üzere siyasi aktörler lehine büyük bir zulüm, haksızlık ve mağduriyet görüntüsü yaratıyor.
Öte yandan siyasi tansiyonun sürekli yüksek seyretmesi, iktidarlar açısından hiç de istenen bir tablo değildir. Bu nedenle siyasi iktidarlar, seçimlerden sonra tansiyon düşürüp icraat yoluyla iktidarlarını pekiştirme yolunu seçerler. Bu ilke, siyaset biliminin uzun yıllar çalışılmış ve kabul görmüş altın kurallarından biridir. Aksi bir durum, yani siyasi tansiyonun sürekli yüksek olması iktidar aleyhine işler ve genellikle oy kaybına yol açar. Bu nedenledir ki muhalefet sert söylemle tansiyon artırırken iktidar tansiyonu düşürür. Ancak AKP’nin çaresizlik hali, karar vericileri her seferinde daha büyük siyasi hatalara sürüklüyor. İktidar açısından bu yüksek siyasi tansiyonun sürdürülebilmesi pek mümkün değil. İlla ki faturası olacaktır. İşte Yozgat’tan yükselen çiftçi Abdullah Ceylan’ın “Devlet hukuk ile adalet ile idare edilir.” isyanı, İç Anadolu’daki siyasi değişimin ve iktidara kesilecek faturanın öncü göstergesidir.
CHP’yi ve Genel Başkan Özgür Özel’i de siyasi cesaretinden dolayı tebrik etmek gerekiyor. Partisinin bu derece düşük oy aldığı bir kentte iddialı bir mitinge kalkışmak önemli siyasi riski de barındırıyordu. Ancak meydanın sesi, siyasi hayata devlet eliyle centilmenlik dışı hemen her müdahalenin geçmişte olduğu gibi bugünde toplumda beklenenin tam aksi bir sonuç doğuracağını gösteriyor. Umarım iktidar da Yozgatlı çiftçinin isyanını doğru okur ve siyasi tansiyonu düşürecek adamları hızla atar.