Bu yorum ilk anda saçma görünebilir ama vaziyet tam olarak böyle. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en güçlü rakibi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. Zira son 1 ayda yaşadıklarımız bunu teyit ediyor.
Ayrıntılara ve gerekçelere geçmeden önce kısa bir hatırlatma yapalım.
Uluslararası ekonomi çevrelerinde, ‘kriz kahini’ olarak bilinen Nobel ödüllü ekonomist Nouriel Roubini, Uluslararası Ekonomi Zirvesi’nde, ABD Başkanı Donald Trump’ın tarifeleri ve küresel ticaret savaşları ile ilgili konuştu. Roubini’ye göre küresel ekonomide artık orman kanunları geçerli.
Ünlü ekonomiste göre ABD’de enflasyon artsa da Fed faizi düşürmeyecek. Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Powell, Trump’tan daha kuvvetli. Roubini’ye göre Trump Powell’ı kovabilir ama bu geri tepecek.
Bu hatırlatmayı yaptım zira benzer durumu ülkemizde yaşıyoruz.
Ne olmuştu bir ay önce?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Belediye’nin üst düzey bürokratlarından oluşan yaklaşık 100 isim şafak operasyonuyla gözaltına alınmıştı. Sonrası malum, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları tutuklandı, tabi ekonomi allak bullak oldu. Piyasalar şoka girdi. Sürekli düşen borsa birkaç gün üst üste devre kesmek zorunda kaldı. Euro fırladı. Merkez Bankası da ekonomiyi ve dövizi kontrol altında tutabilmek için, iki yılda biriktirdiği yaklaşık 50 milyar dolarlık rezervini yaktı.
Sonun piyasa bir miktar duruldu. Borsa stabil hale geldi ama Mehmet Şimşek ve ekibinin, 2 yıllık enflasyonla mücadelesi çöpe gitti. Halk tabiriyle söylersek kaşıkla toplanan, kepçeyle dağıtıldı.
Normal şartlarda ne olmasını beklersiniz? Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi mühendislikle iktidar oyununa tekrar başlamışsa, bu düzende Mehmet Şimşek gibi tamamen rasyonel ve piyasa dostu bir bakanın ne işi olabilir! Onun ya istifa etmesi (ona şimdilerde görevden affını isteme diyorlar) ya da doğrudan görevden alınması gerekirdi. Öyle ya, madem bel altı siyasi mücadele böyle yapılacak, züccaciye dükkanına girmiş fil misali, bütün düzeni bozan ani hamleler gelecek, o halde düzen adamlarının yani Şimşek ve Merkez Bankası heyetinin burada işi ne?
Nitekim krizin ilk günlerinde Mehmet Şimşek’in istifa edeceği konuşulmaya başlandı. Konu sosyal medyada yayıldı, ekonomi basını bunu haberleştirdi ancak o sert bir X mesajıyla istifa etmeyeceğini duyurdu. Ardından Merkez Bankası devreye girdi ve yangına kova kova su taşıdı. Şimşek toplantılarda piyasayı teskin edici açıklamalar yaptı. Ardından yurtdışı yatırımcılara olumlu mesajlar verdi. En sonunda da krizin birinci ayında, Şimşek en güçlü hamlesini yaptı, Merkez Bankası, indirim sürecine giren faiz oranlarında, sürpriz yaparak faiz artırdı. Yüzde 42,5’lik politika faizi, tekrar yüzde 46’ya çekildi.
Merkez’in kararının verdiği mesaj açık. Mehmet Şimşek, ben buradayım ve kontrol bende mesajı verdi. Erdoğan’ın atadığı, emir kulu bakanlardan biri olmadığını gösterdi. Ekonomi için, hükümetin kendisine muhtaç olduğunu, cümle alemin gözüne sokarcasına hamlesini yaptı. Erdoğan’ın ekonomi yönetiminde en tahammülsüz ve karşı olduğu faiz artışı sonrası da görevde kaldığına göre, Mehmet Şimşek’in gücü artık tartışmasızdır.
Nouriel Roubini’nin Powell için dediği gibi, Şimşek de aslında bu şartlarda Erdoğan’dan daha kuvvetli. Elbette her an görevden alınabilir ama görevde kaldığı sürece daha kuvvetli olduğu tartışma götürmez. Çünkü derinleşen kriz ortamında yerli ve yabancı piyasalar ile iktidar arasındaki tek bağlantı o. Kendisi de bunun farkında.
Peki bundan sonra ne olabilir?
Erdoğan’ın düşük faizli, bol kredili, işlerin açıldığı, konut satışlarının patladığı ‘klasik Ak Parti iktidarı’ düzenine geri dönülmesi ertelendi.
İktidar bu yaz, yüzde 30’a çekilmiş faiz oranlarına, kamu bankalarının da ek desteğini katarak, tekrar bir konut seferberliği hayal ediyordu. Siyasetteki İmamoğlu fırtınasına, (operasyon öncesi de o fırtına vardı) bir tür ekonomik cevap verilecekti. Bu olmadı, en azından ertelendi. Yaz aylarına yüzde 40 faizle bile girilmesi şu anda gerçekçi görünmüyor.
Kısacası Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuş durumda. Hem İmamoğlu operasyonu istediği siyasi etkiyi yaratmadı, ‘devasa yolsuzluk’ algısına kendi tabanları bile ikna edilemedi. Bu da yetmezmiş gibi, İmamoğlu’nu muhalif cephenin tartışmasız Cumhurbaşkanı adayı yaptı. Hem de çok güvendiği ve onu 23 yıldır taşıyan ekonomik hamleyi yani para musluğunu tekrar açma hayalini ertelemek zorunda kaldı.
Zaten bundan dolayıdır ki, siyasi ve ekonomik gündemde inisiyatif tamamen Bahçeli’ye geçmiş durumda.
Peki, bundan sonra Erdoğan’ın hamlesi ne olacak?
Onu da bırakalım Reis’in siyaset mühendisleri düşünsün!